
ÇAĞIN HASTALIKLARINA ÇARE İSLÂM!..
Mehmet Kaçar
İslam Dininin bütün maddi ve manevi hastalıklarını halledeceği sosyal düzeni köklü bir şekilde yenileyip, adaletli hale getireceği aşikar bir gerçektir.
İslam Dini; yargıda servet dağılımında fırsat eşitliğinde, emek (alın teri/ kul hakları) ve ücret eşitliğinde adaleti sağlayacak yaslara havi bir dindir. Hiç şüphe yok ki İslam Dini, ülkemizde öteki sistem ve görüşlerden çok daha üstün hizmetler getirerek, müreffeh bir hayat nizamı sunacaktır. Evet, İslam Dini, taklit ve aşırmacılık yoluyla aldığımız bütün sistemlerden veya insan medeniyetine dilenerek ortak olup elde ettiklerimizden çok daha güzellerini bizlere sunacaktır.
Şayet biz Müslümanlar, İslam Dinini layıkı vecih ile anlayabilmiş olsaydık, ya da kavrayabilseydik, İslam Dininin toplumuzda en iyi ve en güçlü bir şekilde iş yapma ve kudretine sahip olduğunu görürdük.
İslam Dini, her yönüyle komünizmden daha mükemmel, kapitalizm den çok daha iyi ve güçlü, pratik bir şekilde yaşam tarzı sunar insanlara. İslam Dininin bu yönü, insana insan olarak değer vermede ve sosyal adaleti sağlamada ikisininde eşit olduğunun farz edilmesi halinde böyledir. Kaldı ki İslam bizimledir ve bizim için indirilmiş bir dindir. Biz onu sınırlar ötesinden de ithal edecek değiliz.
Oysa sınır ötelerinden aşırdığımız sistem ve doktirinler, sesimizi soluğumuzu kesmişlerdir. Çünkü bu sistemlerin gönlümüze uygun olması söz konusu değildir. Bizim ızdırap ve elemlerimiz den, umut ve yarınlarımızdan kaynaklanmaktadır.
İslam Dini, bizim ruhumuza ve bedenimize uygun en sadık dostumuzdur. Bizler 1300 küsur yıldan beri iyi ve kötü günlerimiz de hep onunla ayakta kalmayı başardık. İster çekinerek, ister severek, ister boyun eğerek, ister baş kaldırarak olsun devamlı İslam ile beraber ve içli dışlı olarak yaşadık. Evet, her ne olduysa oldu, fakat İslam bizi hiç terk etmedi ve hep dost kaldı. Bütün uzuvlarımız da onun sıcaklığı, ılıklığı, zihinlerimiz de onun canlı hatıraları, vicdanlarımızda da onun ılık ve sevecen, kucaklayıcı sesi hep canlı olarak durmaktadır.
İslam Dini hoşumuza gitse de bizim uğruna can vereceğimiz en kutsalımız olsa da , nefret edeceğimiz komünizm ve kapitalizm gibi ruhlarımıza, şuurlarımıza, gelenek ve göreneklerimize göre asla yabancı değildir. Komünizm ve kapitalizmin bazı yerlerine ısındırlmış olsak da yüzde 90’ından nefret edip iğrendiğimiz de kesin bir gerçek ve bir Müslümanın asla kabullenmediği bir konu.
Her ne şekilde olursa olsun komunizm ve kapitalizm bizleri etrafın da toplayamayacağı, İslam Dininin sağladığı sosyal adaleti sağlayamayacağı gibi, zihinlerimizi de alt-üst edeceklerdir. İşte bu nedenle sosyal adalet için yegane sistem İslamın sunduğu insanların müreffeh ve mutluluğu içi tek sistemdir. Sosyal adalet için yegane sistem İslamın sunduğu sistemdir. Sosyal adalet için İslam’a sarılmamız artık kaçınılmaz bir zorunluluk haline gelmiştir.
