Mehmet Kaçar

Bir zamanlar gayri müslimlere mevlit okutan bir ülke idik!

Mehmet Kaçar

1951 yılında yayın hayatında olan Sabah Gazetesini gözden geçirenler şöyle bir başlık atıldığını göreceklerdir.

“Bayan Eva Peron için Şişli Camii’nde  Mevlit . ” İnsanın bu başlığı görünce inanası gelmiyor!

Bu başlıkta adı geçen bayanı araştırınca kim olduğu net bir şekilde şöyle ortaya çıkıyor:

“Bir müddetten beri hasta olarak yatmakta olan Arjantin Cumhurbaşkanı’nın eşi Eva Peron’un tekrar sıhhate kavuşması için kendisini sevenler tarafından 9 Aralık Pazar günü saat 12’de Şişli Camii’nde bir mevlit okutturulacaktır.

Bu ilanı görünce, o tarihten iki buçuk yıl önce yine sabah Gazetesi’nin ilk sayfasında yer alan bir başka resim de çok dikkat çekici bir durum arz ediyordu.

Bu resimde de başını gökyüzüne doğru kaldırmış olan aksakallı ve gözlüklü bir papazın dua ettiği görülmektedir. Şimdi ne var bunda dediğinizi duyar gibiyim. Papaz dua edemez mi diyenleriniz olabilir. Bu resmin alt yazısını okuyunca durumun ne kadar vahim olduğunu görüyoruz.

“Fatih’in ruhuna Fatiha!”

Şu üç kelimeye dikkatlice bir bakar mısınız.  Bu üç kelime önce Fatih sultan Mehmet Han’ı küçük düşürülerek hakaret ediliyor. Bu resim ve alt yazısı ile Fatih Sultan Mehmet Han’ın ruhu azaba sokulmuş, hem de bir papaz duasına “Fatiha” denilerek yüz milyonlarca Müslüman’ın iman ettiği Allah’ın kitabına (Kur’an-ı Kerim’e) karşı kim bilir hangi nedenlerden dolayı münkirce ve kâfirce hürmetsizlik gösterilmiş oluyor. Maden Eva Peron için okutulacak mevlit, insana bu programdan iki buçuk yıl önce yayınlanan gazetede resmedilen papazı ve Fatiha hadisesini çağrıştırmaktan ve Müslümanlara hakaretten ve diyalog dini görüşünden başka bir şey değildir.

Dini Edebiyatımızda bir yıldız gibi parlayan “Mevlit”, Müslümanlar arasında çok saygın bir yer edinmiştir. Yine “Mevlit”, zamanında çok sayılıp sevilen bir mümin olan Süleyman Dede tarafından 1409 tarihinde tamamlanmıştır. O tarihten 1951 tarihine kadar geçen 542 yıl boyunca bu mukaddes şaheser hiçbir zaman Hıristiyan hastalar için şifa duası şeklinde okunmamış ve okutulmamıştır. Yani “üfürük” haline getirilmemiştir.

Müslüman Türk’ün beş buçuk yüz yıllık dini geleneği, o mübarek eseri yalnız ölülerimizin ruhuna rahmet vesilesi olmak üzere okunur ve bir mağfiret kaynağı haline getirilmiştir.

Bir hasta için “efsun” şeklinde okunması ve özellikle sevabının bir Hıristiyan kadına bağışlanması düşünülemez.  Bu şekilde Müslüman Türk’ün mukaddesat tarihinde şimdiye kadar görülüp işitilmiş şeylerden değildir.

Mevlid-i Şerif, Müslüman Türk’ün en yüce ifadesi ve Müslüman Türklerin, Peygamberlerine karşı duydukları sönmez aşkın en nurlu abidesi olduğu için hem dini, hem milli mukaddesastımızdan biridir. Herhangi bir Hıristiyan hastası için okunabilecek bir “üfürük” bir “efsun” kitabı asla değildir.

Hıristiyan Kiliseleri’nde bazı önemli Müslüman şahsiyetler için şifa duaları okunup veya şifa ayinleri tertip edilir mi? Yahut böyle bir program tertip edildiğini duyan, gören ve bilen var mı?

Bu Şişli Camii’nde, Eva Peron için okutulacak olan “Mevlit”i şerif, kilise ayinlerinin taklidinden başka bir şey olmadığı için Milli Kültür bakımından da acınacak bir duygusuzluk ve saygısızlıktan başka bir şey değildir.

Ölmüş âdetlerle, gelenekler asla canlandırılamaz. Bunların taklitçilik yüzünden terk edilmesi veya değiştirilmesi demek milli benliğimizden ve İslam kültürümüzden ayırt eden içtimai kimliğimizden ayırmak ve kültür istilasını kabul etmek demektir.

Yılbaşı geceleri, Noel ağaçları süslemek ve bunları sergilemek de medeni bir yenilik zevki bulan veyahut çocuklarının isim günlerini, çevrelerine mumlar dikilmiş pastalarla kutlayan ve hatta gramofonla “mevlit” çalarak, likörlü dua toplantıları yapan ultramodern Türk aileleri, kollarına siyah matem kurdeleleri takan alafranga Müslüman Türk gençleri gülünç bile olmayan bu taklitçilikleriyle her şeyden önce Milli benliklerinden uzaklaşmış ve Müslüman Türk Kültür Dairesi’nden  çıkmış bir Yabancı gelenek ve âdetlerini körü körüne taklit etmek demek, bize atalarımızdan kalan ve bizim dini, milli kimliğimizi vücuda getiren kendi gelenek ve âdetlerimizi öldürüp yok etmek demek olur. Kendimiz gibi yaşamak dururken, kendiliğimizden çıkıp başkaları gibi yaşamakta en bayağı bir aşağılık duygusundan başka bir şey değildir ve başka bir manada taşımamaktadır.

Özellikle taklitçilik, derecesinde zirve noktasına ulaşan ve aşağılık duygusu böyle dini ve milli mukaddesata hürmetsizlik, saygısızlık derecesini bulacak olursa, iş büsbütün başkalaşır. Acaba ayinlerin de İslam âdetlerini taklit edecek bir Hıristiyan Kilisesi var mıdır? Duyan, bilen ve gören varsa

lütfen bildirsin!(kaynak: Danişment Tarihi) Selâmetle!

Yazarın Diğer Yazıları