
Rızkının bol olmasını isteyen akrabalarını gözetsin.
Mehmet Bina
Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Allah Teâlâ varlıkları yaratma işini tamamlayınca, akrabalık bağı (rahim) ayağa kalkarak:
- (Huzurunda) bu duruş, akrabalık bağını koparan kimseden sana sığınanın duruşudur, dedi.
Allah Teâlâ:
- Pekâlâ, seni koruyup gözeteni gözetmeme, seninle ilgisini kesenden rahmetimi kesmeme râzı değil misin? diye sordu.
Akrabalık bağı:
- Evet, râzıyım, dedi.
Bunun üzerine Allah Teâlâ:
- Sana bu hak verilmiştir, buyurdu.
Bunları anlattıktan sonra Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
- İsterseniz (bunu doğrulayan) şu âyeti okuyunuz, buyurdu:
“Ey münâfıklar! Siz iş başına geçecek olursanız, yeryüzünde fesat çıkarır, akrabalarla ilginizi kesersiniz, değil mi? İşte Allah’ın lânete uğrattığı, kulaklarını sağır, gözlerini kör ettiği kimseler bunlardır” [Muhammed sûresi (47), 22-23].
(Buhârî, Tefsîru sûre 47, Edeb 13, Tevhîd 35; Müslim, Birr 16)
•Buhârî’nin bir rivayetine göre Cenâb-ı Hak şöyle buyurdu:
“Ey akrabalık bağı! Seni gözeteni gözetirim. Seninle ilgiyi kesenden ben de ilgimi keserim.”
(Buhârî, Edeb 13)
Peygamber Efendimiz anlaşılması zor konuları zaman zaman câzip misâllerle anlatmıştır. Akrabalık bağı sözü de, herkesin kolayca anlamayacağı bir mefhûmdur. Bu sebeple Efendimiz onu temsîlî bir anlatım ve canlı bir örnekle öğretmek istemiştir.
Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem bize demiştir ki, akrabalık bağı dediğimiz rahim şayet bir canlı olsaydı, Allah Teâlâ’nın huzurunda ayağa kalkar, kendisiyle ilgisini kesenlerden Allah’a sığınır ve onları Cenâb-ı Hakk’a şikâyet ederdi.
•Akrabalık bağına çok değer veren Allah Teâlâ da ona, hadîs-i şerîfte geçtiği şekilde, haklar tanır ve değer verirdi. Meselenin bir açıklaması budur.
Şuna eminiz ki, Cenâb-ı Hakk’ın herşeye gücü yeter. Bu sebeple hadiste tasvir edilen manzaranın aynen yaşanması da mümkündür. Zira Allah Teâlâ herşeyi melekleri vasıtasıyla yönetir. Olabilir ki, kâinât yaratıldığı zaman, akrabalık bağını temsilen bir melek ayağa kalkmış, akrabasını unutup terk edecek olanlardan Kâinâtın Sahibi’ne sığınmış ve onların vefasızlığından şikâyette bulunmuştur. Allah Teâlâ da onu teskin ederek hakkını bizzat koruyacağını vaad buyurmuş, akrabasını unutmayanları rahmet ve ihsânıyla mutlu edeceğini, akarabasını unutanları da rahmet ve ihsanından uzak tutacağını söylemiştir. Bu da meselenin bir başka açıklamasıdır.
Aslında bu olayın yaşanıp yaşanmaması bizim için önemli değildir. Önemli olan, bize bunu anlatmak için Allah Teâlâ’nın veya Peygamber Efendimiz’in tuttuğu yol ve üslûptur. ▪︎Demekki akrabalık bağı, korunup gözetilmesi ve asla ihmâl edilmemesi gereken pek önemli bir vazifedir.
Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- de, amcası Hazret-i Abbâs’ı medhederken:
“Bu Abbâs bin Abdülmuttalib, Kureyş’in en cömerdi ve akrabâlık bağlarına en çok riâyet edenidir.”buyurmuştur. (Ahmed, I, 185; Hâkim, III, 371)
Yine Efendimiz -aleyhissalâtü vesselâm-, iyilikte bulunmada gözetilmesi gereken sırayı şöyle beyân etmiştir:
“Harcamaya kendinden başla. Artanı çoluk-çocuğuna sarf eyle. Âilenden bir şey artarsa, bunu da yakınlarına harca. Bunlardan arta kalanı da sağındaki solundaki komşulara ver!” (Bkz. Nesâî, Zekât 60, Büyû 84; Müslim, Zekât 41)
Akrabâya yapılan infak için, hem sadaka hem de akrabâyı koruyup gözetme sevâbı vardır. (Tirmizî, Zekât, 26)
Sıla-i rahimin birtakım zorlukları da olabilir. Lâkin ona va’dedilen mükâfat, daha fazla ve daha büyüktür. Fahr-i Kâinât Efendimiz, akrabâ ile ilgilenmenin mükâfatlarından bir kısmını şöyle haber vermiştir:
“Rızkının çoğalmasını ve ömrünün uzamasını isteyen kimse, akrabâsını kollayıp gözetsin!” (Buhârî, Edeb 12, Büyû` 13; Müslim, Birr 20, 21; Ebû Dâvûd, Zekât 45)
Bundan daha güzeli de, sıla-i rahimin insanı Allah Teâlâ’nın muhabbetine eriştirmesidir.
Hz. Peygamber de şöyle buyurmuştur:
"Her cuma gecesi insanoğlunun amelleri Allah'a arz olunur. Yalnız sıla-i rahimde bulunmayanların amelleri kabul olunmaz." (Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 484).
Yine Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
"Allah'a ve ahiret gününe iman eden kimse akrabasını görüp gözetsin." (Buharî, İlim, 37; Müslim, İmam, 74-77).
"Akrabalık, Arş'ta asılıdır. Der ki: 'Beni gözeteni Allah gözetsin; beni terk edeni Allah terk etsin' " (Müslim, Birr ve Sıla, 17);
"Akrabalık bağlarını kesip koparan kimse cennete giremez." (Buhari, Edeb, 11);
"Her kim rızkının bol olmasını ve ecelinin gecikmesini istiyorsa, akrabasını görüp gözetsin." (Buhari, Edeb, 12);
•Denebilir ki, akrabalık bağı niçin rahim kelimesiyle anlatılmıştır?
Bunun cevabı şudur: Birbirine akraba olan kimseler, bu akrabalığın kaynağını araştırmak, nerede başladığını, kaç nesildir devam ettiğini öğrenmek için eskilere doğru bir yolculuk yapsalar, sonunda akrabalığın bir anada yani bir rahimde son bulduğunu, diğer bir ifadeyle, akrabalığın bu rahimden başlayıp geldiğini görürler. Demek ki akrabalığı sağlayan şey rahimdir.
Hadis bize şunu anlatmaktadır:
İnsanlar arasında akrabalık bağını kuran Allah Teâlâ’dır. Bu bağın ve sıcak ilginin devam ettirilmesini isteyen de O’dur. Birbirlerine nikâh düşmeyecek kadar yakın olanların, hatta bir görüşe göre kan bağıyla bağlı bulunanların akrabalık bağını devam ettirmesi farzdır. Onların birbirleriyle ilgiyi kesmesi günahtır.
Akrabalarla ilgisini devam ettirenlerden Cenâb-ı Hak râzı olacak, onlara nimetlerini bol bol ihsan edecektir. Akrabası ile ilgisini kesen kimselerden de şefkat ve merhametini, nimet ve ihsânını kesecek ve onları dünyada ve âhirette perişan edecektir.
Hadis-i Şeriflerden şunları anlayabiliriz.
1. Allah Teâlâ akrabalık bağına çok önem vermekte, akrabaların birbirini ihmâl etmemesini arzu etmektedir.
2. Akraba ile iyi geçinmek, onları ziyaret etmek, muhtaç olanlarına yardım etmek en önemli görevlerimizden biridir.
3. Akrabasını ihmâl etmeyenler, Allah’ın rızâsını kazanır, O’nun lutuf ve yardımını görürler.
4. Akrabasıyla ilgisini kesenler, Allah’ın rahmet ve ihsânından mahrum kalırlar.