Mehmet Bina

Sahabenin peygamber (sav) sevgisi

Mehmet Bina

-Peygamberimiz (s.a.v.)’i sevmek; O (s.a.v.)’nun sevdiklerini de severek kendi sevdiklerine onları tercih etmektir. 

-Hz. Ebûbekir (r.a.)’in, Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’e söylediği şu söz bu manaya işaret etmektedir: “Seni Hak Peygamber olarak gönderen Allah’a yemin ederim ki, Ebu Talib’in Müslüman olması, beni, babamın (yani Ebu Kuhafe’nin) Müslüman olmasından daha çok sevindirirdi. Çünkü Ebu Talib’in Müslüman olması Seni çok sevindirirdi.”

-Peygamberimiz (s.a.v.)’i sevmek; O (s.a.v.)’nu sevmenin meydana getireceği bütün imtihanlara razı olmak, belalara gönülden teslimiyettir. Bu hususta Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyururlar: “Şüphesiz fakirlik, Beni sevene dağdan ve tepeden selin akması gibi süratle gelir.”

-Abdullah İbni Mugaffel {ra} şöyle dedi:

Bir adam, Peygamber (sav)’e:

– Ey Allah’ın Resûlü! Allah’a yemin ederim ki, ben seni seviyorum, dedi. Resûlullah o kişiye:

– “Sen ne söylediğini iyi düşün?” buyurdu. Adam:

– Allah’a yemin ederim ki, ben seni seviyorum, dedi ve bu sözünü üç defa tekrarladı. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem:

– “Eğer beni seviyorsan, o halde fakirliğe karşı kendine bir zırh hazırla. Çünkü fakirlik, beni sevene yüksekten inen bir selden daha çabuk ulaşır” buyurdu.

(Tirmizî, Zühd 36)

-Peygamber Efendimiz’e gelerek, onu sevdiğini söyleyen sahâbînin kim olduğu bilinmemektedir. Hadisimize benzeyen bazı rivayetlerden hareketle, onun Ebû Saîd el-Hudrî olduğunu ileri sürenler vardır. 

-Her mü’minin Hz. Peygamber’i sevmesi, mü’min olmanın gereğidir. 

-Bir sahâbînin bu sevgisini özellikle vurgulaması ise, onun sevgideki ihlâsını ve sevgisinin  gereğini yerine getirmeye hazır olduğunu açıkça ortaya koyması anlamına gelir.

-Peygamberimiz (s.a.v.)’i sevmek; bir ömür boyu şekillenmiş huy ve davranışları bir tarafa bırakıp sevdiğinin hal ve hareketlerini örnek almaktan geçer. Bunu gerçekleştiremeyen hakîki manada bir âşık olamaz. Bu hassasiyeti İslam’ın yayılmasının daha ilk başında tadan Hz. Ebûbekir (r.a.), “Rasûlullah (s.a.v.)’ın yaptığı hiçbir şeyi terk etmedim" demiştir.

-Bu gün herkesin kendi nazarında çok sevdiği bir kişi veya kişiler vardır. Hatta bazısı taparcasına sever.

-Kimisi futbolcuya, kimisi şarkıcıya, kimisi ise bir kadına aşıktır. Bu aşk kişiyi tabii olarak değişik şeylere sevkeder.

-Mesela: Hiç unutmamak, aklından çıkaramamak, onun gibi olmaya çalışmak, sözlerini tekrarlamak, her yerde görmeye çalışmak, onun gibi giyinmek, onun gibi giyineni veya konuşanı gördüğü zaman onu hatırlamak, öl dese ölecek olmak vs.. bu aşırı sevginin bir alametidir.

-Bir gün, Hz. Ömer evinden çıkmış, mescide vaaz vermeye gidiyordu. Bir duvarın dibinden geçiyordu ki o evin çatısının yağmur oluğundan, üzerine kirli ve paslı birkaç su damlası aktı. Halife, o kirlenmiş elbisesi ile mescide gidemeyeceğinden evine geri döndü, üzerini değiştirdi ve yeniden mescide geldi.

-Ashab-ı ikram Hz. Ömer’in vaazını her zaman olduğu gibi can kulağıyla dinlediler. Ancak tam vaaz bitmişti ki Hz. Ömer önemli bir duyuru yapmak istedi ve sözlerine şöyle devam etti:

-“Ey cemaat, müminlere eziyet ediyorsunuz, size vaaz etmeye gelirken bir evin oluğundan üzerime kirli sular damladı ve ben de  oluğu elimin tersiyle iterek yere düşürdüm, evime tekrar dönmek zorunda kaldım, vaaza da bu sebeple geciktim.”

Ashab-ı ikram başlarını öne eğmiş sükutla dinlerlerken, birden Efendimizin (sav) amcası Hz. Abbas (ra) ayağa kalktı. 

-Hz. Ömer’in gözleri Hz.Abbas’a döndü, Hz. Abbas ayağa kalktıysa muhakkak önemli bir durum vardı. 

-Hz. Abbas, halifeye dönerek:

–“Ey Ömer sen ne yaptın?! O oluğu oraya Hz. Muhammed (sav) kendi elleriyle koymuştu. Ben o oluğa, O’nun (sav) hatırına dokunamıyordum.” Diye, inlercesine mazeret bildirdi.

Hz. Ömer’in birden ayaklarının bağı çözüldü. Çünkü onun yüreğinde ki peygamber sevdası, sevgisi Resulullah’ın (sav) yaptığı bir şeyi değil bozmak, üzerine toz bile kondurmazdı. 

-Hemen kürsüden indi. Hz. Abbas’ı kolundan tuttuğu gibi o eliyle devirdiği oluğun yanına getirdi. Kendini yere atıp, başını da yere uzatmıştı ki şöyle haykırdı:

-“Ey Abbas, ayağını başımın üzerine bas! Bas ve o oluğu düzelt.!”

Hz. Abbas o mübarek başa basmaya çekindi. Öyle ya nasıl kıyabilirdi ki o başa, o baş Müslümanların halifesiydi. 

-Ancak Hz. Ömer bu kez hiddetle devam etti:

-“Bas ya Abbas, baaas!… Basılmayı çoktan hak etti bu baş. Peygamberin mübarek eleriyle yerleştirdiği bir oluğu koparmaya hükmetti. Bas ya Abbas, baaas!

-Resulüllah Efendimiz {sav}bize:

Babamızdan,

Evladımızdan,

Kardeşimizden,

Eşimizden,
Akrabalarımızdan,

Malımızdan,

Mülkümzden,

Evimizden

Hülasa her şeyden daha sevgili olmalıdır. 

Eğer böyle değilse; yani bir kişi Allahu Teala’yı ve Resulüllah’ı böyle sevmiyor ise Allah katında iyi bir kul değildir.

Özet olarak diyebiliriz ki, 

-Peygamber sevgisi, mü’min olmanın gereğidir.

-Seven, sevdiğine sevgisini bildirebilir, fakat sevgi sözden ibaret değildir.

-Seven, sevginin gereklerini hareket ve davranışlarıyla yerine getirmelidir.

-Peygamberler insanlar arasında belâ ve musibetlere en çok uğrayanlar olup, onları seven ve onlarla birlikte olanlar da bundan hissesini alırlar.

-Sabır, fakirliğe karşı bir zırh olup dünya zevk ve menfaatlerini öne geçirmeyen bir zühd hayatı bu yolda başarılı olmanın temel şartıdır.

Yazarın Diğer Yazıları