İslam Dini bizim için öyle sağlam ve muhkem bir kaledir ki sömüren ve kan emen kapitalizmin, komünizmi yıkmak için üretiği çareler dahi o kale duvarlarını asla aşındıramaz.
Ümmetin gerçekten iyiliğini isteyerek, sosyal adalete davet edenler, sosyal adaleti tek amaç olarak görenler,sosyal adaleti muayyen bir sistem aracı olarak kullanıp, halkı yatıştırmaya çalışanlar, amaçları başka bir ideolojiyi benimsetmek olup sosyal adaleti o ideolojiyi benimsetmek için bir vasıta olarak ileri sürenlerin, İslam Dini gibi çok güçlü bir silahı göz ardı etmemelerini de tavsiye ederiz. Çünkü İslam gönüllerde yer etmiş muhteşem bir kuşatıcı sevgi ve aşktır. Onun adıyla kucaklar, bu şekilde de tüm gayretler coşup bir araya gelir, heyecanlar doruk noktasına ulaşır. Bu kuşatıcı özelliği ile de tüm beşeri sistemlerin üzerinde muhteşem bir insan sevgisi sunan ve onun refahı ve yaşamasını isteyen bir sistemin ve mükemmelliğin adıdır da İslam.
Sosyal Adaleti gerçekleştirmek istedikleri halde İslamı Sosyal Adalat savaşından uzaklaştırarak bu savaşı komünizm ve kapitalizm bayrağı gölgesinde sürdürmek isteyenler eğer davalarında samimi iseler, ilk başta kendilerine ihanet etmiş olurlar. Eğer davalarında samimi değil iseler, İslam Dinin kendilerine sağlayacağı büyük gücü de küçük görüp değerini inkar ettikleri için toplumlara ve uluslara ihanet içerisindedirler demektir.
Böylece bu adamlar toplumu başkalarının piyonu, yemek artıkları toplayan köleler yığını haline getirmek ve uyuşuk, düşünmeyen yığınlar oluşturmak istiyorlar.
Zalimler ve sömürücüler tabakası İslam Dinini, Sosyal Adalet savaşından uzaklaştırmak için çırpınıp duruyorlar, bunu da iki şekilde sağlamaya çalışıyorlar.
a-Sözde din adamlarını harekete geçirip din adına yalan ve düzmece fetvalar çıkartmak...
b-İslam’ın gerçek adaletine davet edenleri ortadan kaldırmak ve çeşitli iftiralarla töhmet altında bırakmak, çeşitli suçlamalarla itham etmek suretiyle yıpratmak şeklinde yapılmaktadır.
Böylece, zulmün tepesine inen keskin İslam kılıcından kurtulmaya gayret ediyorlar. Fakat işin anlayamadığım yönü ise, sosyal adalet için çalışanların İslam’a karşı durmaları. Çünkü en yüksek seviye de sosyal adalet sunan din İslam Dinidir.
Bu durum da gösteriyor ki, bunların arkasında adalet için çırpınan, sosyal adaleti tek hedef gören ve bunda da samimi olan temiz Müslümanların durumu çok iyi kavramaları icap etmektedir.
İslam, bizim problemlerimizi çözemez mi? Neden problemlerimizi İslam’a sunmadan önce çözümü başka yollarda aramakta acele ediyoruz?
Bu gün ümmeti karşı karşıya bulunduğu problemleri şöyle sıralamak mümkündür:
1-Mülkiyet ve servet dağılımında ki adaletsizlik..
2-Emek-ücret(alın terinin karşılığı ve kul haklarının ihlali)dengesizliği,
3-Fırsat eşitliğinin bir türlü sağlanamaması,
4-Çalışma alanında ki bozukluk ve verim düşüklüğü,
5-Haksız kazanç yollarının bir türlü giderilememesi,
6-Alın teri yerine çalışmadan kazanmanın yollarının açık olması...
Fi Emanillah!...