Mehmet Kaçar

DÜNYA KÜÇÜK BİR KÖY

Mehmet Kaçar

Günümüzde dünya o kadar küçüldü ki, bir köy misaline döndü. Ulaşımın ve teknolojinin gelişmesi dünyada var olan her şeye ulaşım ve erişimi saatlere düşürdü. Dünyanın bu şekilde küçülmesi hakim güçlerin hoşuna gitti ve göründüğü üzere bu durudan çok memnun görünmektedirler. 
Oysa unutulan şey şudur: “Gökteki ve yerdeki her şey sahibine, yaratanına yani Allah(c.c.) aittir. Allah’ın yarattığı her şey, yaratıkların en şereflisi olan biz insanlara emanet olarak verilmiştir. Dünyanın sonu geldiği anada emanet sahibine geri rucu edecektir. Bu emanetin bilincini ise yine Emanetin sahibi olan Yüce Allah’ın bizlerin dünya emanetine nasıl davranmamız gerektiğini anlatan kutsal kitaplar ve bunların en sonuncusu olan Kur’an-ı Kerim vardır. İşte insana emanet bilincini veren bu ayeti kerimelerdir. 
İşte Allah(c.c.) bu ayetlerde eşref olmanın sınırlarını(hadlerini) da çizmiştir. Kutsal kitaplarda çizilen bu sınırlar neden, niçin, akletmezmisiniz, tefekkür etmezmisiniz, görmezmisiniz ve ne için? gibi sorularla birer sınır çizmektedir. Günümüzde eşref vasfı ile vasıflanan bu insan emanet edilene ihanet etti ve emanete sahip olan vasfını yitirdi ve olduğundan daha fazla dünyevileşti. Hicreti ve yönünü dünyevileşmeye çevirdi. Bugün yenileşme ve evrimleşme adı altındaki modernleşme yani vahşi kapitalizmle insanlığı ruhaniyetten ve ruhi değerlerden uzaklaştırdılar. 
İnsanlık dünya saadeti için kendisine şu soruyu sorarak işe başlamalıdır: “Bana emanet edilene zarar veremem. Zarar verdiğimde sorumluluğumdan kurtulamam ve Allah(c.c.)’ın koymuş olduğu adil sitemi kendi ellerimle bozmuş olurum” diyerek işe başlamalıdır. 
Modernizm ve diğer adı ile vahşi kapitalizm insanlara sorumluluklarını göstermez. Sadece dünyevi haklarını anlatır. Manevi sorumluklar onun için önem arz etmez. 
Oysa Allah(c.c.)İnsana insan olarak ve yarattıklarının en mükemmeli olduğu için değer veriyor. Adem demek insan demektir. Yani Erkek artı kadın eşittir insan yada Adem. Cinsiyet üzerinden değil. İnsanlara cinsiyet üzerinde bakmak insan denen yaratığın yani kadın ve erkeği bir birinden ayrı düşürmek ve aralarına nifak tohumları ekmek demektir. Oysa kadın ve erkek birbirini tamamlayan payandalardır. Cinsiyet ayrımı yapmak insanları ayrıştırıp ötekileştirmektir. 
Toplumsal cinsiyet eşitliği denilen şey kadını ve toplumu cinsiyetsizleştirme, itibarsızlaştırma dır. Ailenin olmadığı yerde ise aileyi oluşturan bireyler de olmaz. Yani aile bireyleri biter. 
İslamın evrenselliğini kabul ediyorsan, o zaman başka medeniyetlerin kuyruğuna yapışamazsın. Kapitalizmin, modernizmin dini ise yoktur. Allah güçlüdür, hikmet(bilgi) sahibidir.Yaratığı kulda ki güç yine Allah’a aittir. Bizim gücümüzün sahibi de yine Allah’tır. O halde bize emanet olarak verilen bu gücü hikmet ve rahmetle kullanalım. Çünkü Allah(c.c.) aynı zamanda da rahmet sahibidir. Kapitalizm ise bilgi sahibi olmayı söylerken rahmet sahibi olmayı inkar eder ve yakar yıkar. Vicdanı bitirir. 
Gücümüzü sevgi, adalet ve rahmetle kullanmamızı biz kullarına yüce yaratıcımız Allah(c.c.) emretmektedir. Güç sadece Allah(c.c.)’a aittir ve bize vermiş olduğu gücün kaynağıdır yine O’dur. Yani güç sadece Allah’tandır ve yaratıklarına verdiği izinle mahlukat bu gücünü kullanabilir. Bireyler işte bu sınırı aşınca yani haddi aşınca hem kendine hemde diğer yaratıklara zulüm etmiş olur. 
Allah(c.c.) sınırı aşanları sevmez. Helaller ve haramlar birer sınırdır. Sınırların ihlal edildiği yerlerde hak, adalet ve merhamet ihlalleri, huzursuzluk, anarşi, kaos ve fesat vardır. Bozgunculuk vardır. 
