
Avrupa'da iz bırakan Türkler
Mehmet Kaçar
Avrupa’ya işçi göçü planlanıp gönderilirken, ellerine sadece pasaportları tutuşturulup, dipten tepeye sağlık muayenesinden geçtikten sonra, kara trenlere, bir tahta bavulla bindirilip, lisan bilmeyen insanımız, tercümansız ve din adamı yardımı olmadan yollara düştüler. Gidecekleri ülkeler hakkında tek kelime bilgileri dahi yoktu. O ülkelerde bandolu karşılamaları gördüler ve üçüncü kuşağa geldikleri vakit yetiştirdikleri evlatlarından, milletvekili, doktor, prof yetiştirdiler. En önemlisi de Avrupa’nın her ülkesine Minareli, kubbeli camiler yaptırdılar. Zamanın siyasileri “ ne yapacaktık, göndermeyip de” diyerek din adamı ve tercümansız olsa da işçi göçüne imza atmışlardır.
Avrupa’ya ilk giden bizim insanımız, Avrupa’da cuma namazlarını dahi kiliseler’de papazların nezaretinde kılmak zorunda bırakılmışlardır. Kiliselerdeki putların üzerleri bir örtü ile kaplanmıştı. Burada ki amaç bu insanların dini ve manevi kültürlerinden ödün vererek avrupalılaşması ve hıristiyan gibi yaşamaları öngörülmüştü.
İtalya’dan, Norveç’e, Almanya’dan Hollanda’ya kadar Avrupa’nın hemen hemen tamamında insanımız var. Bu insanların kahir ekseriyeti de Müslümanlığını korumuş, yaşadıkları ülkelerde kubbeli, minareli camiler inşa etmiş, binlerce ticarethane açmış, bunlardan da önemlisi (milyarlarla ifade ediliyor )ihdida hareketinde öncü rolü oynamışlardır.
1965 yılından sonra Avrupa’ya işçi göçü hızlanmıştır. O günün siyasi iradesi ise Anadolu insanının Avrupa kültürüne entegre olması ve asimileye uğraması için din görevlisi dahi gönderilmemiştir. Yani Yunanistan’ın yaptığı yapılmamıştır.
Merhum Prof Dr. Necmettin Erbakan (Millî Görüş Lideri), Avrupa’da Müslümanların Milli Görüş adı altında teşkilatlanmalarını sağlamış ve bu teşkilat bünyesinde hizmet edecek din adamlarının Avrupa’ya gitmesinin önünü açmıştır. İlk yıllarda özellikle 1980 darbesinden sonra Milli Görüş Hareketinin hızla taraftar toplandığını gördüklerinde bu hareketin önüne geçmek için dönemin siyasi otoriteleri de ayrı teşkilatlar açarak hoca göndermeye başladılar. Bu planda tutmadı. Çünkü, ayrı teşkilatlar bünyesinde olsa da Avrupa’ya gönderilen din adamlarının aynı kaynaktan, aynı okuldan din eğitimi görmüş olmaları ve bildiklerinin aynı kaynaktan olması, cemaate de aynı şeyleri üç aşağı beş yukarı anlatmaları neticesinde bugün Avrupa’da beş binin üzerinde hem de minareli, kubbeli cami yeşeriverdi. Artık Avrupa’da belirgin bir şekilde İslam Cemaatinin varlığı kabul edilmektedir. Nazi yanlısı grupların İslam düşmanlığı da işte bu gelişmeyi durdurmak içindir.
Bugün Avrupa’lılar ürettikleri silahlarla, Müslüman katliamlarını, kendilerine bende ettikleri Müslümanlara yaptırırken yine Avrupa’nın göbeğinde kurulan camilerde “Hayye ale’l felah/Haydin kurtuluşa” diye çağrılarla kalbi(ruhu) kurtuluş arayan pek çok kafirin, Kur’an’la, Sünnetle şifa bulduklarına da şahit olmaktayız. Bugün Avrupa’da yaşayan 5 milyonun üzerindeki Müslüman, bu ülkelerdeki İslam Cemaatlerinin kurdukları teşkilatların rahle-i tedrisatından geçmişlerdir. Bu rahle-i tedrisattan geçen Müslümanlar aynı zamanda bir milyonun üzerindeki insanın da Müslüman olmalarına vesile olmuşlardır.
Bunun tersi de şudur. Amerikan üsleri aynı zamanda bir milyonun üzerinde Müslümanın ölümüne neden olmuşlardır. Şunu unutmayalım ki insanları katledip parçalayanlar bir gün kendilerininde parçalanacaklarını düşünmelidirler. Bu silahlı üsleri, aynı zamanda farkında olmadan İslamın ve Müslümanların yeryüzüne dağılmalarının da temelini oluşturmuşlardır. Çünkü bu ihdida hareketi bu üslerle hızla yayılmaya devam etmektedir. Yeter ki bizler her ülkede var olan temsilciliklerimizi ilim, irfan üssü haline getirelim. Atom bombasını elinde tutan adamların gönlüne İslamın nurunu nakşedelim. Bugün pek çok papazın, profesörün, sendikacının, büyük elçilerin, komünist önderlerin Kur’an’ın hayat iksiriyle tanıştıktan sonra Müslüman olduğunu görmekteyiz. Nereden nereye geldik. Rabbimin yardımı ile hıristiyanlaştırılmak istenen bir nesilden milyonlarca hıristyanın Müslüman olduğunu gördük. Çünkü Müslümanlara kurulan tuzaklara karşı, Allah’ın da onlar için bir tuzağı vardı. Selametle!