
REHBER BİLGİLERİ
Mehmet Bina
Hayatımızı nasıl yaşamamız gerektiği bekleniyor ve isteniyorsa bizden, onu beklendiği ve istendiği biçimde yaşamalıyız.
Zamanın ve anın Yaratanının huzuruna vardığında, yaşadıklarının hesabını verebilmenin cehdi ve gayreti içinde olmalıyız.
Bir gün, sayıla sayıla saniyeler bitecek ve son nefesin alınıp verilemeyeceği, ya da verilip alınamayacağı bir noktaya gelinecek.
Şimdiden geçen günlerin ve o günlerde bizden istenenlerin bir bir hesabını yapmak, dökümünü çıkarmak durumundayız. Hesaplayanlar var(alıntı)
“1825” BU RAKAM NE Mİ?
Bir yıl içindeki namaz vakitlerinin sayısı. Her vaktin muhasebesi yapıldığında, sorumlusu olduğumuz her ibadetin hesabında ibra olup, aklanıp temize çıkabilmek gerekiyor.
Bunun içinde; zekatı, sadakayı, namazı, orucu fitreyi anne ve baba hakkını, kul ve komşu hakkını da düşündüğümüzde bir yılın hesabı, kolay geçmeyeceğe benziyor.
Böyle bir yılın sonunda gülüp eğlenmenin yeri ne ki? Ateş bacayı sarmışken, hangi düğün dernek yapılır?
Her yılın sonu, takvimler boşuna bitmiyor. Rabbimiz, bayram olsun, seyran olsun şenlik olsun diye bizi yeni bir yılın başına getirmiyor.
Allah, kitabında güne, geceye, şafağa, yıla, asra yemin ettiğine göre, vaktin kıymetini bilelim, belki bir son fırsattır bir daha değerlendirebiliriz diye bu nimeti, yeniden aynı noktaya getiriyor.
Vaktin kıymetini, ömrün kıymetini, elimizdeki bu tek sermayenin kıymetini bilelim diye...
Rabbim bana bir gün daha fırsat verdi, bu günde yaşıyorum bunu nasıl değerlendirmeliyim diye düşünmelidir insan.
Her yıl dönümünde bir muhasebe çilesi yaşanmak, insana yakışan bu.
Ağzımızdan çıkan sözlerin, ellerimizden çıkan işlerin, ayaklarımızın yürüdüğü yolların, kulağımızdan beynimize ve kalbimize ulaşan her şeyin hesabı yapılmalı inceden inceye. Kolay değil bu…
Sadece bir yıl için bile temize çıkmak kolay değil. Ya birde bütün ömrün hesabını vermek.
İnsanlar olimpiyatlarda saliselik farklarla rekor kırıyorlar.
Demek ki saliseler bile önemli insan hayatı için. Neler, ne zenginlikler sığıyor bir saniyenin içine. Ya bir ömre ne zenginlikler sığar? Sığdırılabilene…
Acaba bir yılbaşında şenlik yapacak, gülüp oynayacak kadar güzel mi geçirdik geçen yılı? Kaç gönül yıktık, ya da kaç virane evi şenlendirdik? Kaç güzellik kattık dünyaya Allah için? İşte bunların hesabını verebilmeli insan…(alıntı)
BU ET SİZE HARAM
Anadolu Evliyalarından Beyzade Efendi, bir sene hacca gitmeye karar verir…
Hac için yolculuğa çıkma zamanını kararlaştırdılar. Eş ve dostları ile vedalaştı. Tam hac yolculuğuna çıkacakları haftalarda eşi hastalandı. Bir gün hanımı yatakta yatarken dışarıdan et kokusu geldi. Kocasına seslendi:
-“Efendi! Şu kızarmış et kimlerde pişiyorsa git benim hatırım için bir parça isteyiver.
Canım çekti. Beyzade Efendi:
-“Hatun! Senin isteğin et olsun çarşıya gideyim sana etin ve kebabın en iyisini getireyim. Kadın ısrar etti:
-“Hayır istemem…. Ben sadece kokusu burnuma hoş gelen bu eti istiyorum. Beyzade Efendi diretir:
-“Hanım çok şükür varlıklıyız. Gidip fakir bir komşudan et istemek bize yakışmaz… Bizim onlara vermemiz lazım… Kadın:
-“Ben hastayım, canım kokusu burnuma hoş gelen o eti istedi… Eğer bana biraz merhametin varsa git komşulardan o kızarmış eti bana iste.
Beyzade Efendi mecburen utana utana komşunun kapısına gitti… Kapıyı kendisine açan komşu kadına durumu anlattı. Komşu kadın:
-“Bu eti size veremem?
-Neden?
-Bu et size haram? -Ya size?
-Helal. -Neden?