
Rükn-İ Yemani Köşesinden Bir Parça Bulunan, Edirne Eski Cami (Ulu Camii)
Mehmet Bina
Edirne'de zamanımıza ulaşmış ilk orijinal abidevi yapı olarak da bilinir. Caminin yan kapısı üzerindeki kitâbeye göre mimarı Konyalı Hacı Alâaddin, kalfası ise Ömer ibn-i İbrahim'dir. Cami dokuz kubbelidir. Caminin, kuzey ve kuzeydoğu kısımlarında birer minaresi bulunur.
Emir Sultan Çelebi tarafından 1403 yılında yapımına başlanan Eski Cami, Çelebi Sultan Mehmet zamanında 1414 yılında tamamlandı. Edirne’de Mimar Sinan tarafından yapılan Türk-İslam sanatının en önemli eserlerinden Selimiye Camisi’nin karşısında yer alıyor.
* Eski Cami’nin Meşhurları ve Rivayetler
Yukarıda bahsettiğimiz üzere hat örnekleri kadar, Eski Cami’yi çekim merkezi yapan başka fiziki özellikleri ile bir dizi rivayet ve gelenek ekseninde kendini ortaya koyan manevi bir ruh iklimi vardır. Tüm bu özellikler, Edirne’de Selimiye’den sonra Eski Cami’yi en çok ziyaret edilen ibadet mekanı olarak öne çıkarır.
Caminin ortasına doğru konumlandırılmış müezzinler mahfeli Edirnekari ( Edirne işi ) bezemelere sahiptir. Mahfelin üzerine ulaştıran döner merdivenin sonunda, müezzinlerin piri Hz. Bilal’in ( ra ) adının bulunması ona duyulan derin saygıdan ötürüdür.
Nakkaş A.Molla Mustafa’nın elinden çıkan ak mermerden oyma minberde, Bakara Suresinin son iki âyeti “Âmenerrasulü” nakşedilmiştir. Evliya Çelebi bu minberden bahsederken “Gayet sanatlı !” demeyi tercih etmiştir. Büyük bir sabrın yansıması olan bu incelikli minber, bayram ve Cuma namazlarında sürdürülen “minbere kılıç kuşanarak çıkma” geleneğinin mekanı oluşuyla da başka bir anlam yüklenir. Fethedilerek alınan beldelerde hutbeye çıkarken kılıç kuşanmak, Osmanlı’da sürdürülmüş bir gelenektir. Hutbenin 20 sünnetinden biri olan bu uygulamaya göre, hatip minbere çıkarken sol elinde kılıç taşır ve minberde bu kılıca yaslanarak hutbe verir. Öte yandan, Osmanlı padişahlarından II. Ahmet ve II. Mustafa’nın kılıç kuşanma törenleri de Eski Cami’de yapılmıştır. ***Minber ile mihrap arasındaki yan duvarcıkta, halk arasında “Kabe taşı” diye bilinen bir taş bulunur. Hata çoğu kişi bu taşı Hacer’ül Esved’den bir parça zannederek büyük bir yanılgıya düşerler. II. Murad Han zamanında buraya yerleştirildiğine inanılan bu taş, Kabe’yi tavaf edenlerce son selam taşı olarak bilinen “Rükn-i Yemani” taşıdır. Kabe’nin Yemen yönüne bakan köşesinden düşen bir taş parçasının, Kabe imamının gördüğü bir rüya üzerine o dönem İslam coğrafyasının Rum diyarına uzanan serhat boyu olan Edirne’ye hediye gönderilir. Sultan II. Murad Han’ın, Rükn-i Yemani’den bu parçayı kendi elleriyle buraya yerleştirdiğine inanılır. Kabe’ye duyulan saygı üzerine ona da saygı gösterilir.
*Camide iki tane vaaz kürsüsü bulunur. II. Murad Han döneminde İslam büyüklerinden Hacı Bayram-ı Veli hazretlerinin bu camide bir dönem vaaz vermiştir. Onun Edirne’den ayrılışından sonra bu kürsüye çıkmak isteyen vaizlerin dillerinin lal kesildiği, bu sebeple başka bir vaaz kürsüsü yaptırıldığı söylenir. Hacı bayram-ı Veli hazretlerine ait olduğu rivayet edilen bu kürsü o vakitlerden sonra bir daha hiç kullanılmaz.
*Hacı Bayram Veli hazretlerinin Eski Cami’de bulunduğu günlere dair bir rivayet ise caminin kıymetine kıymet katacak bir mana yüklenir. Beşir Çelebi Fatih Sultan Mehmet Han’ın tarihçilerindendir ve şöyle bir rivayeti nakleder : Hacı Bayram-ı Veli hazretleri bir sabah namazı vaktinde camiye girer ve orta kubbe altında ibadetle meşgul olan Hz. Muhammed’i ( sav ) görür. Rivayete göre Efendimiz kendisine: “Bu cami benimdir, burada ümmetimle birlikte olurum. Ya Şeyh! Zinhar bu makamı hali görmesinler. Dâim gelip bunda hacet dilesinler!” der.
**Rivayet odur ki, Çelebi Mehmet caminin yapımı bitince Edirne erenlerinden, aynı zamanda bir hattat olan ayakkabı tamircisi Eskici Baba’nın huzuruna gelir. “Efendi hazretleri, eser artık sizindir !” diyerek davette bulunur. Eskici Baba camiye gelerek bir kazan dolusu kara katran boya hazırlatır. Başlar camiyi boyamaya. Fırçasını her kazana batırdıkça caminin neresinde ne kullanılacaksa o renge dönüştüğü gözükür. O vakitten sonra adı “Boyacı Baba” diye anılır.