
Peygamberimiz (Sav)'İn Sünnete Uymanın Önemi
Mehmet Bina
Cenâb-ı Hak buyuruyor:
"Andolsun ki, Rasûlullah, sizin için, Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah'ı çok zikredenler için güzel bir örnektir." (Ahzâb, 21)
Rasûlullah (sav) buyurdular:
"...Size öyle bir emânet bırakıyorum ki, ona sımsıkı sarıldığınız müddetçe yolunuzu şaşırmazsınız. O emânet, Allah'ın Kitâbı ve Nebîsi'nin Sünnet'idir..." (Hâkim, I, 171/318)
İmâm-ı Şâfiî'nin Allah Rasûlü’ne tam bir teslîmiyetle tâbî olmak husûsunda bambaşka bir hassâsiyeti vardı.
Talebelerine, kendisinden fetvâ ve ilim alanlara defalarca şu uyarıda bulunmuştu:
“Benim görüşlerime aykırı olan ve Hazret-i Peygamber’den sahih olarak nakledilen bir hadis var ise; biliniz ki hadis benim görüşümden daha üstündür. Bu durumda benim görüşüme uymayın!”
Yine şöyle söylüyordu:
“Rasûlullâh’ın ve ashâbının yolunda olmayanı, havada uçar görsem yine doğruluğunu kabul etmem!”
İmâm-ı Şâfiî’ye bir zât;
“Şu hadisle amel ediyor musun?” diye sorunca büyük imam şu cevabı verdi:
“Allah Rasûlü’nden bir hadis duyacağım da onunla amel etmeyeceğim öyle mi! Beni kiliseden zünnarımla çıkarken mi gördün?” (Ebû Nuaym, Hilyetü’l-evliyâ, IX, 106)
zünnar: (Hristiyan rahiplerinin veya puta tapanların, papazların bellerine bağladıkları örme kuşak.)
Yine bir başka gün, rivâyet ettiği bir hadis ile amel edip etmediğinin sorulması üzerine İmâm-ı Şâfiî titreyip sarsıldı ve ona;
“Be adam! Rasûlullah’tan hadis nakledip de gereğince hükmetmezsem bu yer beni taşır mı, bu gökyüzü beni altında barındırır mı? Elbette onunla amel ediyorum! Onun her sünneti, benim için doyumsuz bir lezzettir, başım gözüm üstünedir!” diye cevap verdi. (Beyhakî, Menâkıbu’ş-Şâfiî, I, 475)
Allah Resulü buyuruyor:
"Bütün ümmetim cennete girir, yalnız istemeyenler müstesna!"
"Yâ Resûlallah! Cenneti kim istemez?" diye soruldu. Allah'ın habibi cevap verdiler
"Bana itaat eden cennete girer, itaat etmeyen cenneti istememiş demektir."
Aişe (radıyallahu anha) der ki:
Nebî sallallahu aleyhi ve sellem bir şey yaptı ve onun yapılmasına ruhsat/izin verdi. Fakat bir grup Müslüman onu işlemekten (hoşlanmadı ve) uzak durdu. Onların bu halleri Nebî sallallahu aleyhi ve sellemt ulaştı. Bunun üzerine Allah’a hamd ettikten sonra şöyle buyurdu:
“Bazılarına ne oluyor ki, benim bizzat işlediğim (ve yapılmasına ruhsat verdiğim) bir şeyi işlemekten (hoşlanmıyor ve) çekiniyorlar. Allah’a yemin ederim ki ben Allah’ı onlardan daha iyi bilir ve Allah’a karşı onlardan çok daha fazla haşyet duyarım.”
Güneş doğduktan sonra namaz kılmaya kalkışan biri, Etbaut-tâbiin neslinin ileri gelenlerinden Süfyân b. Uyeyne tarafından uyarılınca “Allah’ın beni namaz kıldığım için cezalandıracağını mı söylemek istiyorsun?’ diye yanlışını savunmaya çalışmıştır.
Süfyân b. Uyeyne de bu haddini bilmez kişiye, “Allah, seni namaz kıldığın için değil, Sünnet’e uymadığın için cezalandırır!” cevabını vermiştir.
