Mehmet Kaçar

Aklımızı elimizden alırlarsa bakın ne olur?

Mehmet Kaçar

Bugün ülkelerin kara parçaları işgal edilmiyor. İşgal edilen beyinler ve akıllardır. Mesela Osmanlılardan sonra Ortadoğu ülkelerinin işgali de bu cinsten bir işgaldir.

Eğer bir milletin aklı ve beyinleri çeşitli etkenlerle işgal edilirse bu işgal hareketinden sonra fikirler susar ve tükenmişlik sendromu ile insanlar hayatlarını sürdürmeye devam ederler.

En şaşaalı koltukları işgale ettiğimiz halde ve boynumuzda batının bizlere zorunlu olarak taktırdığı kravatlar ile bizlerin beynini ve aklını işgal edenlere kul köle olmaya devam ederiz. Bu durumda bizlerin tükendiğini ve artık hiçbir işe yaramayacağımızı gösterir.

Dahili ve harici düşmanlarımızın işgal adına, bir tek askeri dahi topraklarımızda bulunmazken, tek bir kurşun dahi sıkmazlarken, bir toplumun tüm varlılarını onlara sunarak, bir milletin beyninin nasıl iğdiş edildiğini, nasıl çürütüldüğünü, tüketildiğini çok rahat görürsünüz.  Adı özgürlük olan tam kölelik. Geçmiş yıllardaki kölelik şeklinden kabuk değiştirmiş bir hal alarak daha tehlikeli bir yol haritasında yürütürler.

Akılları iğdiş edilmiş olan ve fikir üretemeyen kölelik isteminde ki ülkelerde yazılı, basılı, sözlü ve görüntülü basın yayın kuruluşları kılıç kalkan düzleriyle, sen türkülerini söyle programları ile, karım başkasına kaçtı amma ben çocuklarım için affediyorum, ne olur bize geri dön yalvarmalarını canlı canlı yayınlayarak insanların ahlakını, aklını ve beynini dumura uğratarak yok ediveriyorlar.

Aylarca çözülemeyen veya çözülmesinin istenmediği narin cinayetleri yayınları ile halk uyutulup meşgul edilirken, üstüne üstlük birde sen türkülerini söyle ve başka bir şeye karışma havsında ki programlarla insanların akılları uyuşturuluyor. Virüsler bu şekilde yayılarak akıl hasta edilerek fikir etme yeteneği yok ediliyor. İnsanların beyin ve düşünce yetenekleri bu yollarla yok ediliyor.

Ortalıkta cirit atan itibarlı, kariyerli ve her şeyi ben bilirim, benden başkası bilemez diyenlerin havasına bakarsanız bir milletin tükenmişliğini görürsünüz.

Benim gavsmdan yüksek mertebelisi yok, benim bağlı olduğum yerden doğrusu da yok diyenler ve buralara laf edilmez, çarpılırsız şeklinde akıllarını kiraya vererek köleleşenler yolu ile çürüyüp gidiyoruz.

İnsanlar, içleri boş bir sahtekârlık içerisinde, Hıristiyanlık kültürünün veya siyonizmin baskın kültürü altında ezilip yok ediliyorlar.

Önce din adına araştırmalar yaparak, Kuran adına prof diplomaları alınıyor da sonraları kendilerine alim, filozof denilmesi için Kuran ve Sünnet dışında ne varsa onu insanlara empoze ediyorlar.

Nedense kendilerini prof ve filozof görmeye başladıklarından itibaren ise oryantalist olduklarını ve batıya tasmalı birer mudi olduklarını ise bizler ancak tükendiğimiz ve fikir üretemediğimiz zamanlarda anlayıveriyoruz.

Tükenmişlikte ve çürümüşlükte bana göre beşince evredeyiz. Hastalığın bu son evresidir. Kendimize iyi bakmazsak yok olup gideceğiz. İp üstünde oynayan cambazlar artık bizlerin sırtlarında oynamaya devam ediyorlar. Bunları sırtımızdan atamazsak bizleri yok edecekler.
Kitabımızı güzel okumamız gerektiği kadar anlamak, anlatmak ve yaşamak gerektiğini de düşünmeliyiz. Peygamberin yolunu iyi öğrenmeliyiz ve onun yaşadığı yoldan yarım milim sapmamalıyız. 

Zira bu yolda insanlık var, refah var, kurtuluş var. Kardeşlik var, adalet var, paylaşmak ve bölüşmek var.

Uyu uyu yat sloganıyla uyutulmaya çalışılan insanlık, uyanarak kendi değerlerine sahip çıkarsa, o zaman akli melekelerini korur.  Uyumak için değil, uyutulmak için değil, uyanmak ve toplumu uyandırmak için okunmalıyız.

Din baronlarına, din sömürücülerine, imtiyazlı sınıflara karşı uyanmak gerekir. Sermayeyi insanı köleleştirmek için kullananlara karşı uyanmak gerekir. İnsanların özgürlük adına dinlerini rahatça yaşayabilmek için uyanmalıyız. Emek hırsızlarına karşı, prim vermemek için uyanmalıyız.

Lafın özü, aklımıza sahip çıkıp fikrimizi canlı tutmalıyız. 

Yazarın Diğer Yazıları