Mehmet Kaçar

Devir ve ıskatın dindeki yeri

Mehmet Kaçar

Iskat, kişinin sağlığında çeşitli nedenlerden dolayı eda edemediği namaz, oruç, kurban, adak, keffâret… gibi dini mükellefiyetlerinin, ölümünden sonra fidye ödenerek düşürülmesi, böylece o kişinin bu tür borçlarından kurtulması anlamını taşır. Kur’an-ı Kerim’de, “Oruca gücü yetmeyenler bir yoksul doyumu fidye öder.” (Bakara: 2/184) buyurulmaktadır. Bu âyete göre, oruca dayanamayan veya mazeretleri sebebiyle Ramazan’da ve diğer zamanlarda oruç tutmaktan aciz kimselerin, her bir oruç günü için fidye ödemeleri gerekir. Fakihlerin çoğunluğu, bu âyet-i celilede ki oruç yerine fidye ödemesi hükmüne illet olan vasfın “acz” olduğuna hükmederek, mazeretli veya mazeretsiz oruç tutmamış ve kaza etmeden vefat etmiş olan kimselerin oruç borçları için de fidye ödeneceğini, hatta bu kimselerin oruç borçları için de fidye ödeneceğini, hatta bu kimselerin bu konuda vasiyette bulunmaları  gerektiğini ifade etmişlerdir. Oruç tutmaktan aciz olma yönüyle  ölen kişinin durumu mazeret sebebiyle oruç tutamayan kimselerin durumuna kıyas edebilir. Ölenin bu konuda vasiyeti varsa, bu kıyas hükmü daha da kuvvet kazanmış olur. Vasiyet yoksa mirasçılar bunu yapmaya mecbur değildir. Ölen kişi miras bırakılmamışsa veya bıraktığı mal yetmezse kendi mallarından teberru olarak da verebilir. Oruç için bu şekilde yapılacak ıskat dinî hükümlere uygunudur.

Namazların ıskatına gelince; bir kişinin namaz borçlarının fidye ödenebileceğine dair Kur’an ve sünnette ne bir delil ne bir işaret vardır. Bu itibarla fidye ile namaz borçlarının düşeceği söylenemez. Ancak ihtiyaç sahiplerine yapılacak yardımlar ölü adına yapılmış gibi olacağından günahların bağışlanmasına ve Allah’ın affının tecellisine vesile olacağı umulur. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de “Şüphesiz, iyilikler kötülükleri giderir.” (Hûd, 11/114) buyurulmuştur. Ancak, belli bir miktar paranın fakire verilmesi ve onun da güya hamiyetli davranarak aldığı parayı veren kişiye hibe etmesi ve ödenmesi gereken meblağ tamamlanıncaya kadar bu kabul ve hibe işinin tekrar ettirilmesi demek olan “devir” uygulanmasının aklî ve naklî hiçbir mesnedi yoktur.

Sonuç olarak, imkânlar dahilinde fakirlere sadaka vermek, hayır işleri yaptırmak, hayır kurumlarına yardımda bulunmak geride kalanların ölüler için yapabilecekleri en uygun davranıştır. Fakat ölenin varisleri arasında fakirler, yetimler, ihtiyaç sahipleri, eş ve çocukların bulunması hâlinde (ölenin vasiyeti dışında) bunların mallarından ıskat, tasadduk ve devir yapılarak mağdur edilmeleri asla aciz değildir (İbn Nüceym, el-Bahr, IV, 117; İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, II; 532-534).

Şafiî mezhebindeki ağırlıklı görüş, namaz veya adanmış itikâf borcuyla ölen kimsenin yakınlarının ölen adına bu ibadetleri ifa etmesinin de fidye vererek bu borçları düşünmesinin  de caiz olmadığı yöndedir(Nbevî, el-Mecmû’, VI, 372).

Yazarın Diğer Yazıları