
REHBER BİLGİLERİ
Mehmet Bina
Cebrâil (a.s.) şu cevabı verdi:
– “Bu sabah, Muâviye el-Leysî (r.a.) vefat etti. Ve Cenab-ı Hakk, onun cenaze namazını kılmaları için gökten 70 bin melek gönderdi. Gördüğünüz ışıklar, güneşin değil, o meleklerin nurlarıdır.”
Allah Resulü Cebrâil (a.s.)’e tekrar sordu:
– “Muâviye el-Leysî, hangi ameliyle bu lutfa ermiştir?”
Cebrâil (a.s.) şu cevabı verdi:
– “O, İhlâs suresini çok okurdu… Gece-gündüz, dururken-yürürken, otururken-ayakta iken hep bu sureyi okurdu… Bu sebeple o büyük lutfa ermiştir.”
Kaynak; İbn-i Sâ’d
TEVBEYİ GECİKTİRMEK,
en büyük israflardan biri olan ömür israfıdır.
Akıllı bir mümin, tövbede Acele etmeli ve kendisini Son nefese hazırlamalıdır.
Rivayete göre bir terzi, sahihlerden bir zata:
"Rasûlullâh(s.a.v.)'in:
- Allâh Teâlâ, kulunun tövbesini, canı boğazına gelmediği müddetçe kabul eder. -
hadîs-i şerîfi hakkında ne buyurursunuz? "
diye sual etti. O zat da sordu :
- Evet, böyledir. Ama senin mesleğin nedir?
- Terziyim, elbise dikerim.
- Terzilikte en kolay şey nedir?
- Makası tutup kumaşı kesmektir.
- Kaç seneden beri bu işi yaparsın?
- Otuz seneden beri.
- Canın boğazına Geldiği zaman, Kumaş kesebilirmisin?
- Hayır, kesemem.
- EY TERZİ! BİR MÜDDET ZAHMET ÇEKİP ÖĞRENDİĞİN VE OTUZ SENE KOLAYLIKLA YAPTIĞIN BİR İŞİ O ZAMAN YAPAMAZSAN, ÖMRÜNDE HİÇ YAPMADIĞIN TEVBEYİ O AN NASIL YAPABİLİRSİN? BUGÜN GÜCÜN KUVVETİN YERİNDE İKEN TEVBE EYLE!
YOKSA SON NEFESTE İSTİĞFAR VE HÜSN-İ HÂTİME NASÎB OLMAYABİLİR.
SEN HİÇ:
- ÖLÜM GELMEDEN EVVEL TEVBE ETMEKTE ACELE EDİNİZ! -
SÖZÜNÜ İŞİTMEDİN Mİ? "
Bunun üzerine terzi ihlâsla tövbeye sarıldı ve sahihlerden oldu.
Zira Peygamber Efendimiz, insanların nasıl yaşarlarsa o hâl üzere öleceklerini ve nasıl ölürlerse öyle haşredileceklerini haber vermiştir(alıntı)
MAŞİTE HATUNUN İMANI
Firavunun hazine işleriyle görevli bir veziri, bunun da Maşite adında bir hanımı vardı. Firavunun kızının dadılığını yapıyordu. Kendisi Musa aleyhisselamın dinine inandığı halde imanını gizliyor, ibadetlerini de gizli yapıyordu.
Maşite hatun bir gün hamamda Firavunun kızının saçını tararken, tarak yere düştü. Tarağı yerden gayri ihtiyari besmele çekerek aldı. Firavunun kızı bu söze kızarak dedi ki:
-Ey dadı! Bu nasıl sözdür. Benim babamdan başka tanrı mı vardır? Babamın adını değil de, bir başkasının adını nasıl söylersin?
-Evet, yavrum Allah vardır. Hem yeri, göğü ve içindekileri yoktan var eden, seni beni, babanı ve bütün varlıkları yaratan bir Allah vardır.
Firavunun kızı bu sözlere daha da kızarak dedi ki:
-Seni babama şikâyet edeceğim. Hak ettiğin cezaya çarptırılacaksın.
Durumu babasına söyledi. Firavun Maşite hatuna dedi ki:
- Sen benden başka bir tanrıya inanıyormuşsun. Söyle, benden başka yeryüzünde tanrı var mıdır?
- Ey Firavun sen de biliyorsun ki sen ilâh değil, aciz bir kulsun. Seni de yaratan Allah'tır. Sen fânisin, yok olacaksın. Fakat Allah ebedidir. Fâni değildir. Musa aleyhisselam da Onun Peygamberidir.