
ABDEST BİR TÖVBE ŞEKLİDİR
Mehmet Kaçar
Bütün kutsal dinler, insanı odak noktasına alır ve insan haysiyeti ve onurunu korumak için ilahi kanunlar vaaz eder. İnsanların yaratılış amaçlarına uygun ibadet şekilleri ile de insana insanlık değeri katar. İnsanın maddi yapısının yanı sıra ruhi yapısı ile eşref halinde yaratılmıştır. İnsan haysiyetini korumak için vaaz edilen ilahi kurallar, insanın hem beden yapısına hemde ruhi yapısına hitap eder. Hem maddi kirlerden arındırır hem de manevi kirleri temizler. Bunlardan biride abdesttir. Abdest maddi temizliğin yanı sıra manevi kirleri de temizleyen bir tövbe şeklidir.
Mekke’de bulunan Cebeli Rahme(Rahme Dağı veya tepesi). Burası, insanlık tarihinin başladığı yer olarak otoritelerce kabul görür. Hz. Âdem(a.s) ve Havva annemiz asli görev yerleri olan dünya imtihanını verebilmek için burada buluştukları bu yer aynı zamanda dünyadaki ilk kara parçası olma özelliği de taşımaktadır.
Hz. Âdem(a.s), İblis’i lânenin kandırması neticesinde Cenab-ı Allah’ın izni ile ziyaret etmiş olduğu cennette işlemiş olduğu günahtan dolayı asli görev yeri olan dünyaya hicret eder. Burada yani Cebeli Rahme’de Cenb-ı Allah’a şöyle nida eder: Bismillahirrahmanirrahim: “Rabbena, zalemna enfusena ve in lem tağfirlena ve terhamna lenekunenna minel haisrin.”(A’raf:23) ayeti celilesinde buyurulduğu gibi, Hz. Havva ile beraber:” Ya Rabbi! biz kendimize zulüm ettik. Eğer sen bizi bağışlamaz ve bize Rahmetinle merhamet etmezsen, muhakkak biz kaybedenlerden oluruz.” diye feryadu figan ettiler. Allah(c.c), Onları asli görev yerleri olan dünya arzına gönderir. Hz. Âdem(s.a) ile Havva annemiz ilk defa dünya toprağı olan “Cebel-i Rahme” dağının zirvesinde buluşurlar. Hz. Âdem(a.s) ve Havva annemiz burada şöyle dua ederler: “ iblisi laneye itaat ettikleri için büyük bir üzüntü ve göz yaşları içerisinde ağlayarak dua ederler. Hüzünlü bir kalp ile niyazda bulunurlar:’ Ya Rabbi’ sana nasıl tövbe edelim, bize tövbe etmenin yolunu öğretmezsen muhakkak ki biz kaybedenlerden oluruz.”
Allahu Teâlâ, Hz. âdem’e tövbe etmeyi şöyle öğretir: “Ey Âdem, harama yürüdüğün ayaklarını topukları ile beraber yıka. Yasağa uzanan ellerini dirseklerin ile beraber yıka, o meyveye baktığın yüzünü yıka, o meyveyi yediğin ağzını yıka, yine meyvenin kokusunu kokladığın burnunu da suyla temizle. İşte bu bir abdest şekli ve aynı zamanda da bedenen ve ruhen arınma ve temizlenmekti. Yine aynı zamanda da Hz. Âdem ve Havva annemizin işledikleri zelle miktarı hatalarına karşı bir tövbe şekli idi. Bugün bizlerde abdest alarak işlemiş olduğumuz hatalarımıza hem temizlenerek hemde tövbe ederek arınıyoruz. Her abdest aldığımız zamanda hem maddi hem de manevi kirlerimizi yıkayarak temizliyoruz. Ayrıca abdestin sinirleri yatıştırma özelliği olduğunu yine bizlere Efendimiz(s.a.v) haber vermektedir. Bu özelliklerinden dolayı pek çok Müslüman uyanık hallerinde abdestsiz gezmemeyi tercih ederler.
Yasin Suresinde de; Bismillahirrahmanirrahim:” O gün insanların ağızlarını mühürleriz, ellerini konuştururuz, ayakları kazandıklarına şahitlik eder.”
Kıyamet kopup, mahşer meydanında insanların toplandığı zaman, vücut organlarımız aleyhimize veyahut lehimize şahitlik edeceklerdir. İşte bu şahitlik esnasında vücut organlarının insanın aleyhine şahitlik etmemesi için bol bol abdest alınması lazım gelir ki, abdest ibadeti aynı zamanda da vücut organlarımızın bir tövbesidir. Yine son nazil olan ayeti celilede; “Size olan nimetimi tamamladım” buyurulmuştur. O halde İslam; insanlık için büyük bir nimettir, külfet ve zillet asla değildir. Ne var ki günümüz Müslümanları için din, külfet ve zillet haline dönüşmüştür. Abdest bizim için bir külfet gibi algılanır olmuştur. Eğer abdest ibadeti olmasaydı, hepimizin aleyhine vücut organlarımızın şahitliği nedeniyle helak olurduk. Abdestli iken yeniden abdest almaya “Nurun ala nur” denir. Yani tövbe üstüne tövbedir. Dolayısı ile her abdest bir tövbedir aynı zamanda. Öyle ise almış olduğumuz her abdest, günahlarımıza bir kefaret, bir tövbe olsun, nur olsun, rahmet olsun. İnşaallah. Amin
Selam ve Dua ile!