Mehmet Kaçar

Duaların kabul edilmesi için bir ön şart gerekir mi? Duanın önemi nedir ve dua nasıl yapılmalıdır?

Mehmet Kaçar

Sözlük anlamında dua şöyledir: “ Çağırmak, seslenmek, istemek, yardım talep etmek” demektir.

Dinî bir terim olarak ise; İnsanın bütün benliği ile Allah’a yönelerek maddi ve manevi isteklerini O’na arz etmesidir.

Temeli, insanın Allah’a hâlini arz etmesi ve O’na niyazda bulunması olduğuna göre dua Allah ile kul arasında bir irtibattır.

Duada daima tâzim (Allah’ı yüceltme) ve tâzimle birlikte istekte bulunma anlamı vardır.

Dua aynı zamanda bir ibadettir. Böylece, duada iki ayrı yön bulunur. Biri zikir ve saygı ve diğeri de dilek olmak üzere iki ana unsur hep iç içe ve yan yana bulunur.

Bu sebeple Hz. Peygamber (sas):

“Dua, ibadetin özüdür” (Tirmizî, Deavât, 2) buyurmuştur.

Aynı sebeple en önemli olan namaz, dua (salât) kelimesiyle ifade edilmiştir(Enâm, 6/52; Kehf, 18/28). Diğer bir âyeti kerimede ise: “Deki: duanız (kulluğunuz) olmasa Rabbim size ne diye değer versin?” (Furkan: 25/77) buyrulmak suretiyle insanın ancak Allah’a olan bu yönelişi ile değer kazanabileceği belirtilmiştir.

Duanın sadece Allah’a yöneltilmesi; Allah’tan başkasına, putlara veya kendilerine üstün nitelikler izafe edilen başka yaratıklara dua ve ibadet edilmemesi Kur’an’ı Kerim’de ısrarla vurgulanmıştır (Şuarâ, 26/213; Kasâs: 28/88)

Duaların kabul edilebilmesi için bazı olmazsa olmaz ön şartlar vardır. Bunlarda:

a-Duadan önce tövbeyi istiğfar edilmeli. Günah işleyen işlemiş olduğu haramlardan uzak durmayan bir kulun duası kabul edilmeye layık değildir. Hz. Peygamber (sas) bu durumu açıklığa kavuşturan şu hadisi şerifleri çok dikkat çekicidir:

“Allah(cc)'ün yolunda seferler yapmış, üstü başı tozlanmış bir adam ellerini semaya kaldırarak, ‘ Yâ Rabbi! Diye yalvarıyor. Oysa yediği haram, içtiği haram, gıdası haramdır. Böyle birisinin duası nasıl kabul olur?” (Müslim, Zekât, 65; Tirmizî, Tefsirü’l-Kur’an, 3).

b- Duaya Allah’a hamd, peygambere salat’ü selam ile başlanılmalı; yine salat-ü selam ve Allah’a hamd ile bitirilmeli.

Resûlullah(sas) mescid de oturmakta iken bir adam geldi, namaz kıldı, sonra şöyle dua etti.

Bunun üzerine Resûlullah(sas), ‘ Ey namaz kılan! acele ettin, namaz kılıp oturduğun vakit, Allah’a layık olduğu şekilde hamd et, sonra bana salât et, sonra da yapacağın duayı yap.

Bundan sonra başka biri mescide gelip namaz kıldı. Namazdan sonra Allah’a hamd etti ve peygambere salât ve selam getirdi.

Bundan başka da bir şey yapmadı.

Bunun üzerine Resûlullah(sas), o kimseye:

-“Ey namaz kınla kimse?

Dua et, duan kabul edilsin!” dedi. (Tirmizî, Deâvat, 66; Nesâî, sehv, 48).

c-Dua içten, tevazu ile ve yalvararak yapılmalıdır. Diklenerek, muhtaç değilmiş gibi sadece dilden ve dua yapmak için dua yapılmamalıdır. ihtiyaç sahibi olmamış gibi davranarak yapılmamalıdır.

Bir âyeti kerimede şöyle buyrulmaktadır:

“Rabbine yalvara yalvara ve için için dua edin. Çünkü O, haddi aşanları sevmez.” (A’raf: 7/55).

d- Duada ısrarcı yani devam önemlidir. Ben dua ettim bitti dememelidir. Bir mümin, duasının kabul edilmesi konusunda aceleci olmaması gerekir.

Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmaktadır:

“Sizden herhangi biriniz ‘dua ettim de kabul olunmadı’ diyerek acele etmediği sürece duası kabul olunur” (Tirmizî, Deâvat, 12).

e- Umut ve korku içerisinde dua etmeye gayret edilmelidir.

Kur’an-ı kerim’de şöyle buyuruluyor:

“Onlar gerçekten hayır işlerinde yarışırlar(rahmetimizi), umarak ve (azabımızdan) korkarak bize dua ederlerdi. Onlar bize derin saygı duyan kimselerdi.” (Enbiyâ: 21/90)

f- Dua ederken zaman seçiminde dikkat edilmelidir. Dua her zaman yapılabilirse de bazı vakitlerde yapılması (müstecap vakitler), duanın daha çabuk kabul edilmesini sağlar. Bu vakitlerden biri seher vaktidir.

Allah Teâlâ, geceleri dua, ibadet ve istiğfar ile meşgul olanları Kur’an-ı Kerim’de övmekte ve şöyle buyurmaktadır:

“Onlar, geceleri az uyurlardı, seher vakitlerinde bağışlanma dilerlerdi” (Zâriyat: 51/17-18).

Hz. Peygamber (sas): “ Ey Allah’ın Resûlü, hangi dua makbuldür? diye sorulunca, ‘gece yarısı ve farz namazlardan sonra yapılan duadır" cevabını vermiştir (Tirmizî, Deavât, 80).

Yatarak dua etmenin bir sakıncası var mıdır?

Ayakta, oturarak veya yatarak Allah’ı anmakta, dua edilmesinde bir sakınca yoktur.

Kur’an-ı Kerim’de:

“Onlar ayakta iken, otururken veya yanları üzere yatarken Allah'ı anarlar" (Âl-i İmran: 3/191) buyrulmaktadır.

Berâ b. Âzib(ra)’ten rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber (sas) yatağına uzandığında, sağ tarafı üzerine yatar ve şöyle dua ederdi:

 “Allah’ım! kendimi sana teslim ettim. Yüzümü sana çevirdim. İşimi sana ısmarladım. Rızanı isteyerek, azabından korkarak sırtımı sana dayadım, sana sığındım. Sana karşı yine senden başka sığınak yoktur. İndirdiğin Kitaba ve gönderdiğin Peygambere inandım” (Buhârî, Vudû, 75); Müslim, Zikir, 56-58).

 Aynı sahabî, Resûlullah(sas) bana, “Yatağına gireceğin zaman namaz abdesti gibi abdest al, sonra sağ yanın üzerine yat ve bu duayı oku ve bu duanın sözleri yatmadan önceki son sözün olsun” (Buhârî, Vudû, 75; Müslim, Zikir, 56) buyurduğunu nakletmiştir. Selâmetle!

Yazarın Diğer Yazıları