
Bazı Musibetler İnsanların Beslenmelerine Dikkat Etmeleri Gerektiğini Göstriyor
Mehmet Kaçar
Tüm bela, musibetler ve dahi güzellikler şunu göstermektedir ki; İslâm Dini gerçekten hak din ve son din, ayrıca da Allah’ın varlığı, gücünün sınırsız ve eşsiz olduğu, onun çizdiği hududlar içerisinde yaşamanın ne kadar elzem olduğunu göstermektedir. Gerici ve yobaz dini diye saldıranların gözleri kör ve idrakleri kapalı ve kulakları sağırdır.
İslâm Medeniyet Tarihin de bir beslenme kültürü vardır ki, ona uyanlar günümüzde ortaya çıkan bazı hastalıkların en baştan önüne geçmiş olmaktadırlar. Emir evvelde şu ayeti kerimenin bizden istediğine bir bakalım:
“Ve külü mimma razaka kümüllahü halalen tayyiben vette kullahe llezî entüm bihi mü’minune.” (Allah’ın sizi rızıklandırdığı şeylerin helal ve tayyib olanlarından yiyin. İman ettiğiniz Allah’a karşı takvalı olun.) Maide: 88. Bir diğer ayeti kerimede de: “Yâ Eyyühennasu külü mimma fîl arzı halalen tayyiben velâ khutuvati şeytâni innehü leküm adüvvüm mübinün”( Ey İnsanlar! Yeryüzünde bulunan şeylerin helal ve tayyib olanlarından yiyin. Şeytanın izinden gitmeyin, çünkü o sizin apaçık düşmanınızdır. )Bakara:168
Bu benzeri ayetlere baktığımız da helal kelimesi ile birlikte bir de tayyib yani temiz kelimesi geçmektedir. Helal olan şeyler zaten temizdir ki yeyip içmemize izin verilmiştir. O halde bir de tayyib kelimesi ile güçlendirilerek nazil olmasının bizler için bir değeri vardır. O değeri şimdi burada bir nebze olsun açıklamakta fayda vardır. İslam Dini müminlere yemek kültürü olarak helal dediği önemli kurallar vardır. Bunlar:
a- Et yiyen yırtıcılar helal değildir. Bunlar otomatik olarak insan karakterini ve genini etkileyen canlılardır. Çünkü kan ve leşle beslenirler ve kandan ve leşten de pek çok hastalık insana geçer. Yani direk haramdır.
b- Bazı et yiyen kuş çeşitleri de aynı kategoriye girer.
c- Geviş getirmeyen ve tek tırnaklı olan hayvanların yenmesi de yine haramdır. Çünkü bunlarda insan vücudu için zarar içermektedir.
d- İçki ve uyuşturucuda da insan vücudu ve toplum için ciddi zararlar olduğu için hem haram hem de Tayyib değildir.
İnsanın sağlıklı ve sıhhatli olabilmesi için İslam dininin yeme içme kültürünün temelinde ve ona rızık olarak ayrılan yiyeceklerde vücuduna ve topluma faydalı olanlar seçilmiştir. Helal de aynı zamanda temiz kavramı içermektedir. Oysa helal olanın bir de tayyib olması lazımdır ki bu tür yiyeceklerin, katkı maddesi içermemsi, mikrop üretmemesi, hastalığa neden olmaması, hijyen kurallarına uygun olması, bozuk olmaması gibi kuralları burada sayabiliriz. Mesela şeker helaldir ama çok fazlası zararlıdır. Gerçi hemen her şeyin fazlası yine İslami bir kurala göre zararlıdır. Burada şunu demek istiyorum ki her helal olanın aynı zamanda tayyib yani vücudumuza da yararlı olması gerekiyor. Şişmanlatmaması gerekiyor. Dünyanın bugün en çok dertli olduğu hastalıklardan biri diyabet ve diğeri de obezite(aşırı şişmalık) hastalıklarıdır. Corona virüsüde helal ve Tayyip olmayan yiyecekleri yiyen insanlarda zuhur edip yayılmıştır.