Sınırları da sadece Allah(c.c) koyar. Çünkü yaratan, güç veren, hikmet veren yine odur. Ben bu sınırları kabul etmiyorum diyenler, inkar boyutuna girmiş olurlar. Haddi aşmış olurlar. Oysa haddi aşanları Allah(c.c.) hiç sevmez. Allah(c.c.) sınırları çizer, insanlar da o sınırlar içerisinde haddi aşmadan örfleri üzere yaşarlar. 
Değişmeyen tek şey vardır, zamanlara göre değişimdir. Değişim ise ilahi yasaya göre oldu mu zararlı bir yanı yoktur. Ancak değişim adı altında sınırları ve haddi aştık mı zararlıdır. İnsanlar güç ve akli melekelerini kullanabilecek yeterlilikte olduğu zaman evlenebilmeliler. Yaratıcıyı anlamak için yaratıcının kitabını ve kendimizi(insanı) okumalıyız. Allah(c.c.) merkeze gönderdiği ilahi kitaplarını koyuyor. Oysa bugünlerde bizler merkezden uzaklaştık. Sıkıntılarımız bundandır. Sınır ihlalleri Allah’ın emirlerini dinlemeyip, yine Allah’ın insanlara emanet ettiklerine ihanet edenlerdir ve Allah bozğunculugu, fitneyi, fesadı, dedikoduyu ve nifakı sevmez. 
Allah’ın koyduğu hadleri aşanlar, yine Allah’ın kendilerine sunduğu güçle hakimiyet kurduklarında da, adalet, merhametten ayrılıp insanlar üzerinde bozgunculuk çıkarıp, ürünleri ve nesilleri yok etmeye çalışırlar. Allah(c.c.) bozgunculuğu hiç mi hiç sevmez. 
Kadın ve erkek bir bütündür. Mü’minlerin erkekleri ve kadınları da birbirlerinin erkekleri ve kadınları da birbirlerinin velileridir, emanetçileridir. Birbirlerine iyiliği teşvik ederler, kötülükten alıkoyarlar. Namazı kılarlar, zekâtı verirler. Allah ve Resulüne(s.a.v) itaat ederler. Allah işte bu şekilde merhametiyle tüm yaratıklarını kuşatıcıdır. Kuşkusuz Allah güç ve hikmet sahibidir.(Tevbe:71) 
Kapitalizm, iyiliği görsel anlamda göstermeyi emreder. Bir iş yaparken arka dünyevileşme varsa işte gayede hedefte dünyevi olmuş olur. Çünkü kişinin niyeti ve gidişi dünyaya ise işleri de ona göre olur. Eskiden doktorlara hekim denmesinin sebebi de onların işlerini hikmetle yapmalarındandır. “Onlara, ısınıp kaynaşasınız diye size kendi türünüzden eşler yarattık. Aranızda sevgi ve şefkat duygularını yüreklerine yerleştirmesi de O’nun varlığının ve yüceliğinin sarih delillerinden biridir. Doğrusu bunda düşünen kimseler için dersler vardır.(Rum:1). 
Dinle ilgi ve alakamızı menfaat üzerinden değilde kulluk ve itaat üzerinden kurduğumuzda hikmeti yakalarız. O zamanda modernizmin köleliğinden kurtuluruz. Modernizm nikahı gereksiz görür. İslam Dini ise nikahı temel yani asal kabul eder ve iffetin, ahlakın anahtarı, huzurun binası olarak kabul görülmesini ister. Evlilik, İslam da kutsiyet örülmüş bir binadır. İçinizde ki bekarları evlendiriniz emri ilahisi toplumsal bir bilinçlenmedir. Tolum içerisinde evlilik yaşlarını 30’lu yaşlara çıkarılması yada 18’li yaşlardan aşağıya indirilmesi toplum dinamiklerini de alt üst eder. (Nur Suresi: 33’üncü ayete bakılmalıdır.) Bugünkü boşanmaların nedenlerinden biride eşlere kendi hakları anlatılmış olmasına rağmen sorumluluk verilmemiş olmaktır. Öz güven ve sabır verilmemiş olmaktır. “ Ben bir anayım, bana bakan kendini görür.(h,ş). Osmanlılarda da “Hukuku Aile Kararnamesinde; evlenecek çiftlerin 17 yaşında veli izni ve 18 yaşında ise kendi iradesi ile yani rızası ile evlenebilir kaydı vardır. Yani dini nikah aslında çok büyük bir sözleşmedir ve asla hafife alınmamalıdır. İşte İslamda kadın ve erkek anlayış bu çerçevededir. Yani bir bütünün iki yarısıdır. 
Fi Emanillah!.

Yazarın Diğer Yazıları