
Avlanma Ve Hükmü (Harem-Kurtarılmış Bölğe-Çevreyi Koruma!)
Mehmet Kaçar
Kur’an ve Sünnet, Ademoğlunun başı boş bırakılmadığını vurgulamış, herhangi bir anlam içermeyen davranışları ise makbul görmemiştir.
Ayrıca, Hz. Peygamber(sas)’in hadisi şeriflerinde merhamet duygularını yitirenler hakkında ağır ifadeler kullandığını görmekteyiz. İslam rahmet ve merhamet üzerine kurulu bir dindir. Yeryüzünde bütün mahluka da karşı şefkat ve merhamet beslenmesi, Allah’ın yarattığı fıtratın ve güzelliklerin de korunmasını emreder. Bu nedenden dolayıdır ki hiç bir fayda sağlamaya yönelik olmayan ve sadece hayvanlara hayvanlara eziyet etmek için ve bu yolla aynı zamanda eğlenmek için yapılan avlanma ise İslami ilkelerle ve Rasulullah(sas) tavsiyeleri ile asla uyuşmaz. Nitekim, Peygamberimizin bir hadisi şeriflerinde şöyle bir uyarıda bulunduğunu görmekteyiz. “Kim bir serçe kuşunu boş yere öldürürse, o kuş kıyamet günü Allah’a şikayette bulunarak der ki:”Ya Rabbi! Falanca kişi hiçbir yarar gözetmeden beni boş yere öldürdü!” (Neylü’l-Evtar, vııı, 155-156). Başka bir hadisi şerifklerinde de Rasulü Ekrem(sas)” canlı bir varlığın hedef edilmesini yasaklanmıştır. “(Buhari, “Zebâih”, 25 ; Müslim,”Sayd” , 58).
Eti yenen hayvanların eti için, eti yenmeyen hayvanların ise deri, kıl ve diş gibi cüzlerinden yararlanmak ise yada zararlarından kurtulmak için avlanması caiz görülmüştür. Normal şartlara göre verilmiş bu hüküm, ilgili ve yetkili merciler tarafından çevrenin ve hayvan neslinin korunması için gerekli tedbirleri almasına ve bazı kısıtlamalar getirmesine engel teşkil etmez. Çünkü bu, caiz ve mubah bir davranışın normal şartlarda ki hükmünü açıklamakta olup İslam Hukukçuları kamu yetkililerine caiz ve mubah da tasarruf yapma hakkı tanırlar.
Bunun yanında spor ve benzeri amaçlarla ava çıkmakta caiz görülmüş, fakat bazı bilginler asıl amacın dışına çıkıldığı ve merhamet duygularını incittiği için bu şekilde bir av ve av merasimini mekruh görmüşlerdir.
Bir yarar görmeksizin ve hayvanlara eziyet için avlanmak ise caiz değildir. Yine, başkalarına zarar veren bir yolla av da İslam dininin genel ilkelerine göre yasak fiillerden sayılmıştır. Bu tür avlanma için fıkıh eserlerinde daha çok insanların mallarına, özellikle arazi ve mahsullerine zarar verme durumları örnek gösterilmişse de tabiatın ve hayvan neslinin korunması, zamansız hayvanların üreme ve gelişmesinde yol açacağı olumsuzlukların önlenmesi amacıyla konan sınırlamalara uyulmasın da bu çerçeve de düşünmek gerekir. Nitekim ilk bakışta haç ibadetine has bir düzenleme gibi görünürse de, İslam’da ki Mekke havalisi’nin bitki ve hayvanları ile ilgili koruyucu hükümlerin çevre bilincini yerleştirmeye yönelik hikmetler de içerdiği gözden uzak tutulmaktadır.
Harem bölgesi için getirilen kısıtlamaların, bu bölgeyi adeta örnek bir “Milli Park” haline getirmeyi amaçladığı da söylenebilir.
Kur’an’ı Kerim’de, özellikle de, Hz. Peygamber’in(sas) sünnetinde Müslümanın yararlanabileceği avın belirli nitelikleri taşıması gerektiğine dair bazı hükümler taşıması gerektiğine dair bazı hükümler yer almaktadır. Avlanma konusunun etlerinin yenmesi helal yahut haram sayılan hayvanlara ve etlerinin yenmesi, helal olanların boğazlanma usulüne ilişkin hükümlerle sıkı bir ilişki bulunduğundan, İslam Bilginleri bu hükümleri birlikte, göz önüne almışlardır, bunların ışığında Müslümanın yararlanabileceği ve özellikle de etini yiyebileceği av konusunda aranacak şartları belirlemeye çalışmalardır. Fakihler, bu şartlardan bazılarında ise delil farklılığı nedeniyle farklı sonuçlara ulaşmışlardır. Bu itibarla avlanacak ve av hayvanlarından yararlanacak şahısların fıkıh kültüründe ki bu hükümleri bilmesi gerekir.
Avlanma yoluyla elde edilen bir hayvanın etini yemenin helal olması için bazı şartlar vardır. Bunları üç grup da toplamak mümkündür.
1-Avcı ve avlanma şekli ile ilgili şartlar:
a- Av yapan kişinin, dinen hayvan kesimine ehil olması gerekir. Bu şekilde bir av bütün İslam bilginlerine göre helaldir ve caizdir.
b- Ehli kitabın avlandıkları yenir, ancak putperest ve mürtedlerin (İslam dininden çıkanların) avladığı hayvanın yenmesi ise caiz değildir.
c- Avcının ava niyet etmiş ve ya avın üzerine avcı hayvanının salınmış olması gerekir.
d- Avlananın silahını kullanırken veya avcı hayvanı salarken Allah’ın ismini anması gerekir ve bile bile bunu terketmemesi gerekir.
Kasten, Allah’ın ismini terkedenin avladığı ve kestiği yenmez. “Allah’ın ismi anılmadan kesileni yemeyiniz.”(el-Enâm: 6/12).
e-Avcı, silahını attıktan sonra veya avcı hayvanı av üzerine saldıktan sonra ve yaralanan avı elde etme esnasında başka bir işle uğraşmaması gerekir.
f-Kara hayvanı avlayan kişinin o esnada haç ve umre için ihrama girmiş durum da olmaması gerekir. Kur’an’da:”İhram da bulunduğunuz sürece kara avı haram kılındı(el-Mâide: 5/96) buyurulmuştur.
Kur’an’ı Kerim’de:”Hem size hem de yolculara fayda olmak üzere (yararlanmanız için) deniz avı yapmak ve onu yemek size helal kılındı.”(el-Mâide: 5/96) âyetinde ihramlı bile olsa deniz hayvanının avlanılabileceği caiz kılınmıştır.
h-Eğer, avlanılan hayvanın nesli tükenmek üzere ise, mülki idare amiri tarafından verilecek fetva ile bu hayvanın avlanılmasına yasak getirilebilir. Hayvanın nesli çoğalınca tekrar bu yasak kendiliğinden kalkmış olur zaten.