
REHBER BİLGİLERİ
Mehmet Bina
Hoca efendi çıkmak zorunda kalmış. Lâkin o gece gözüne uyku girmemiş. Ertesi gün sabah yine gitmiş ve kapıyı çalmış. Âmâ adam içeriden:
– Kimsin? diye seslenmiş. Hoca efendi:
– Dün kovduğun yüzsüz imam, cevabını vermiş. Âmâ adam kapıyı açmış:
–Gene neye geldin? diye söylenmiş.
Hoca efendi:
–Hiç efendim, ziyaretinize geldim. Beni bin defa kovsanız da yine geleceğim demiş.
Âmâ adam:
– Adın ne senin? Demiş.
Hoca efendi:
– Adım Mehmet Öğütçü, efendim. Gönenli Hoca diye tanırlar beni, diye karşılık vermiş. Âmâ adam bunu duyunca:
– Buyur gir içeri, konuşalım, diyerek içeriye buyur etmiş. Hoca efendi içeri girince âmâ adam:
– Kusura bakma hoca, dün kalbini kırdım.
Hakkını helâl et, demiş. Hoca efendi:
– Estağfurullah efendim. Sizin gözleriniz görmez, kimsenin yardımına ihtiyaç duymuyorsunuz bu nasıl oluyor. Sırrınız nedir, meraktayım Deyince Âma adam:
– Benim sırrım şu Hoca Efendi. Ben her gün kuşluk namazını kıldıktan sonra ;
“Ya Rabbi! Kuşluk senindir, güzellik senindir, nimet ve her şey senindir. Eğer rızkım gökte ise, yere indir. Yerde ise, çıkar. Uzakta ise, yaklaştır. Haram ise, helâl et. Dar ise, genişlet ve elime ilet.” diye dua ederim.
Sonra ellerimi yüzüme sürer sürmez, biri gelir sağ dizime vurur. “Aç elini!” der. O günkü ihtiyacımı verir gider. Kuşluk namazı kıldığım her gün bu böyle devam eder.
Aynı zat bugün de geldi ve sağ dizime vurarak benim kısmetimi verdikten sonra, sol dizime vurarak, “Bunu da Gönenli Mehmet Efendi’ye ver.” dedi. Al kısmetini!…
Bu sözlerin duyan, Büyük âlim, fakirlerin ve talebelerin manevi babası Gönenli Hoca efendi “İlâhî ya Rabbi! Hikmetinden sual olunmaz.” diyerek içli içli ağlamaya başlamış..!
Hoca efendi bu hatırasını naklederken şunu ifade etmiştir : “O âmâ adamdan bu mübarek kısmeti aldıktan sonra ömrü hayatımda hiç darlık ve sıkıntı çekmedim."
⏹ Rızkını Rezzak olan Allah’tan bilmeyip de onun mahlûkundan beklemek, insanı Cenabı-ı Hak’tan uzaklaştırıp, başkasına muhtaç eder. Rabbim cümlemizi, rızkını Allah'tan bilen kullardan eylesin inşallah...Amin...!
BEŞİKTE TUTULAN ORUÇ
Abdulkadir Geylani Hazretleri, henüz iki-üç aylıkken görülen kerametlerini annesi söyle anlatır:
"
İkinci sene Şaban ayının sonuna doğru hava fazla bulutlu olduğu için halk Ay'ı göremedi. Ramazanın başlama tarihini tespit edemediler. Abdulkadir'in bu meziyetini bilenler hemen annesinin yanına gidip onun süt emip emmediğini sordular. Gerçekten o gün Abdulkadir şafaktan beri süt emmemişti. Daha sonra o günün ramazanın birinci günü olduğu anlaşıldı.
Beşikteyken oruç tuttuğunu şu beyit ile dile getirir.
"Başlangıcım şöyleydi, dillerde söylenirdi.
Beşikteyken oruçtum, bunu herkes bilirdi.
Allah ona ayağını veli kullarımın omuzlarına koy derken sebebi bu olsa gerek ...
Kaynak: Orucu Yaşayanlar, Salih Büte, Kayıhan Yayınları, 2007
EVLENİLECEK HANIM
Hazreti Ömer zamanında da kadılık yapmış olan meşhur, Kadı Şüreyh'e bir gün bir genç gelerek evlenmek istediğini ve fakat evleneceği kadının tahsilli ve şehirli olmasını istediğini bildirerek nasihatte bulunmasını istedi.
Kadı Şüreyh, o gence Müslüman’ın evinin cennet olduğunu ve Hazreti Resûlüllah'ın böyle buyurduğunu naklederek başından geçen evliliği şöyle anlattı: