Mehmet Kaçar

Avrupa'nın Göçmen Sorunu Adı Altında Müslüman Düşmanlığı!

Mehmet Kaçar

Arap baharı adı altında, siyonist emeller için, Irak, Libya, Ürdün, Mısır ve Suriye de halkı ayaklandıran ABD ve paydaşları buralarda sömürü ağlarını devam ettirmenin yollarını aramaktadır. Siyonist ve emperyalist çıkarları için her yolu bu ülkelerde mubah görmektedirler. Bunlar Terör örgütü de olabilir ya da kendileri tarafından terör örgütü kurulabilir ve bunların bir mahzuru yoktur.
Arap baharı adı altında, sözde orta doğu ülkeleri özgürleştirilecek ve batı normlarında devlet yönetimine geçecekti. Yaptıkları darbelerden sonra batıya bağımlı ve yeminli diktatörler ve faşist liderleri başa getirdiler. Son yıllarda sadece Suriye de ona yakın bir devlet grubuyla üçüncü dünya savaşını sürdürmektedirler. Kendi doğdukları ve büyüyüp yaşadıkları şehirleri yıkılan, harap olan insanlar hem can güvenliğini koruma hem de yeni bir hayat kurabilme umuduyla sınırlarına en yakın ülkelere sığınmaya başladılar. Mağrip ülkelerinden en büyük göç dalgası İtalya’ya doru olmaya devam ediyor. Suriye ve Irak’ta yaşayan Müslüman halk ise ilk etapta Türkiye ye sığınırken, şanslarını daha çok gelişmişliğini tamamlamış ülkelerde denemek isteyenler ise Yunanistan’a kaçak yollardan gidip oradan da daha başka bir batı ülkesine geçmeye çalışmaktadırlar.

Yüzyıllar boyunca sömürgeleri vasıtasıyla Afrika’nın ve doğunun (çoğunlukla Müslümanların yaşadığı topraklar) neredeyse bütün kaynaklarını sömüren ve karşılıksız akan ham madde ve petrol sayesinde şu an yaşadıkları müreffeh hayata kavuşan batılılar, ilk defa ciddi olarak karşı karşıya geldikleri bedel ödeme durumunun şokunu atabilmiş değiller. Sert kurallar vasıtası ile kurmuş oldukları toplum düzeni, kendi katkıları yüzünden eğitimsiz ve işsiz kalan kitlelerin gelmesi ile ciddi bir tehdit altına itilmişlerdir. Bunu, zamanında işğal ettiği ve sömürgeleştirdiği, yer altı ve yer üstü kaynaklarını sömürdüğü Mağrip ülkelerinden gelen Arap göçmenleri ile Fransa yaşadı, yaşamaya da devam edecek. Gözlerinin önündeki bu tecrübeden dolayı hayli endişeli olan batı devletleri işi en son “Türkiye ne kadar para gerekiyorsa verelim, mülteciler orada kalsın ve bize gelmesinler” noktasına kadar getirmişlerdir. Yalnız hesaplayamadıkları bir şey var ki, batıya sızmalar bir kez başladı ve bundan sonra da hızla devam edecektir ve durdurmak ise mümkün değildir. Ayrıca sayın meslektaşımız ve Başkomutanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın Almanya başbakanı şansölye bayan Merkel’e söylediği “biz sizin toplama kampınız değiliz” çıkışı son derece önemli bir çıkıştır. Gayri ahlaki bir şekilde göçmenlerin arasından eğitimli, dil bilen ve belirli zenginliğe sahip olanları koşulsuz kabul eden batılıların bu sinsice oyunlarını bozmak gerekmektedir. Çok daha uzun olmayan bir zaman dilimi içerisinde, sayıları gitgide artan mültecilerin alışık olmadıkları bir devlet düzenine zorlandıklarında kitlesel isyanları başlatabileceklerini de öngörmemek imkansız gibi bir şeydir.
Bu gün itibariyle Türkiye de 2 milyonun üzerinde Suriyeli mülteci yaşamaktadır. Ege denizinden Yunanistana geçmeye çalışan pek çok mülteci ve çocuk boğularak vefat ettiler. Burada vefat edenlere üzülen insanlar, Suriyeliler vatanlarına gitsin ve bakmak zorundamıyız diyenlerdi. İnsanı duyarlılığını sadece sosyal medyada paylaşım yapmak sanan zavallılardı bunlar. Bu insan türü “kardeşinin derdiyle dertlenmeyen bizden değildir” düsturundan da haberi olmayan insanlardır bunlar. “Dünyanın öbür ucunda Müslüman kardeşinin ayağına diken batsa onu yüreğinde hissedebilen kişidir Müslüman” diyen bir Peygamberin ümmetine bu kadar duyarsızlık biz Müslüman Türk insanına asla yakışmıyor.
Bu gün itibariyle Türkiye de 2 milyonun üzerinde Suriyeli mülteci yaşamaktadır. Ege denizinden Yunanistana geçmeye çalışan pek çok mülteci ve çocuk boğularak vefat ettiler. Burada vefat edenlere üzülen insanlar, Suriyeliler vatanlarına gitsin ve bakmak zorundamıyız diyenlerdi. İnsanı duyarlılığını sadece sosyal medyada paylaşım yapmak sanan zavallılardı bunlar. Bu insan türü “kardeşinin derdiyle dertlenmeyen bizden değildir” düsturundan da haberi olmayan insanlardır bunlar. “Dünyanın öbür ucunda Müslüman kardeşinin ayağına diken batsa onu yüreğinde hissedebilen kişidir Müslüman” diyen bir Peygamberin ümmetine bu kadar duyarsızlık, biz Müslüman Türk insanına asla yakışmıyor.
Öte yandan Suriye krizi başladığında kardeşlik hükmü gereğince hemen kapılarını açan ve milyonlarca muhtaç insana şartsız bakan Türkiye’nin, hepsi topu topu on bin göçmen alacağını açıklayan Kana’da kadar ses getirmemesi de bir başka hayal kırıklığı yaratan konudur.
Evet; “ne ekersen onu biçersin” sözü yakın bir zamanda gerçekleşeceğe benzemektedir. Ve artık magribin o masum ve mülteci çocuğu Paris’ten yakın bir zamanda çalınan ülkesinin, geleceğinin ve hürriyetinin hesabını soracağa benzemektedir.

Yazarın Diğer Yazıları