Mehmet Kaçar

Aile İçi Tartışmalar Ve Çocuklar

Mehmet Kaçar

Şahsiyet gelişiminin en yoğun olduğu dönem, çocukluk çağlarıdır. Bu dönemde çocuklar etrafına olup bitenlere dikkat kesilirler. Hayatı, insanları ve hâdiseleri, ev içerisindeki münâsebetlerle, özellikle anne-baba-çocuk arasındaki iletişimle anlamaya çalışırlar. Herkesin birbirnin hakkını çiğnediği, kişilerin başına buyruk davrandığı ya da bir otoritenin kimseye nefes aldırmayacak kadar her şeyde söz sahibi olduğu aileler, çocuklarda kalıcı duygu ve davranış bozukluklarına neden olmaktadır.
Anne- baba veya kardeşler arasında yaşanan geçimsizlikler ; çocuğun çevresine bakışını, insanları ve hayatı sevmesini, sosyal yaşantıya uyum sağlamasını zorlaştırmaktadır.Böyle ortamlarda uzun süre kalan çocuklar, olup bitenden olumsuz bir şekilde etkilenecek ve kendileri de topluma zarar veren davranış modelleri geliştirmeye başlayacaktır.
Başka bir ifadeyle aile içi kavga ve çekişmeler, çocuğun psikolojisini olumsuz etkileyecek; sonuç itibariyle çocukta hayata karşı isteksizlik, çevreye karşı düşmanca hisler besleme, özgüven eksikliği, saldırganlık ve başkalarının acı çekmesinden zevk alma (sadizim) gibi istenmeyen kötü ahlak ve davranışlar gelişecektir.
Tartışmaların çok sık yaşandığı bir ortamda yetişen çocuğun okul başarısı da düşük olur. Özellikle dikkat gerektiren dersleri dinleyemez, dikkatini toplayamaz. Öğretmenlerin en çok şikayet ettiği, arkadaş ortamlarında kavgacı olarak bilinen çocuklar, bu tip çocuklardır. Anne- babanın öfkeli halleri, depresif tavırları çocuğa yansır. Çocukta mutsuzluk, şikayet etme, saldırgan davranışlar, yalan söyleme, kin, öfke gibi davranış bozuklukları görülebilir.

O HALDE NELERE DİKKAT EDİLEBİLİR?
Öncelikle anne-baba veya kardeş, kim olursa olsun, çocuğun önünde tartışmaktan şiddetle kaçınmalıdır.Buna ediliyor olmasına rağmen çocuk herhangi bir kavgaya şahit olmuşsa, kavga sonrası barışmaya da şahit kılınmalıdır. Zaman zaman aile içerisinde farklı görüşler bulunmasının normal olduğu, bunların bir kısmının çözülebilir, bazılarının da çözülemez olduğu, çocuğun anlayacağı dille anlatılmalıdır ki, çocuk her tartışmanın kötü biteceğini düşünmesin. Tartışmaların bazen problemleri çözmek için gerekli olduğu da söylenebilir.
Aile arasındaki fikri ayrılıklarda, konu mecrasından saptırılmamalı, meseleye odaklanmalıdır. Tartışmayı, hakarete dönüştürmemeli ve kırıcı ifadeler kullanmaktan şiddetle kaçınılmalıdır. Unutulmamalıdır ki, çocuklar çok iyi bir kayıt cihazıdır. Sizden öğrendiği söz ve davranışları, başka bir gün birisine kızdığında aynısıyla tekrar edecektir. Bazen öfke ile farkında olmadığımız bazı söz ve davranışlarımızı, çocuğumuzda gördüğümüz de şaşırmamalı, ona her zaman “Sokaktan, başkalarından neler de öğrenmiş!” gözüyle bakmamalıdır. Çünkü çocuklar, büyük oranda bizim kopyalarımızdır.
Tartışmaların bedelini çocuğa ödetmemelidir. Mesela, tartışmalardan korkup elinden bardağı düşürüp kıran çocuğu, öfkemizi ondan çıkarmak için dövmemeli, aksine kendimize çeki düzen vermeliyiz.
Kavgaya şahit olan çocuğa, “Bak, sen şahitsin; baban veya annen bana hakaret ediyor...”denilerek taraf tutmaya zorlanmamalıdır. Anne-baba hiçbir zaman çocuğu kendi tarafına çekip birbirlerini kötülememeli; birbirlerinin kusurlarını çocukla paylaşmamalıdır. Çocuğun gözünde anne-baba hep eşit sevebileceği modeller olmalıdır. Çocuk, birini diğerine tercih edecek duruma düşürülmemelidir.
Çocukların davranışlarının temelinde âilelerin büyük rolü olduğu unutulmamalı; davranış bozukluğu yaşayan çocukların çoğunun bu psikolojik rahatsızlıklarını aile ve yakın çevresinden edindiği göz önünde bulundurulmaktadır.

Yazarın Diğer Yazıları