Mehmet Bina

REHBER BİLGİLERİ

Mehmet Bina


CÂNÜ GÖNÜLDEN "BİSMİLLAH" DESEN DENİZ YOL OLUR.
Vaktiyle Eminönü civarında ayakkabı tamirciliği (eskici) yapan fakir (çok az gelirli) kanaatkar bir zat varmış. Bu zat günlük kazancıyla geçinir ve son derece helâl kazançla evine yiyecek-içecek götürürmüş.
Bir gün bu zat, Eminönü'ndeki Yeni Cami’de namazdan sonra vaaz dinler. Kürsüde vaaz veren hoca efendi, vaazında "Her kim can-ü gönülden, inanarak (Bismilâhirahmânirrahim) dese ve deniz üzerin­den yürüse deniz yol olur. Allâhü Teâlâ kuvvet ve kudret sahibidir. Kendisine kalben bağlı olanlara yardım eder. Lutf ve ihsanda bulunur" der.

Bu vaazı kendinden geçerek, can-ü gönülden dinleyen eskici zat akşam olunca kulübesini kapatır. Evine gitmek üzere Sarayburnu'na gelir. Evi de Üsküdar'da imiş. Üsküdar'da otururmuş. Ve " Bismilâhirahmânirrahim " diyerek adımını denize atmış. Yürüyerek evine varmış. Kapıyı çalmış. Hanımı kapıyı açmış. Karşısında kocasını görünce: Hayrola efen­di. Bugün erken geldin der. Adam olanları anlatır.
—"Aman efendi" der. O hoca efendiyi yarın evimize davet et Akşam üzeri hoca efendiyle beraber gelin. Sakın ha unutma diye rica eder.
Ayakkabı tamirciliği yapan zat, ertesi gün hoca efendinin vâzunasihatını dinledikten sonra hocanın elini öper. Ve hocam sizden bir ricam olacak, kabul buyurulur mu? der. Hoca efendi: "Hay hay evlat başımın üstüne" der. Sağlam inançlı, işi (ameli) temiz saf Müslüman eskici zat:
—Efendim, bu akşam yemeğini bizim fakir-hanede lütfeder misiniz? Refikam (hanımım) çok rica istirham etti. "Mutlaka Hoca efendiyi bu akşam getir bir fakir çorbası içirelim. Elini öpüp duasını alalım" dedi der.
Hoca efendi ile beraber Sarayburnu'na (Gülhane parkının köşesine) gelirler. Haydi bakalım hoca efendi; " Bismilâhirahmânirrahim " der adımını denize atar. Ayakkabı tamircisi hiç sağına soluna bakmadan hem yürür, hem de: Hocam Allah sizden razı (hoşnut) olsun. Bu duayı öğrettiniz de kolayca evime gidip gelebiliyorum. Ayrıca Üsküdar'a geçerken kayığa verdiğim para da bize kalıyor diyerek hocaya dua ve teşekkür ederek denizden Kız kulesine doğru yaklaşır. Hoca efendiden ses gelmeyince, arkasına dönüp bakar. Bir de ne görsün; hoca efendi sahilde bekliyor. Ayakkabı tamircisi zat: Aman hocam! Niye bekliyorsunuz? Buyursanıza. Hoca efendi Ayakkabı tamircisine el ederek: Gel gel der. Adamcağız geri gelir. Acaba hoca efendi gitmekten vaz mı geçti? diye korkarak:
—Aman hocam elini ayağını öpeyim! Neden buyurmuyorsunuz? Bu duayı dün siz söylediniz. Sizden öğrendim: "Besmelenin faziletini" Siz dediniz. Kim ki, kalpten inanarak: " Bismilâhirahmânirrahim " dese deniz yol olur demiştiniz der. Hoca efendi;

— Evet, evlat! Ben dedim. Ve hem de dediğim gibidir. Fakat buraya gelince mel'un şeytan beni aldattı. Ansızın: Acaba?., dedim. Acaba demeden adımımı atıp seninle yürüseydim, seninle gelirdim. Ama artık sendeki sağlam iman bende yok. Bir kere şüphe (kuşku) girdi içime. Acaba dedim. Artık gelemem batarım dedi. [2]  Kaynak:[1] Yusuf Tavaslı "Dini Hikayeler" s:170

ŞEYTANLA SAVAŞ
 Horasan’da bir genç vardı. Gönlü ilim aşkıyla mum gibi yanıyordu. Irak’a gitmiş, ilim peşinde bir hayli koştuktan ve birçok şey öğrendikten sonra memleketine dönmek üzere hazırlanmıştı. Adeta sevincinden köpürüp taşıyor, kendisini bir kelebek kadar nazlı görüyordu. Tam bu ana ariflerden biri ile karşılaştı. Gönlü yüce arif  onu denemek için: 
-Evladım, dedi. Horasan’da şeytan var mı? 
Genç atıldı: 
-A efendi, onun olmadığı yer mi var? 
-Orada şeytanla nasıl savaşırlar? 
-Ona karşı gelmekle! 
-Ya tekrar gelirse? 
-Yine ona karışı gelirler. 
-Tuhaf şey! 
-Neden tuhaf olsun? 
-Bütün ömrümüz şeytanla didişerek mi geçecek? 
Genç adamın aklı allak bullak oldu: 
-O halde ne yapmalı? dedi. 
Yüce arif söyle buyurdu: 

-Yolda azgın bir çoban köpeğine rast gelirsen sana dişlerini gösteren köpeği kovmakla uğraşmak kar etmez. Köpekten kurtulmanın en kestirme çaresi sahibini çağırmaktır. Çünkü sahibi ona hemen söz dinletir ve seni korur. Şeytanla savaşmanın yolu da budur, yani Allah’a yönelmektir.(alıntı)
 

Yazarın Diğer Yazıları