Mehmet Kaçar

'ANAM AVRADIM OLSUN DEMEK' ZİHAR YAPMAMAK VE KEFFARETİ!

Mehmet Kaçar

    “Allah(c.c), bir adamın kendi(göğüs) boşluğu içinde iki kalp kılmadı ve kendilerini annelerinize benzeterek yemin konusu yaptığınız(zihar da bulunduğunuz) eşlerinizi sizin anneleriniz yapmadı, evlatlarınızı da sizin(öz) çocuklarınız saymadı. Bu, sizin(yalnızca) ağzınızla söylemenizdir. Allah ise, hakkı söyler ve (doğru olan) yola yöneltip, iletir.(Ahzab; 4).

   “Sizden kadınlarınıza “zihar”da bulunanlar(bilsinler ki, kadınları) onların anneleri değildir. Anneleri, yalnızca kendilerini doğuranlar dır. Şüphesiz onlar, çirkin ve yalan söylemektedirler. Gerçekten Allah, çok affeden, çok bağışlayandır.(Mücadele,2).

   Kadınlara ”zihar”da bulunanlar sonra söylediklerinden geri dönenlerin bir birleriyle temas etmeden önce bir köleyi özgürlüğüne kavuşturmaları gerekir. İşte size bununla öğüt verilmektedir. Allah yaptıklarınızı haber alandır(Mücadele, 3).

    “Ancak buna imkan bulamayanlar(için de) birbirleriyle temas etmeden önce, kesintisiz iki ay oruç(yüklenmiştir); buna güç yetiremeyenler altmış yoksulu doyursun. Bu(kolaylık), Allah’a ve O’nun Rasulüne iman etmeniz dolayısıyla dır. Bunlar, Allah’ın sınırlarıdır, kâfirler içinse acı bir azap vardır.(Mücadele.4).”

    Zihar; bir kimsenin eşine “sen bana anamın sırtı gibisin” diyerek onu kendisine haram kılması, zihar, “zehr” kökündendir, kelime anlamı sırt demektir.

   İslam öncesi, Arap tolumunda bir adam, karısının herhangi bir davranışına kızdığı zaman, ona “sen bana anamın sırtı gibisin” derdi. Bunun üzerine zevci ona haram olurdu. Fakat bu boşanma sayılmazdı. Aralarındaki aile bağları kopmasa bile helal kabul edilmezdi.  Ancak tam anlamıyla boşanmış da sayılmayacağına göre kadın, başka bir yol seçemezdi.

   Zihar olayı, ilgili ayetler nazil oluncaya kadar cahiliyye döneminde yaşandığı şekliyle devam etmiştir.

   Bu ayetlerin nüzul sebepleri hakkında Hz. havle bintü Mâlik bin Sa’lebe’den şu hadis rivayet edilmiştir: “-Kocam Evs bin Samit bana zihar yaptı. Bende Rasulullah(s.a.v)a giderek durumu anlattım ve zevcim(eşim) hakkında şikayette bulundum. Rasulullah(s.a.v) bana ısrarla, Allah’tan kork, Evs senin amca oğlundur. Ona iyi davran diye buyuruyordu. Nitekim bir müddet sonra hakkımda şu ayetler nazil oldu:”Habibim, zevci hakkında seninle mücadele eden(nihayet halinden) allah’a da şikayet etmekte olan(kadın)ın sözünü(umulduğu vecih ile) Allah dinlemiştir. Allah sizin konuşmanızı zaten işitiyordu. Çünkü Allah hakkıyla işitici, kemaliyle görücüdür.”

   İçinizden zihar yapa gelenlerin karıları, onların anaları değildir. Anaları kendilerini doğuran dan başkası değildir. Şüphe yok ki onlar herhalde çirkin ve yalan bir laf söylüyorlar. Muhakkak ki Allah bağışlayıcı çok yargılayıcıdır.

   Kadınlardan zihar ile ayrılmak isteyip de sonra dediklerini geri alacaklar için birbirleriyle temas etmezden önce, bir köle azad etmek(lazımdır). İşte size bununla öğüt veriliyor, Allah ne yaparsanız hakkıyla haberdardır.

   “Fakat kim(bunu) bulamazsa(yine) birbirleriyle temas etmezden evvel fasılasız iki ay oruç(tutsun). Buna da güç yetiremez ise altmış yoksul(doyursun). (Keffarette ki) bu hafifletme Allah’a ve Peygambere iman(da) sebat etmekte olduğunuz içindir. Bu (hükümler) Allah’ın (tayin ettiği) hadlerdir. (Bunları kabul etmeyen ) kafirler için ise elem verici azab vardır.”(el-Mücadele, 58/1-4, bk. İbn Kesir, Tefsir, İstanbul 1985, VIII, 8 vd.).

   Havle Bintü Malik bin Sa’lebe şöyle devam ediyor: “Ayet nazil olduktan sonra Rasulullah(s.av),-” Kocan seninle temas etmeden önce bir köle azad etsin.”dedi. Ben de “kölesi yok”dedim. Rasulullah(s.a.v), “öyleyse iki ay ara vermeden oruç tutsun” dedi. Yâ Rasulullah! “o, yaşlıdır, o kadar oruç tutamaz.” dedim. Rasulullah(s.av), “Öyleyse altmış miskini doyursun” buyurdu. “Onun sadaka verecek bir şeyi de yoktur” dedim. Bunun üzerine Rasulullah(s.a.v) :”Ben ona altmış sa’ hurma vereyim” buyurdu. Bir altmış sa’ hurmada ben veririm dedim. Rasulullah(s.a.v) iyi yaparsın, sen onun yerine altmış yoksulu doyur ve amcaoğlunun yanına git” buyurdu.

   Zihar, cahiliye döneminde talakın(boşanmanın) en ağır şekliydi. Çünkü ziharla zevce(eş), ebedi haram olan anne gibi, ebedi haram kılınıyordu. Bu sebeple zihar yapan birsinin zevcesini tekrar alması hiç bir şekilde caiz değildi. İslam bu hükmü geçersiz kıldı. Yine de keffaret verinceye kadar geçici bir haramlığa neden olduğunu kabul etti. Cahiliyet döneminde ki gibi onu kesin bir talak görmedi.

   Ulema “zihar”ın haram olduğunda ittifak etmiştir. Bu nedenle zihar yapmak caiz değildir. Üstelik yalan ve iftiradır. Zihar yapan kimse büyük günah işlemiş olur. Eğer kişi zevcesine lisanıyla zihar veya talak yaptığını söylerse, zihar veya talak yapmak olmasın. Önemli olan niyet değil, zikredilen sözlerdir. Zihar yapan kimseye, keffaret verinceye kadar zevcesine yaklaşması haramdır. Ve pişman olup zevcesini geri almak isteyenlerin de keffaret vermesi farzdır.

   Hanefi, Maliki ve Hanbelilere göre keffaret vermeden önce her türlü  yakınlık(öpmek, sarılmak vb.) haramdır. İmam Sevri ve İmam Şafi’ye göre değildir. Çünkü ayette yalnız “temas” zikredilmiştir. İmam Malik ise, cariyeye zihar yapmayı sahih görmüştür. Ayrıca fakihler, kadının kocasına ziahr yapamayacağı konusunda görüş birliğindedirler. Ve ulemanın çoğunluğu, Kur’an ve Hadislerin doğrultusunda, ziharın anneye benzetme ile yapılabileceği görüşünde birleşmişlerdir. Yani kişi zevcesine “sen bana kardeşim vs. sırtı gibisin” dese bu zihar olmaz.

   Zihar keffareti bir köle azad etmektir. Hanefilere göre kölenin kafir, müslüman erkek, kadın, büyük küçük olması önemli değildir. Ancak Malikilere göre azad edilecek kölenin mümin olması şarttır.

   Eğer köle yok ise, altmış gün aralıksız oruç tutulur. Hastalık ve yaşlılık gibi nedenlerden dolayı oruç tutamayan kimseler ise, altmış fakiri doyururlar. Şafii ve Malikilere göre ise bir fakiri altmış gün veya her gün için yarım sa’ verilmesi yeterlidir.

   Fukaranın çoğunluğuna göre zihar yapan kimse, keffaretini vermeden önce zevcesiyle münasebette bulunursa Allah(c.c) a isyan etmiş ve günah işlemiş olur. Tevbe ederek, keffaretini verinceye kadar zevcesiyle yeniden temasta bulunamaz. Keffaretinde de artma olmaz. (Sa’: Araplarda kullanılan bir dirhemlik ölçünün adıdır).

    Selam ve Dua ile!...

  

Yazarın Diğer Yazıları