Bugünün gençliği 'Allah var olsun amma bize karışmasın' anlayışı ile yaşıyor!
Mehmet Kaçar
Emperyalist, batı kültürü, kendi varlık gücünü yaşatabilmek ve taraftar toplamak için, deizmin varlığını sürekli gündemde tutuyor. Deizme göre veya diğer adıyla yaradancılığa göre, din, peygamber veya aracı olmaksızın bireyin akıl, gözlem, sezgi gibi yollarla Allah'ın varlığına inanmasına dayalı bir felsefi görüştür. Batı bunu sürekli pompalarken, ülkemizde de genelde eğitim kurumları bu görüşü değişik bir versiyonla, çocuğa dokunma, ikaz etme o kendi yolunu kendisi bulsun şeklinde uygulamaktadırlar. Yani bu şu demektir, Allah vardır amma o yeryüzüne ve bize karışamaz ve bizim aklımız vardır ve o akılla biz kendimizi yönetmeye devam ediyoruz demektir. Bu anlayışa göre yeni yetişen gençlere asla karışılmamalı ve o kendi yolunu kendi aklı ile bulmalıdır. Yani akıl ile kendinin ilahı yine kendinin varlığına tapınılması gerektiği anlatılmaya çalışılmaktadır. Deizmin temel esası, dinin tabiatüstü yönünü yok sayarak otorite üzerine (vahiy) dayanmayan ve akılla temellendirilen bir din anlayışı benimsenerek, akılla kendini yöneten bireyler yetiştirmeye çalışılmaktadır. Bu anlayışa göre yaratan sadece ilk neden olarak kabul eden, O’na hiçbir nitelik ve güç tanımayan “akılcı yani aklını ilahlaştıran bir din öğretisi” ile günümüz gençliği yetiştirilmektedir. Bugün eğitimin amacı şu şekilde oluşturulmuştur: Allah, yaratmış ve akıl vermiş olduğu insan gibi düşünsün, onların akılları üzerine kurdukları kendi dinlerinin de destekçisi olsun, insanların dünyadaki kurmuş olduğu dini ve görüşü desteklesin. İnsanların kendi akılları ile oluşturdukları ve onu din olarak gördükleri gelenekleri allayıp-pullayıp süslesin ve ona din adını versin. Bu İslamiyet gelmeden öncede böyleydi. İnsan kendi aklı ile oluşturduğu bu din anlayışına göre Allah’ı şahit gösteren, insanların göremedikleri ve akıllarının onları yanılttığı bir şeyler var. Sizi ve size verilen aklı yaratan Allah'tır ve sizler ise O’nun kendisine kul olmanız için yarattığı kullarsınız. Yani O yaratan siz ise yaratılansınız. O güç, kuvvet sahibi siz ise aciz varlıklarsınız. O ol derse olur, siz ise istediğiniz kadar ol deyin ancak O izin verirse olur. İstediğiniz kadar akıllı olun ve o ol demedikçe olmaz. Bunlar ise şunu göstermektedir. Siz O’nun peygamber aracılığı ile gönderdiği dine tabi olacaksınız. O size O’nun tarafından verilen akılla kurduğunuz ve kendinizin taptığı dine değil. Yani size o akıl, O’na tabi olmanız için verildi ve siz O’na aitsiniz. Öyleyse siz değişecek ve aklınızı O’nun emirleri doğrultusunda kullanacaksınız. Size bahşedilen akılla ve vehimle yaratılışınızı ve dünyanın varlığını anlamaya çalışacaksınız. Yani siz onun emirlerini anlamaya çalışacaksınız. Allah’ın emirleri doğrultusunda hakikatin peşinde olacaksınız ve onu yaşamaya anlatmaya devam edip hiç vaz geçmeyeceksiniz. Öylece yerinizde çakılıp kalmayacaksınız: Durduğunuz yerde bir ileri bir geri adım atıp durmayacaksınız. Yahu yeter ya daha ne yapalım demeyeceksiniz. Daima ileri adım atarak Allah rızası için çalışacaksınız. Kendine oluşturduğun karanlık görüşleri aydınlık diyerek insanlara daha da koyulaştırıp sunmaya çalışmayacaksın. Aklınızla hareket ederek onu ilahlaştırdığınız zaman gittiğiniz yol yol olmaktan çıkıp insanlığa hiçbir faydası olmayan yoldur. Sen vicdanlı ol yeter anlayışından hayır bulmayacaksınız. Çünkü bu yol Allah (C.C) dışlayıp yerine aklın konulduğu bir yoldur. Aklınızla bir şeyleri çok iyi ezberleyebilirsiniz, bir şeyleri çok güzel tekrarlayabilirisiniz, sen yapta Allah(C.C) zaten görüyor ve senin niyetini de biliyor, o yanlış ta olsa senin o niyetini kabul eder diyebilirsiniz, birilerinin yedi ceddi atasını, illerin plaka numaralarını bir çırpıda sayabilirsiniz. Kimin hangi mahallede, hangi şehirde yaşadığını, hangi evde ve hangi renkleri sevdiğini bilebilirsiniz. Kendinizi çok zeki olarak görüp hava atabilirsiniz. Ne var ki tüm bu bildikleriniz sizin dünyanıza ve dünyadan sonraki hayatınıza bir fayda sağlamayacak. Zaten sen bile aklının emrettiklerine göre yaşamıyorsun. Bundan bir yüz yıl önce bugünkü aklının emirlerine göre yaşamış olsaydın seni ayıplarlardır. Bundan beş on sen önce bugün giydiğin yırtık pırtık pantolunu görenler sana zekat verirlerdi ve fakir görürlerdi ve acılardı.
Öyleyse kendine iyi bak ve şu soruyu sor. Ben neden bu dünyada varım ve neden yaratılıp bu dünyaya gönderildim? Seni bu dünyada ve ahrette mutlu edecek olan kitaba ve peygamber yoluna bak. Anla artık senin aklının sana bunun için verildiğini ve değiş. Hakikatin peşinde ol. Resûlüllah’ın(S.A.V) bizlere gösterdiği yol anlamak, yaşamak, tefekkür etmek ve başkalarına anlatmaktır. Onlara doğruyu göstermektir. Bu yol üzerine asal pes tememektir. Ezberlemek ve o ezberlerle aklına tapınmak değildir