Son yıllarda insanlar kendi elleri ile et, süt ürünleri ve gıda ürünlerinin rekoltesini artırmak ve daha çok para kazanmak için katkı ve hormon içeren maddelerle genlerini bozdular. Mesela besi damlarında ki sığır cinsinin daha çok et ve süt vermesi için yedirdikleri yemlere kemik tozu kattılar. Bu durum etçil olmayan ve otçul olan bir hayvana et mamulleri yedirmek suretiyle genleri ile oynamış oldular. Bu tabi ki sünnetullaha (Allah’ın yarattığı bizim göremediğimiz ilahi kurallara) aykırıdır. Buz dolaplarında yeniden yeşeren lahanalara ve domateslere rastlanır oldu. Salatalıkların kabaklara aşılanmasından sonra boyları neredeyse bir metreye yaklaştı. Bu ve benzeri oynamalar insan neslini daha çocukluktan itibaren hızlı bir gelişmeye ve ömrünün kısalmasına ayrıca bazı bulaşıcı hastalıkların oluşmasına neden olmuştur.
Sen kalkıp da etçil bir hayvan olan aslana ot yedirirsen aslan olamaz. Otçul bir hayvana da ot yedirirsen oda sana gereken verimi veremez ki: 1990 yıllarda otçul olan sığır cinsinde deli dana hastalığı zuhur etti ve insana da bulaşmaya başladığı için dünyada binlerce hayvan itlaf edildi. Lezbiyenlerde ve homoseksüllerde de sünnetullah dışı ,yani yaratılış dışı yaşam şekilleri olduğu için tedavisi dahi olmayan bazı hastalıklar(AİDS) zuhur etti. Kısaca insan ne yapmışsa kendi elleri ile yapmıştır. Yaratılışa aykırı ve Allah’ın kuralları dışında yaşadığı için başı hemen hemen her yıl bir bela ile karşılaşmaktadır.
Yukarıda ki kısa izahattan sonra geliniz kendimize yeni bir beslenme şekli planlayalım ve helal ve tayyibler den yiyelim:
Başımıza gelen corona virüsü belası ve diğerlerinden korunmak için beslenme planımızı şöyle düzenlememizde fayda mülahaza etmekteyim:
1-Şekerli yiyeceklerden ki bu sadece bakkal şekeri olan cinsinden değil, her türlü şekerli yiyeceklerden ve içeceklerden ihtiyaçtan fazlasını terk edelim.
2- Aşırı un ve nişasta içeren yiyecekleri en aza indirelim. Üç beyazı –un, şeker ve tuz- sadece ihtiyacımız kadar yiyelim.
3-Sebze ve meyvelerin hormon içerenlerini değil de doğal olanlarını tercih edelim, ayrıca bol protein içeren; yumurta, yoğurt, bakliyat ama doğal olanlarından beslenme sistemi oluşturalım.
4-Sebze seçiminde sülfür zengini olan lahana, karnabahar, turp, tere, roka, soğan, sarımsak türlerini daha bol ve sık yemeye çalışalım. Bu türe girenler içerdikleri antioksidanlar, polifenoller, vitaminler, mineraller ve posa zenginlikleri yönünden diğerlerinden ayrılan güçlü yiyeceklerdir.
5-Renkli ve taze sebzelere, özellikle kırmızı, mor, siyah renklilere (mor lahana, siyah fasulye ve mercimek, mor/siyah turp ve havuç) yemeye çalışalım.
6- Köklü sebzelere(yer elması, kereviz, soğan, sarımsak, pırasa, turp, pancar, havuç) yemeye biraz daha ayrıcalık tanıyalım.
7-Bol bol su ve sıvı tüketmeye gayret edelim. Mümkünse de mineral zengini sert suları tercih etmeyi unutmayalım.
8-Sadece bedeni değil, ruhu da beslemeyi ihmal etmeyelim. Ruhumuza bol bol sevgi, hoşgörü, iyi niyet, olumlu beklentiler, dualar, ibadetler ekleyerek ‘huzurlu bir keyif hali’ hedefleyip öyle yaşayalım. Huzurlu ve keyifli bir yaşam tarzının daha çok manevi güç, zenginlik, daha fazla ‘aidiyet duygusu’ ve en az bunlar kadar da “Bu da geçer yâ HU!” dürtüsü gerektirdiğini öğrenip ona göre yaşam şekli geliştirelim.
Selam ve Dua İle!..