
REHBER BİLGİLERİ
Mehmet Bina
Hz.EBU BEKİR'İ SEVENİN VE BUĞZ EDENİN HALİ...
Resûlullah (s.a.v) ile Ebû Bekr (r.a) Mekke-i mükerremeden hicret ederken bir mağarada üç gün üç gece kaldılar. Ebû Bekr (r.a) o mağaranın tavanında bir kuş gördü ki, yerinden hareket etmeyip, bir şey yemez ve su içmez.
Ebû Bekr (r.a) dedi ki,
- Yâ Resûlallah! Bu kuşa ben hayranım. Zira, biz bu mağaraya geleliden beri, bu kuş yerinden hareket etmedi. Bir nesne yemedi. Allahü Teâlâ, kelâm-ı kadiminde,
(Allahü teâlânın rızık vermediği, yeryüzünde bir mahlûk yoktur.) buyurmuştur.
Ebû Bekr-i Sıddîk, böyle düşünürken, o hâlde hazret-i Cebrâîl (a.s) nazil olup, havada muallak durup, dedi ki,
- Ya Muhammed! Hak sübhânehü ve Teâlâ sana selâm eder. Ve buyurur ki, "Ebû Bekrin hatırına geleni bilirim. O kuşa emir eyledim ki, Ebû Bekr ile konuşsun. Ebû Bekre söyle ki, o kuş ile söyleşsin"; dedi.
Resûl-i ekrem hazretleri, Ebû Bekre, hazret-i Cebrâîlin sözünü açıkladıkça, Ebû Bekr (r.a) sevinip, ileri vardı. Dedi ki,
- Ey mubârek kuş! Allahü Teâlâ hazretlerinin izni şerifiyle, bana söyle ki, yiyeceğin ve içeceğin nedir.
O kuş ağlayıp, bir zaman kendinden geçip, yere düştü. Sonra ayılıp, kalktı. Tebessüm ederek dedi ki,
- Yâ Ebâ Bekr! Bana bundan süâl etme! Bu bir sırdır. Hak sübhânehü ve teâlâ ile benim aramda olan sırrımı kimsenin bilmesini istemem.
Ebû Bekr (r.a) dedi:
- Ey mubârek kuş! Eğer bana söylemeğe me'mûr oldun ise, söyle.
Kuş dedi.
- Ma'lûmun olsun ki, hazret-i Âdem (a.s) yaratılmazdan iki bin yıl evvel, Hak sübhânehü ve teâlâ beni yarattı. Yiyeceğimi ve içeceğimi iki kelime eyledi. Aç olduğum zaman birisini söylerim; tok olurum. Susuz olduğum zaman birini söylerim; kanarım.
Ebû Bekr (r.a) dedi ki:
- O kelime nedir. Kuş dedi, o kelimenin biri budur ki, aç olduğum zaman sana buğz edene la'net ederim; tok olurum. Susuz olduğum zaman, sana muhabbet edene, istiğfar ederim, kanarım.
Hazret-i Resûl-i ekrem (s.a.v), bunu işitip, ağladı. Ümmetinden bazıları şakâvet edip, hazret-i Ebû Bekre buğz edeceklerine mahzun oldu.
Kaynak : Menakıb-i Çihar Yar-i Güzin
CÖMERTLİK MALI ZİYADELEŞTİRİR...
Yemen'li cömert bir kişinin
San'a yakınlarında üzüm, hurma ve ekin bahçesi vardı.
Bu cömert kişi;
mahsul toplama zamanında fakirlere, gariplere ve zayıflara öşür payını fazlasıyla, bolca ayırır idi. O zât vefat edince, çocukları ihtirâsa kapıldılar;
"Ailemiz hayli kalabalık, mal az.
Fakirlere bir şey vermeyelim!
Onlar gelip istemeden mahsulleri toplayalım. .." diyerek anlaştılar.
Cenabı-ı Hak ise,
onların bu kötü niyetleri üzerine bahçelerini harabe hâline getirip simsiyah kıldı.
Koskoca bahçe, tanınmaz hâle gelmişti.
Bu durumu gören cimri evlâtlar şaşırdılar:
"Acaba yanlış bir yere mi geldik? " dediler.
Bin pişman oldular.
Onların idrak edemediği husus şu idi :
Babalarının; kardeşlik şuuruyla, öşürü bol bol dağıtıp muhtaçların duasını alması, bahçeye ziyadesiyle bereket veriyordu. Onlar bunu kesmeye niyet edince, ellerinde hüsrandan başka bir şey kalmadı.(alıntı)