Mehmet Kaçar

AVRUPA'MI MEDENİ(!)?

Mehmet Kaçar

“Bir musibet, bin nasihatten bazen daha hayırlıdır. Zira nasihatten anlamayanlara ve kendilerinin bildikleri yanlışları  daima doğruluğuna inanıp, bu yanlışlarını ilahlaştırarak onlarla yaşamaya başlayanlara  söz kâr etmez. Onlar için bir musibet bu yanlışlarından dönmeye neden olabilir. Bu deyim de işte bunun için halk arasında söylenir hale gelmiştir. Atasözü olan bu cümlenin açılımı ise şöyledir: “Yanlış bir yol tutmuş kimi insanlar vardır ki, onlara ne kadar çok öğüt verirsen ver, tuttukları yanlış yoldan çevirmekte olan bu öğütler bir fayda temin etmez. Ama takip ettiği yanlış yolda başına gelen bir felaket, onu doğru yola getirmekte daha etkili olur.”  Musibet nedir? Başa ansızın gelen belalara, zorluklara musibet adı verilir. Nasihat ise; bir kimseye yapılması gereken şeyleri söylemek böyle yaparsan daha iyi olur demek ise bir nasihattir. Nasihatin dilimizde ki eş anlamlısı ise öğüttür. Peygamber Efendimiz(s.a.v) bir hadisi şeriflerinde şöyle buyurur: “ Eddinün Naishatün” (Din nasihattir.) En’am Suresi  64. üncü ayeti kerimede de; Allahu Teala şöyle buyurur: “De ki; O dehşetli hastalıklardan ve bütün sıkıntılardan sizi yalnız Allah kurtarır.”  Öyle ise sadece ona yönelip onu Rab edinerek ondan istemeliyiz. Fatiha suresi de bizlere Allah’a eş koşmadan O’na kul olmayı ve sadece O’ndan istemeyi öğretir. Krona virüs musibetinin zuhur etmesi ile birlikte, tüm Avrupa ve Asya ülkelerinde, barlar, diskolar, pavyonlar, fuhuş haneler,  tacizler, madde bağımlılarının bulunduğu yerler bir bir hastalık nedeni ile kapatıldı. İnsanlara, ölüm korkusu, psikolojik  baskı  yoluyla korku ve panikleme hastalığı yayılmaya çalışıldı. İnsanlar evlerinde kalırlarken dahi ölecek miyim, virüs bulaştı mı  korkusu ile yaşar hale geldiler. Yanına bir fert yaklaşsa acaba virüs bulaştırır mı diye korkmaya başladı.  Her yerde ve her an bir panik havası yaşanır oldu. Bu beklide bilinçli bir şekilde yapıldı. Ben bunu bilemem. Bizlere medeni diye tanıtılan ve devamlı  Avrupalı olalım denilen Avrupa 60 yaş üstü insanlarını hastanelere bile almıyor ve yaşlı nüfusunun belki de ekonomik götürüsü yüzünden ölmeleri için her türlü tedbiri alıyorlar. Hasta hane   kapılarını onlara kapatıyorlar.

Bu virüs nedeni ile dünyanın yüz yılımızda uydurduğu futbol dinine de bir nebze olsun ara verilmiş oldu. Çin’de ve Avrupa’da bazı fabrikaların kapılarına kilit vurulunca, hava temizliğinde gözle görülür bir düzelme görüldü. Ümmetin, birlik ve beraberlik şuuru ile infak ve yardımlaşma duygusunu bu musibet yeniden güçlendirdi.

Küresel güçlerin bir sömürü aracı olan petrol fiyatları tepetaklak oldu. Altın fiyatları ve borsalar bu durumda yakında iflas bayrağını çekebilirler.

Çin’den sonra, Avrupa devletleri ve halkları da Allah’ın huzurunda baş eğmeyi ve O’nun yasalarına göre, sıratı müstakim üzere yaşanması gerektiğini öğrendiler. Felsefi akımlarla aklı öne çıkarıp, vahyi öteleyenler ve aklı ilah kabul edenler, şunu anladılar ki gittikleri yol yanlış ve onların o akıl dedikleri şey ilah değil tam tersine Allah’ın ve vahyin hizmetine, yine Allah tarafından insanlara sunulmuş bir nimet olarak verilmiştir.

Krona virüsü ciddiye alınmayıp, belki de kendi nüfusunu gençleştirmek peşinde koşan Avrupa, bir kez daha kendi halkları üzerinde sömürü, çıkar peşinde koşmaya  devam ediyorlar. Allah Teala’nın her canlıya merhamet edilmesi gerektiğini bu bela ile Avrupa’lılara  bir kez daha öğretmiş oldu Allah(c.c.). Aynı zamanda karınlarını doyuramadığımız zengin kapitalistlerin gözleri önünde açlıktan kırılan ve binlerce  virüs kapan çocuk ölümlerini akla getirmiştir.

