
Şemsi Ahmet Paşa (Kuşkonmaz) Cami-İ
Mehmet Bina
Mimar Sinan’ın yaptığı Şemsi Paşa Camii’nin adı neden Kuşkonmaz Camii oldu?.
Önce Caminin banisi, Şemsi Ahmet Paşa'yı tanıyalım.
Şemsi Ahmet Paşa, Anadolu beyliklerinden İsfendiyaroğulları'ndandır. Şemsi Ahmed Paşa'nın annesi ise İkinci Bâyezid'in oğlu Şehzâde Abdullah'ın büyük kızı Şahnisâ Sultan'dır.
Şemsi Ahmed Paşa, 1562'de Anadolu Beylerbeyiliği ve 1564'te Rumeli Beylerbeyi oldu.
Rumeli Beylerbeyi iken, Kanuni Sultan Süleyman'ın damadı ve dönemin sadrazamı olan Damat Rüstem Paşa ve karısı kızı Mihrimah Sultan'dan olan torunu "Ayşe Hanım Sultan" ile evlenmiştir. Yani dolaylı yoldan saraya damat olmuştu Şemsi Paşa. Emekli olduktan sonra II. Selim ve III. Murad'ın musahibliğinde bulundu. Osmanlı tarihinin en önemli isimlerinden olan Sokullu Mehmed Paşa ölünce sadrazam Şemsi Paşa oldu. Ancak bu süre çok kısa sürdü, 6 aydan biraz fazla sadrazamken, 1580’de hayatını kaybetti ve Üsküdar'daki caminin bitişiğindeki türbesine defnedildi.
*
Şemsi Ahmed Paşa tarihe hazırcevaplığı ve nüktedanlığıyla geçen devlet adamlarındandır. Kanunî'nin ölümünden sonra İkinci Selim'in tahta çıkmasını tebrik için İran'dan elçi gönderilmiş, elçi gelmeden namı gelmişti. Safevî Elçisi Şahkulu söz ustası ve hazırcevap bir devlet adamıydı. 1568 Şubat'ında Edirne'ye gelen İran elçisi şehrin dışında veziriazam haricindeki bütün Osmanlı devlet adamları tarafından karşılandı. Söz söyleme sanatında mahir olan Şahkulu Sultan'ı ilk karşılama ve elçiyle sohbet için Rumeli Beylerbeyi Şemsi Paşa görevlendirildi. Şemsi Paşa'ya sohbet sırasında altta kalmaması, gereken cevabı vermesi talimatı da verilmişti.
Safevî Elçisi Şahkulu Han, kendini büyük bir törenle karşılayan Osmanlı askerlerini küçümsemek için "Vallah ki bu askerin süsleri ve gösterişi düğün halkına benzer" dediğinde hazırcevaplığı ile meşhur Şemsi Ahmed Paşa, "Belli, Çaldıran'dan Taçlu Hanım'ı gelin getiren bu askerdi" demişti. Şemsi Ahmed Paşa, 1514'te Çaldıran Savaşı'nda Şah İsmail'in eşi Taçlu Hatun'un esir alınmasını muharebeden 54 yıl sonra İran elçisine hatırlatarak, hazırcevaplığıyla meşhur Şahkulu'nu susturmuştu.
*
İşte halk arasında Kuşkonmaz Cami-i diye isimlendirilen Şemsi Paşa Camisinin hikayesi.
Osmanlı İmparatorluğu’nun zirvede olduğu dönemlerde, İmparatorluğun en önemli isimleri arasında yer alan Sokullu Mehmet Paşa ile Şemsi Ahmet Paşa arasında derin bir muhabbet sırasında, söz döner gelir Sokullu’nun ismini taşıyan ve Mimar Sinan’a yaptırdığı camiye. Mimar Sinan dehasının izlerini taşımakta olan Sokollu Mehmet Paşa Camii’si için (Fatih'te), “Bak Sinan'a cami yaptırdın ama tepesine kuşlar pisliyor" der Şemsi Paşa. Ve “Gökyüzüne açık olan her mekan kuşlardan nasibini alır” diye cevaplar Sokullu...
O dönemde paşaların cami yaptırması adetten olduğu için, sıra gelir Şemsi Ahmet Paşa’ya. Ama Sokullu Mehmet Paşa’ya söyledikleri yüzünden de kara kara düşünmektedir. Hedef daha sadece ama şık, adından söz ettirecek, kuşların pislemediği bir camii… Bunu başarabilecek kimdir? Tabii ki Mimar Sinan… Derdini anlatır Sinan’a, Şemsi Paşa alır istediği cevabı.
Mimar Sinan, caminin inşasından önce yaptığı araştırmada, Üsküdar’da kuzeyden ve güneyden gelen rüzgarların kesiştiği, dalgaların kıyıyı dövdüğü bir noktada çıkan titreşim seslerinin gücünden ve derinliğinden kuşların rahatsız olacağını ve caminin üzerine konmayacağını düşünür, camiinin yerini bu şekilde tesbit etmiştir. Ancak bir sorun vardır. Bulunan yerin denize doğru kayma riski vardır. Böyle bir yer bulunmuş, dinler mi artık risk filan Şemsi Paşa. Mimar Sinan’ın tüm uyarılarına rağmen, ikna olmaz Şemsi Paşa. Ve 1580 yılında ‘en küçük Sinan yapısı’ olarak alır tarihteki yerini Şemsi Ahmet Paşa Camii.
Gerçekten kuş konmayan Mimar Sinan eseri, halk dilinde ‘Kuşkonmaz Camii’ olarak anılmaya başlar.
*
-Evliya Çelebi’ye göre, “Sahilde küçük bir camidir. Amma o kadar şirin bina olunmuştur ki geriden gören kasr-ı müzeyyen zanneder”.
Evliya Çelebi ile aynı yılda yaşamış Eremya Çelebi Kömürciyan ise “camiin büyük kubbesinin üstünde ve el büyüklüğünde olan yaldızlı alem, güneşin karşısında pırıl pırıl yanar” yazmıştır. İnciciyan Efendi ise cami alemlerinin alışılan şeklinden farklı olarak buraya güneş şeklinde bir alem konulmuş olmasını kurucusunun Şems (güneş) adına yormaktadır.