Mehmet Kaçar

Dava Adamlığı Ve 'Hizmet'

Mehmet Kaçar

1972 yılında Derebucak Mahallesi olan Gencek'ten kalkıp, tahsil yapmak üzere Konya'ya geldim. Tabi o zamanlar Kasaba olan Gencek'te, Orta Okul falan yoktu. Konya Beş Yolda'ki Karma Orta Okulundan mezun olduktan sonra, hemen karşıdaki İmam Hatip Lisesine parasız yatılı öğrencisi olarak başladım. Tahsil hayatıma İ.H.L de devam ettim. Parasız yatılı tahsilini kazanamasaydım herhalde tahsil hayatımızı sonlandırırdım herhalde. Çünkü ekonomik durum elverişli değildi.
İ.H.L de, parasız yatılı da olmaız nedeniyle, pek çok abimiz, üst sınıftakiler, bu gün Türkiye'nin önemli kademelerinde ki büyüklerimizle tanıştım.Mesela,Hamza Keniş; Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Ekrem Keleş hocalarımdan çok büyük destek gördüm. Mehmet Çelikten, Mustafa Ceran gibi kardeşlerimle de çok şey paylaştım ve beraber çok ders çalıştık, kardeşten de öte bir yakınlığımız oldu.
Uzatmayalım, işte bu yıllarda "Akıncı Gençlik Derneği" ve M.T.T.B ile tanışma fırsatını yakaladım.Nevzat Arabacı hocam ve benim bu günlerde akıncı beyi ismini verdiğim Ali Naci Dağlıoğlugil ile tanışmıştım. Artık yönümüz ve yolumuz, fikrimiz yerine oturmuş ve nerede olduğumuz belli olmuştur. Hemen hemen her gün dersten sonra mutlaka derneğe uğramayı alışkanlık haline getirmiştim ve hafta sonları sohbetlerini ise hiç kaçırmıyordum. Yeni keşfettiğimiz videodan sohbet, filim seyrediyorduk.
Tam bu esnada, Konya'da Belediye seçimleri geldi. Rahmetli Menderes'ten dolayı ve İ.H.L lerin açılması ve Ezanı Muhammedinin orjinaline döndürmesi dolayısıyla "Demokrat Parti" , Konya'da sürekli kazanan parti konumundaydı. Milli Selamet partisi (MSP), Mehmet Keçeciler beyi aday göstermişti. Akıncılar Derneği ve M.T.T.B de Keçeciler'in kazanmasını istiyor ve herkese görev düşüyor diyerek çalışmamız isteniyordu.

O zamanlar en iyi iletişim aracı, ev sohbetleri, video kasetleri idi. İ.H.L'de öğrenciyken, seçim çalışmalarına severek ve isteyerek bir de cihat aşkıyla katılıyorduk. 7-8 er kişilik guruplara ayrıldık. Konya genelinde tüm kahve haneleri gezecek, ev sohbetleri yapacaktık.
Hafta sonları, kahve haneleri tespit ediyor ve grup olarak oralara gidiyorduk. Orada kahve hane sahipleri , grup olduğumuz için bizi kırmıyor, videomuzu kurup, kasetten kahvedekilere, Keçecilerin propogandasını yapıyorduk.

MSP ve Akıncılara giderek, günlerce orada kalır, çalışmalara masıl katılacağımız hesaplardık. Geceleri mecburen pansiyona gelir, sabah yine giderdik. Şeker, selçuklu, karatay, b. aymanas, k. aymanas, işğalaman ve diğerlerini tabanlarımız şişene ve gece yarılarına kadar geziyorduk.

O zamanlar, belediyenin toplu taşıma araçları, yani otobüsler, en yakın tarife bir saatte idi. Ama ona bile binebilecek paramız yoktu. Bazen arkadaşlardan paso alır ve öğrenci bileti bulabildik mi kendimizi çok şanslı hissederdik. Otobüsü kaçırdın mı yine yandı gülüm keten helva. Sokaklarda yayan yürüyerek gelirsin ama, görevi tamamladığın için için içine sığmaz ve mutluluktan uçar gibi hissedersin kendini. Hakikaten çok güzel günlermiş o günler. Hatta bazen, ıssız mahallelerden geçerken ve ya duraklarda beklerken geceleri toz duman olursun, kış gecelerinde ise üşür titrersin, köpeklerden kaçarken de ısınırsın.

Bunlar bizi, çok mutlu ediyor, şikayet etme yerine görevimiz yaptuğımız için dua ediyorduk kendimize. Sonraki hafta gideceğimiz ev sohbeti ve kahve haneleri planlayıp, iç huzur ile hafta içinde bekliyorduk. Tabi bu arada derslerimizi ihmal edemezdik. Sınıfta kalmak demek intihar olurdu.
Bizim teşkilata yaptığımız en büyük masraf sadece video ve kasetlerdi. Bizim azığımız simit ve çaydı.Akıncı Genç dergisini, Yeni Devir'i ve Milli Gazeteyi kendimizin olmayan ve onlar için ayırdığımız harçlığımız dan alıyorduk. Kahve hanelere onları götürüp bırakarak dava ya hizmeti basın yoluyla da yapmaya çalışıyorduk.
Çoğu zaman, pansiyona da ki yemeğe yetişemez, sade bir simit ile yetinirdik. bazen cebimiz de olan 5- 10 lirayı da çalışmalar için harcar, simidimizi dava kardeşliği ve İ.H.L kardeşliği için kardeşlerimizle paylaşırdık.

Biz bunları, isim cisim yapmak için değil sadece "Rızayı Bari" ve " İslam Davası" olarak kabul ederdik. Hatta okuldan atılmak riskimiz bile vardı ama umurumuz da değildi. Gayet mutlu ve mesuttuk.
O günler de, bu arkadaşların pek çoğu hapisler de yatmış ve bu davanın temel taşlarını oluşturmuşlardır. Bir kısmı da hala mevcut partiler de, bakan, milletvekili olmuşlardır ve selam-sabah veren de kalmamıştır.

Bu gün de, aynı heyecan, aynı mutluluk ve aynı dava aşkını taşımaya hala devam ediyorum . Bu bir tutku ve bir "Rıza işidir" tabi.
Yani, şunu açık, seçik ve net olarak söylemeliyim ki, Ak-Genç ve M.T.T.B teşkilatları, görevlerini layıkı veçhile yapmışlar ve bu ülkeye pek çok bakan, başbakan, hatta cumhur başkanları yetiştirmiş, binlerce müftü, vaiz, imam, müezzin, öğretmen, asistan, doktor, doçent ve profesörler yetiştirmişlerdir. Ülkenin ekonomi tarihinde en yüksek seviyede kalkınmasına neden olmuşlardır.
Bu, nesil, liderleri merhum Necmettin Erban'ın çizdiği yol haritasında iyi veya kötü ilerlemeyi, düştükleri zaman tekrar ayağa kalkmayı başararak devam ettirmeye devam ediyorlar. Bu gün, Sayın Cumhur Başkanı, onun öğrencisidir.
Bizde başka bir zamanda başka bir çalışmamızı anlatmak ümidini taşımaya devam edeceğiz İnşaallah. Allah, Müslümanları bu ülkeyi yönetmekten yoksun bırakmasın.
 

Yazarın Diğer Yazıları