Bu virüs, bir kez daha şunu bizlere göstermiştir ki; Müslümanlığın olmadığı yerde insanlık, medeniyet, adalet, merhamet yoktur ve insanlığın olmadığı yerde de Müslümanlık yoktur. Medeni Avrupa kendisinin annesi-babası olan yaşlıları ölüme terk ederken, evlerinin odalarına sokak hayvanlarını almışlar ve çocukları yerine onlarla yaşar hale gelmişlerdir. Bu hayvanların taşıdıkları mikroplar ile mücadeleye, anne –babalarına ayırmadıkları bütçeleri ayırmaktadırlar.

Oysa, Irak’ta, Suriye’de, Afganistan’da  ve diğerlerinde trilyonları  çocukları kurtarmak için değil de katletmek için harcıyorlardı. Çünkü bu çocuklar Müslüman çocukları idi.  Çocuklarının virüs kapmaları, kimyasal silahlarla katledilmeleri hiç de umurlarında değildi. Zira onlar Müslüman çocukları idi. Hatta onların katledilmeleri için binlerce tırlık silah vermişlerdir.

Sözüm ona medeni dedikleri bu batılılar, bu virüsten sonra çocuk  denecek  yaştaki kızlarla fuhşiyat yapabilmek için Tayvan’a gidemeyecekler dir.  Cinsel tacizde bulunamayacaklardı.

1970’lerden önce yapmış oldukları evlerinde tuvaletlerin olmadığını ve bu evlerin çoğuna tuvaletlerin sonradan monte edildiğini Berlin’de yaşayanlar çok iyi bilirler ve bu tuvaletlerde avret mahallini yıkamak için su muslukları bulunmaz ve sadece tuvalet kağıdı kullanırlar. Bu virüs yüzünden tuvalet kağıdı stoklamalarının nedeni de budur. Yatakların başlarında ki komodinler lazımlık koymak için yapılmışlar. Lazımlıkları camlardan aşağıya attıkları için şemsiye kullanmışlar ve yüksek topuklu ayakkabılar ve çizmeleri tercih etmişler. Parfümleri yaz aylarında avret ve koltuk altı tıraşı olmadıkları için üretmişler. Yıkanma kültürünü haçlı seferlerinde Müslümanlardan öğrenmişlerdir. Bugün Avrupa’da evlenmeden önce erkek- kadın birlikteliği gayet normal karşılanır bir gelenektir. Aileler zwingli kulüplerde eş değiştirerek yaşarlar. Homoseksüellik ve lezbiyenlik gayet normal karşılanır bir durumdur ve bazı eyalet belediyeleri bunların bayraklarını belediyelerin önüne dikmekten çekinmezler. Erkek kadın birlikteliği 12-13 yaşlarına kadar inmiştir. Aileler bunu normal karşılarlar. Aileler 18 yaşına gelen çocuklarını evden atarlar. Çocuklarda yaşlanan ebeveynlerini ileri ki yaşlarda hiç ziyaret etmezler. Yaşlıların bir çoğu evlerinde yalnızlıktan ölür ve pis kokuların yayılmasından rahatsız olan komşuların polisi aramasından Sonra ölüye ulaşılır. Şimdi soruyorum sizlere medeni denilen Avrupa gerçekten medeni mi?

Medeni dedikleri ve hayvanlardan da uryan bu garplılar bundan böyle, güneş gören Akdeniz ülkelerinin sahillerine akın edip uryan uryan gezip tozamayacaklar.

Şu Avrupalılar, artık evlerine sokaklarda giydikleri ayakkabıları ile giremeyecekler, yataklarında o ayakkabıları ile yatmayacaklar ve yataklarında yatarlarken evlerinde besledikleri hayvanları kucaklayamayacaklar. Yine evlerinden çocuklarını atıp,  sokak hayvanları ile yaşayamayacaklar. Taharet musluklarını helalarına takmayı yeniden keşfedecekler.

ABD denilen dünyanın en zengin ülkesinde devlet kanalı ile sosyal sigorta ve emeklilik sigortası ve işsizlik sigortası yoktur. Bireysel emeklilik ve sağlık sigortası vardır. Bundan da zenginler faydalanır. Asgari ücretliler bunlardan faydalanamadığı için, Krona virüs tespitleri de parayla yapılmaktadır. Selam ve Dua ile!.. 

Yazarın Diğer Yazıları