
REHBER BİLGİLERİ
Mehmet Bina
KAÇ NEFES KALDI, ÖMÜRDEN GERİYE?
işte geldik gidiyoruz, şu güzelim dünyadan…
Kalanlara da, göçenlere de selâm olsun. Gönül niyazımız budur.
Bir gün bir durakta bitecek yolculuk. O yolculuk ki, bir şey getirmeden gelip, bir şey götürmeden gitmek gibi yanı başımızda.
Sadece ve sadece yaşadıklarımız güzelse, yaşayacaklarımız ondan da güzel olacak temenni ve duasıyla gidiyoruz toprağın bağrına doğru.
Toprağın gecesine girmeden güne ve güneşe merhaba diyemiyor bir tohum.
İnsanda toprağın gecesine girmeden ve ölmeden, mahşerin sabahına, cennetin baharına doğamaz asla.
Batıyor, bitiyor diye bu hayat, boşuna dertlenme.
Güzel dünyanın her şeyi, tadına doyamadığımız onca nimet burada kaldı diye yerinme. Asıllarının yanına, membalarını görmeye gidiyoruz.
Bu dünya çöllerinde unutmaz bizi Yaratan, şükür o Yaşatana. Tükenmez nimetlerin ve hazinelerin sahibi olana… Her senenin son ayında ve son günlerinde geriye dönüp baktığımda, savrulur ruhum, dört bir yana zerre zerre, dağılırım çözülürüm; geçiyor, bitiyor diye günlerim.
Tükeniyor diye birbiri ardınca sayılı nefeslerim diye üzülürüm. Elimde değil.
Bir yıl boyunca, yaşanmış nice acılar, işlenmiş nice günahlar sökün eder gelir de hatırıma, bir an için ümidimi kaybedecek gibi olurum. Her nefes bir imkânken, bir fırsatken, değil bin bir günahın karasını ak etmek, samimi bir tövbenin koskoca bir ömrü bile akpak etmeye yeteceğini unuturum bazen.
Şeytan, Rabbimin ümit ve rahmet kapılarını gözlerden gizlemeye çalışır.
Kendine kapandı ya o kapılar, kıskançlığından ve düşmanlığından, o sonsuz rahmet ve gufran kapısından bin bir hile ve her nevi vesvese ile, insanı mahrum etmeye çalışır.
Şeytan şeytanlığını yapacak, ama siz de siz olun, müminliğinizi yapın.
Bir “euzu...” Çekip yolunuza çıkan şeytanı kovun, uzaklaştırın. Yoksa rahat yok.
Aziz Mahmut Hüdayi o güzelim şiiri ile halime, dilime ve gönlüme tercüman olur:
“Günler gelip geçmekteler,
Kuşlar gibi uçmaktalar.”
O ne samimiyet ve içten bir söz ki, saniyelerin kanat çırpıp geçişini, kuşların kanatlarına yüklemiş de altı kelimeyle uçurmuş göklerimize doğru.
Şimdi başımızı kaldırıp kendi semamızda günlerin ve saniyelerin geçişini seyrediyoruz kuşlar gibi, bulutlar gibi.
“Temuru Merres-sehab” diyor bir ayet. İnsanın ömrü, bulutların geçişi gibi geçer gider diyor. Farkında olanımız kaç kişi?
Her şey, ötelerden haberci ama şifreleri çözecek olan akıl ve kalbimizde derman kalmamış. Merakını başka yerlerde yitirmiş gibi.
Baş taşı taşır, ama göz bir kılı çekmez. Kalbimizde bu küçücük daralmalarda ve sapmalardan üzgün ve yılgın kalır..
Ömrün her nefesinin ardından bir nefes daha tükeniyor. Geçen yılın değil sadece, geçen bir nefesin bile farkına varmak gerek.
“Biri birinden mukaddes Alıp verdiğim her nefes
İki dünyayı ayıran Bir ses değil, bir nefes…”
Ömrün kıymetini bilen böyle diyor. Telaşa de gerek yok aslında.
Yolcuyuz biz. Yolcuysak, yolumuzu edep içinde yürümeliyiz. Bütün mesele bu.