
Ahirette dirilme olacak mı?
Mehmet Kaçar
Öldükten sonra dirilme olacak mı? dirilme varsa nasıl olacak, yâ dirilme yoksa, insanın bu dünyada yapıp ettiklerinin karşılığı ne olacak? gibi sorulara muhatap oluyoruz. Oysa Kur’an-ı Kerim’de bu sorulara açık ve net olarak Rabbimiz bizlere bildirmiştir.
Mesela, Fatır Suresinin dokuzuncu ayeti celilesinde, rüzgarları gönderenin, bulutları kaldıranın, yağmurları yağdıranın, onunla ölü toprakları yeniden canlandıranın Allah (C.C) olduğu net bir biçimde haber verilmiştir. Bu beyandan sonra ahretteki yeniden dirilişinde böyle olacağı beyan edilir.
Güz mevsimi gelince tabiat ve ağaçların dalından koparak rüzgar ve yağmur vasıtası ile toprağa gömülen, ağaç yapraklarını kendine kefen yapan bir çekirdek ve danelerin(tohumların) toprakla buluşması ve bahar mevsimin de yeniden canlanıp büyüdüğünü, yeşillendiğini görüyoruz. Bahar mevsiminde toprağın kanı kaynıyor, içerisinde sakladığı çekirdekleri, tohumları, daneleri çatlatıyor ve bunlar rengarenk ve envai çeşitte koku saçan çiçeklere dönüştürüyor.
O halde ey Müslüman bu dünyada neden hala oyunda oynaştasın? Ne duruyorsun? O halde hemen dışarı çıkın ve içinizde ki çiçekleri kokuları arkadaşlığı, dostluğu, insanlığı, arifliği, zarifliği, naifliği, gülücüklerinizle, bal gibi tatlı, gül gibi güzel, baldan daha tatlı sözlerinizle haykırın dünyaya. Mesela bugün çok sevdiğiniz bir dostunuza selam gönderin veya ziyarete gidin. Sana kırgın olduğunu tahmin ettiğin bir yakınınızın gönlünü alın ve nereden kırıldı ise orayı tamir ederek muhabbetle sarılın. Bulunduğunuz yerde, İslâmi hizmetlerde öncü olan birini ziyaret edin ve duasını alın. Birbirine yan bakan iki arkadaşın veya iki sülalenin, iki fraksiyonun, iki cemaatin ileri gelenlerinden iki kişiyi ziyaret ediniz ve ihtilaflı konuyu hiç açmadan ikisinin de iyi hizmetlerinden bahsederek aralarını yumuşatınız. Bu günlerde fitne ve fucurun rüzgarının önüne katılıp sağa- sola savrulduğu günlerdir. Kızgın, dargın insanların söylediklerine inanmayın, kırılmayın, onun kırdığı insanlara da darılmayın. İkisinin de güzel hizmetlerinin bulunduğunu gözümüzün önüne getirerek çirkinlikleri iyilikler içinde eritmeye çalışınız. Bulunduğunuz yerde, İslâm’a en katı bir şekilde düşman olan birini kalkıp ziyarete gidin ve onu ziyaret ederken hep iyi huylarını ve davranışlarını ön plana çıkararak, İslam’a olan düşmanlığını yumuşatınız. Bulunduğunuz bir yerde, kimsesiz bir mahkumu ziyarete gidin ve ihtiyaçlarını giderin. Yine aynı şekilde bir hastayı ziyaret ederek şifa duanızı ve dileklerinizi iletin. Aç gözünü etrafına iyice bak. Sadece bakma görerek bak. Bir arıya bak. O arı bir gülü, bir papatyayı ve diğer çiçekleri ziyaret ediyor. Çiçeklerle süslenmiş bir elma ağacını ziyaret ediyor. Elmayı aşılayarak meyve vermesini sağlıyor ve ona fayda sağlıyor ama ona zarar vermeden balını da alıp oradan uzaklaşıyor.
Sizde bir arı misali ziyaretlerinizde hem alan, hem veren olun. Bu alıp verilenler, topraktan bitmez, eczanelerde satılmaz. Mahallenizde zor durumlarda yaşayan, günlük ekmeğe muhtaç olanlardan birinin yardımına koşun ve dua edine ve dua alın.
“Evin reisi sarhoş” mazeretlerine asla sığınmayın. Bu mazeretlerin kabuğuna saklanarak cimrileşmeyin. O evin zaruri ihtiyaçlarını görüverin. O evlerini ihtiyaçlarını karşılamak isteyenler güçleri oranlarında mahallenin bakkalına, para bırakıp “filan aile bu kadar alışveriş yapabilir, ihtiyaçlarını giderebilir” deyin ve bu durumu o aileye de haber verin. Dünyada arı gibi bunları yapma ve toprak gibi bereketli olmaya çalışırsanız, ahrette ki, yeni hayatınızda rahat dirilip, rahatça yaşama şansını elde edersiniz.