Mehmet Bina

Sakın büyüklenme işte çarığın, işte posttan elbisen 

Mehmet Bina

-Peygamberimiz (sav), “Müminin ferasetinden sakının! Çünkü o Allah’ın nuruyla bakar.” (Tirmizi)
-Hadis-i şerifteki “Mü’min feraseti” ifadesine bir başka boyut içinden baktığımızda belki aklımıza şu hadis-i şerif ve ayet-i kerimeler de gelebilir:
“Mümin bir delikten iki defa ısırılmayacaktır.” (Buhari, ‘Edeb’, 83)
“Ey iman edenler! Şayet Allah’dan ittika ederseniz, o size furkân (hem zahir, hem batında hak olanı olmayandan, iyiyi kötüden, temizi habisten ayırt edici bir marifet ve nur) verir.” (Enfâl, 29)
-Feraset ahireti, ahirette ne ile karşılaşacağını görebilmektir.
-Feraset Allah’ın kendisini her an gördüğünü görebilmektir.
-Feraset, bu hassasiyet içinde bir kişilik sergileyebilmektir.
-Hz.Mevlana'nın mesnevisinde, insanları eğitici ve ibret verici bir çok hikayeleri vardır, işte onlardan iki tane örnek.
-Gazneli Sultan Mahmud, İslâm”ı yaymak için Hindistan”a on yedi sefer düzenledi. Kazandığı zaferler sonucu, ünü İslâm dünyasında yayıldı ve bir kahraman olarak tanındı.
-Ayaz, Gazneli Mahmud”un kölesidir, Zekâsı, sadâkati, Sultan Mahmud”a bağlılığı ile bir çok hikâyeye konu olmuştur.
-Saraya geliş mâcerası kısaca şöyledir:
Bir gün Gazneli Mahmud ava çıkmıştı. Bir ceylan peşinde koşarken, yanındakilerden ayrıldı, adamlarından tamamen uzaklaştı. Nihayet bir kaç Türkmen evi gördü.
Yorgun, terlemiş ve susamış hâlde evlerden birine yaklaştı, su istedi. Karşısına genç Ayaz çıktı, Sultan Mahmud”un kıyâfetinden ve hâlinden önemli birisi olduğunu anladı, saygı gösterdi:
-Sultânım biraz istirahat buyurun, bu civarda suyu çok hoş olan bir çeşme var. Babam az evvel oraya gitti, su getirecek, size o sudan takdim edeyim, dedi.
Sultan Mahmud atından indi. Ayaz yoksul fakat tatlı dilli, konuşkan ve saygılı bir gençti. 
Etrafın güzelliğinden, kendi yaşayışlarından bahsederek uzun süre hükümdarı oyaladı. ▪︎Mahmud, gençten ve davranışlarından etkilendi ve hoşlandı. Genç bir ara kalkıp temiz bir kâsede soğuk su getirdi. 
Sultan suyu içti ve pek beğendiğini söyledi. Dayanamayıp sordu:
-Babanın çeşmeden su almaya gittiğini söylemiştin, oysa bu suyu evden alıp geldin, nedir bunun sebebi. Ayaz cevap verdi:
-Pâdişahım, buraya geldiğiniz vakit yorgun ve çok terli idiniz. O anda soğuk suyu verseydim size dokunurdu. Sizi konuşmaya tutarak terinizin kurumasını bekledim, bağışlayın.
-Sultan Mahmud çocuk yaştaki bu gencin ferâset ve zekâsını çok beğendi. Âilesinin rızâsını alarak onu sarayına getirdi. Ayağındaki çarığı, sırtındaki postu çıkarıp ona kıymetli elbiseler giydirdi ve hizmetine aldı.
-Ayaz gibi feraset sahibi, zekî ve becerikli halk çocukları her zaman ve her yerde bulunur. Yeter ki onları keşfedecek, bulup değerlendirecek Sultan Mahmutlar olsun, yeter ki onların önünü açacak imkânlar doğsun.
-Gazneli Mahmud”un has hizmetçisi Ayaz saraya geldiği gün, üstündeki posttan yapılmış eski elbisesiyle çarığını bir odaya asmıştı, o günleri unutmamak için onları muhafaza ediyordu. Odanın kapısını kilitlemişti, kimseyi oraya sokmazdı. 
-Ayaz her gün bu odaya gelir, bir süre oturur ve kendi kendine: “Sakın büyüklük taslamaya kalkışma, işte çarığın, işte posttan elbisen!” derdi.
-Hükümdar kendisini çok severdi. Düşmanları, onun pâdişaha olan yakınlığını kıskanırdı. Ayaz”ın bu odada bir hazine sakladığını, altın ve gümüş torbalarını biriktirdiğini sanarak, onu gözden düşürmek için Sultan Mahmut”a şikâyet ettiler:
-Siz bu kadar çok değer veriyor, bu kadar ikramda bulunuyorsunuz. O ise sizden çaldığı altınları ve gümüşleri bir odaya saklamış, oraya kimseyi sokmuyor! dediler.
-Pâdişah bunu söyleyenlere dedi ki:
-Gece yarısından sonra o odanın kilidini açarak içeriye girin,; oradaki altınları, gümüş ve mücevherleri size bağışladım. Bir şartla ki, neler bulduğunuzu gelip bana anlatacaksınız.
-Kıskanç adamlar sevinerek pâdişahın huzurundan ayrıldılar. Sabırsızlıkla beklemeye başladılar. Gece yarısı olunca kapının kilidini kırarak odaya daldılar. Fakat o ne. Odada bir çift çarıktan ve eski bir giysiden başka bir şey yoktu!. Belki altınları yere gömmüştür diye odanın içini kazmaya başladılar. Fakat hiçbir şey bulamayarak, yaptıklarından ve söylediklerinden pişman bir şekilde hükümdarın huzuruna varıp, gördüklerini olduğu gibi anlattılar. Af dilediler. (Mesnevî)
-Müslümanlar olarak özellikle son günlerde plânlanan tuzaklara, müslümanlar arasında  oluşturulmak istenen ve bölgede güçlü bir Türkiye istemeyen iç ve dış düşmanların, çatışma senaryolarını görmeli, bilik ve beraberliğimizi korumalı ve ferdi olarak da tedbirini almalıdır...

Yazarın Diğer Yazıları