
ÇOCUKLARIMIZI PSİKOPAT MI YETİŞTİRİYORUZ?
Mehmet Kaçar
Gençlik çağına adım atan çocuğu olanların bu yazıyı çok dikkatle okuması gerekir. Ebeveynlerin genelde şikayetleri şöyle olmaktadır. Doğru dürüst okumadı ama okul bitti. Şimdi de iş beğenmiyor. Bulduğumuz işlere ‘yorucu, bana yakışmaz, bu paraya çalışılır mı’ gibi gerekçelerle gitmiyor.Bütün gün evde yatıyor. ‘Onu getir, bunu al’ şeklinde bizlere emirler veriyor. Yapmak istemediğimizde de ‘Beni doğurdunuz, yapmak zorundasınız, çocuğunuz değilmiyim? diyor. Direnirsek üstümüze yürümeye başlıyor. Artık ondan korkuyoruz. Ne Yapabiliriz?”
Bir başkası ise buna benzer şeyleri henüz 16-17 yaşındaki oğlu için anlatıyor. Her sabah özel şöförün götürdüğü, haftalık harcaması asgari ücretten fazla olan, kredi kartı ile istediğini alabilen ve bunların az olduğunu, okulu nasılsa bitireceğini, babasının işinin onu beklediğini ve bu nedenle gençliğini çalışarak geçirmesinin anlamsız olduğunu söyleyen, sabahlara kadar barlarda gezen, kızdığı zaman kendisine küfür eden, el kaldıran bir çocuk. Bir baba da, 14 yaşındaki çocuğunun kendisini yaraladığını ağlayarak anlatıyor ve benzer bir öykü aktarıyor. Hemen hepsinin son cümlesi birbirine benzer cümlelerden oluşuyor: “Doğduğundan beri bir dediğini iki etmedik, koruduk, sevdik. Hiçbir şeyini eksik bırakmadık. Niçin böyle oldu?
Öğrencinin Jaguar marka arabası olur mu?’tartışmaları bu konuyu ele almamı zorunlu hale getirdi. Yazmadan önce tartışmaları bir kez daha gözden geçirdim. Tartışılan bu konu: O öğrencinin Cumhurbaşkanı’na gitmesiymiş. Oysa tartışılması gereken konu: Çocukların kaç yaşında, nelere sahip olmalarının daha doğru olduğu olmalıydı. Çünkü özel üniversitelerin park yerlerine girdiğiniz zaman göreceğiniz araba markaları, tartışılan Jaguar’dan ucuz olmayacaktır. Aslında üniversitelere gitmeye ve arabalara bakmaya bile gerek yok. Sokaklardaki, kaffelerdeki gençlere, hatta genç bile sayılamayacak küçük çocuklara değil, ellerindeki cep telefonlarına, taşıdıkları çantalara ve en önemlisi konuşmalarına bir göz atın bakalım. Ailesi varlıklı olan çocuk ve gencin bunlara hakkı var mı? Herhalde vardır. Zaten tartışılması gereken de bu değil. Tartışılması gereken; çocuklara ve gençlere zamanı gelmeden alınanların ve izin verilen davranışların, onların gelişmesine ve topluma nasıl zarar vereceği olmalıdır.
Çevreye ve kendine zarar verici davranışların olması, herkesin kendisine borçlu olduğunu düşünen ve bu nedenle isteklerinin hemen ve eksiksiz yerine getirilmesini isteyen, yapılmadığı zaman saldırğanlaşan, emek sarf etmeyen, sorumluluklarını yerine getirmeyen kişileri 18 yaşın altın dalarsa ‘davranış bozukluğu ile’ üstünde ise ‘antisosyal kişilik bozukluğu ile tanımlıyoruz. Yaygın olarak bilinen adı ise ‘psikopat’ dediğimiz bir bozuk davranış şeklidir. Son yıllarda bu sorunla ilgili rehberlik servislerine çok sık başvurular yapılmaktadır. Bu artışın bence en büyük nedeni gerek ailede ve gerekse eğitim kurumlarında ki çocuğun yetiştirilme şeklidir. Doğduğundan beri bir dediği iki edilmeyen, her istediğine kavuşan, isteğinin yaşı ile uyumlu olup olmadığına bakılmayan, emek sarf etmeden, değerini bilmeden alınanları, yapılanları hak görerek yetişen bir çocuğun; sorumluluk sahibi, doyumlu, çalışarak kazanmanın erdemine inanan, bir şeyleri elde etmek için emek sarf etmesi gerektiğini bilerek çalışan bir birey olmasını beklemek asla mümkün olamaz.
Selametle!...