Şer bildiklerimiz de hayır vardır...
Mehmet Bina
* Dünya yaşantımızda bir çok olaylar ile karşılaşırız.
Biz olayların sadece bize görünen kısmını anlar ve ona göre yorumlarız, halbuki olayların bize görünmeyen tarafı vardır. Bunu ancak Allah (cc) bilir.
*Dünyanın en mutlu insanları; her istediğini, istediği anda bulabilen değil, Rabbini her an kalbinde bulabilen ve Allah'ı daima hatırlayan mü’minlerdir.
Yine dünyanın en şanslı insanları; elindekiyle yetinen hamd ve şükürle zenginleşen mü’minlerdir.
Canab-ı Allah (cc) Kur'an-ı Kerim'de ...''Olur ki (nefsinize göre) hoşunuza gitmeyen bir şey sizin için hayırdır ve olur ki sevdiğiniz şey de sizin için bir şerdir. Allah bilir, siz bilmezsiniz. (Bakara 216)
* Şu hadise bu ayeti çok güzel anlatmaktadır.
Rivâyet edilir ki, içlerinde sâlih bir zâtın bulunduğu bir Arap kabîlesi vardı. Bu kabîle, o zâtın sohbet, irşad ve nasihatlerini dinler ve gönüllerine istikâmet verirlerdi. Bir sabah kalktıklarında bütün köpekleri ölmüş buldular. Doğruca o sâlih zâta gidip durumu anlattılar. O da kısa bir murâkabeden sonra tevekkülle:
“–Onların ölümü, umulur ki sizin için bir kurtuluştur!” dedi.
Ertesi gece bütün horozlar öldü. Yine bu zâta geldiler. Aldıkları cevap aynı oldu:
“–Onların ölümü, umulur ki sizin için bir kurtuluştur!”
Bunun üzerine içlerinden biri sordu:
“–Efendim, köpekler bekçilerimiz, horozlar da müezzinlerimiz idi. Bunların ölümünde bizim için nasıl bir fayda olabilir ki?”
O sâlih zât da:
“–Bütün sır ve gizlilikleri bilen Allah Teâlâ’dır. Elbette ki O, bu hâdisenin içine, bizim aklımızın ermeyeceği büyük bir hakîkat gizlemiştir.” dedi.
Bundan bir sonraki gece ise kabîlede kimsenin ateşi yanmadı. Herkes; “Acaba nasıl bir belâ geldi?” şeklinde düşüncelere kapıldı.
Fakat sabahleyin kalkınca, yaşadıkları muammâlı hâdiselerin hakîkati anlaşıldı. Meğer son gece o havâliyi düşman basmış ve şehirleri yağmalamıştı. Bu kabîlenin civârına da gelmişler, fakat herhangi bir köpek sesi, horoz ötüşü duymadıkları ve en küçük bir ateş ışığı da görmedikleri için oradakilerin farkına varmadan geçip gitmişlerdi. Böylece halk, büyük bir yağma ve katliamdan kurtulmuştu.
*İbrahim Hakkı Erzurumî Hazretleri ne güzel söyler:
Deme şu niçin şöyle,
Yerincedir ol öyle.
Bak sonunu seyreyle.
Mevlâ’m görelim neyler?
Neylerse güzel eyler!..
Bu sebeple şuurlu müʼminler, başlarına gelen olaylara hemen isyan ve şikâyetle karşılamaz, onların içindeki hikmete dikkat kesilirler.
*Hazret-i Ali (ra)'ın naklettiği şu hâdise, bu ayeti güzel îzah etmektedir:
“Biz Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ile birlikte mescitte oturuyorduk. Mus’ab bin Umeyr -radıyallâhu anh- çıkageldi.
Üzerindeki, kürk parçalarıyla yamanmış hırkasından başka bir şeyi yoktu. Allah Rasûlü, Mus’ab’ı görünce, onun Mekke’de bol nîmetler içindeki hâliyle şimdiki yoksul hâlini düşündü ve gözyaşlarına hâkim olamayıp ağladı. Sonra da (ümmetinin istikbâlinden bir manzarayı haber vererek) şöyle buyurdu:
«–Birinizin sabahleyin ayrı, öğleden sonra ayrı güzel elbise giydiği, önüne bir tabağın konup ötekinin kaldırıldığı, evlerinizi Kâbe’nin örtüldüğü gibi örtülere büründürdüğünüz (yani dünya lezzetlerinin önünüze serildiği) zaman hâliniz nice olur?!»
Orada bulunanlar:
«–Ey Allâh’ın Rasûlü! Tabiî ki o gün hâlimiz bugünkünden daha iyi olur. Çünkü o zaman geçim derdimiz olmaz, kendimizi tamamen ibadete veririz.» dediler.
Rasûlullah (sav) Efendimiz:
«–Bilâkis bugün siz, o günden daha hayırlı durumdasınız.» buyurdu.” (Tirmizî, Kıyâmet, 35/2476)