Nüman İbni Beşir radıyallahu anhden rivâyet edildiğine göre Resûlullah sallallâhu aleyhi ve selîem şöyle buyurmuştur:
“Birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta müminler, tek bir vücud gibidirler. Vücudun herhangi bir organı rahatsız olursa öteki organların bütünü bu yüzden uykusuzluk ve derin bir rahatsızlık duyar.”(35)
O halde Sünnete uyan Müslüman olmanın bir gereğide bütün Müslümanları kucaklayan bir gönül duyarlığına,duygu zenginliğine ve uygulamasına sahip olmaktır.
Peygamberimizin (s.a.v.) sünnet ile ilgili hadis-i şerifleri...
Câbir b. Abdullah’ın (r.a.) rivayet ettiğine göre Resûlullah (s.a.v.) hutbesinde teşehhüdden sonra şöyle buyururdu:
“Sözün en güzeli Allah’ın Kitabı’dır. Rehberliğin en güzeli ise Muhammed’in rehberliğidir.” (İbn Hanbel, III, 320)
Ebû Hüreyre’nin (r.a.) naklettiğine göre, Allah Resûlü (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Bana itaat eden, Allah’a itaat etmiştir. Bana isyan eden de Allah’a isyan etmiştir...” (Müslim, İmâre, 33)
Ebû Hüreyre’den (r.a.) rivayet edildiğine göre Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Size ne emrettimse onu yapınız; size neyi yasakladımsa ondan sakınınız.” (İbn Mâce, Sünnet, 1)
Irbâd b. Sâriye (r.a.) şöyle anlatmaktadır:
“Resûlullah bir gün sabah namazından sonra gözleri yaşartan, kalpleri hüzünlendiren son derece dokunaklı bir konuşma yaptı. (Öyle ki ashâbdan) biri (dayanamayarak), ‘Ey Allah’ın Resûlü! Sanki veda konuşması yaptın, bize ne tavsiye edersin?’ dedi. Bunun üzerine Allah Resûlü şu tavsiyelerde bulundu:
‘Size Allah’a karşı sorumluluk bilincinde olmayı ve Habeşli bir köle de olsa (başınızdaki idareciyi) dinleyip itaat etmeyi tavsiye ederim. Çünkü benden sonra yaşayacak olanlarınız çok ihtilâflar görecekler. Sonradan çıkarılmış (aslı olmayan) şeylerden ise sakının! Çünkü sonradan çıkarılmış her şey bid’attir. Sizden kim bu dönemlere ulaşırsa, benim sünnetime ve doğru yolu bulan, hidayete erdirilmiş halifelerin sünnetine sarılsın! Bunlara azı dişlerinizle (tuttuğunuz gibi sımsıkı) sarılın.’ (Tirmizî, İlim, 16; Ebû Dâvûd, Sünnet, 5)
İmam Mâlik’e (r.a.) ulaştığına göre Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu şaşırmayacaksınız: Allah’ın Kitabı ve Peygamberinin sünneti.” (Muvatta’, Kader, 3)
Allah dostlarından Tebeut tabiinden olan bir İslâm âlimi, hafız, fakih ve büyük muhaddislerde olan Süfyani Sevri Hz.leri, Birgün mescide evvela sol ayağını basıp girdi. O anda bir avaz işitti:
"Ya Sevr! Niçin sağ ayağını basıp girmezsin!"
Süfyanı Sevri bu avazı işitince düştü, bayıldı. Aklı başına gelince eliyle sakalına yapışıp, yüzüne birkaç şamar vurdu. Bir sünneti terk edip edepsizlik etmekle adını sığır koydular. Daha ziyade edepsizlik edersen kıyas eyle ki ne derler. (Sevr erkek sığır, öküz demektir)
- Peygamber Efendimiz'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
"Ümmetimin bozulduğu bir sırada kim sünnetime sarılırsa ona yüz şehid sevabı vardır." (Beyhaki, Taberani).
İbrahim bin Edhem Hazretleri’ne sormuşlar:
“Ettiğimiz duâlar neden kabul olunmuyor?”
İbrahim Ethem Hz.leri buyurmuş ki:
“Hakk’ı bilirsiniz, buyruğunu tutmazsınız!
Peygamber’i bilirsiniz, sünnetlerini yerine getirmezsiniz!
Kur’ân okursunuz, fakat onunla amel etmezsiniz! Hak Teâlâ’nın nîmetlerini yersiniz, şükrünü edâ etmezsiniz!
Cenneti bilirsiniz, onu kazanmak için gayret etmezsiniz!
Cehennemi bilirsiniz, endişe duymazsınız!
Ölüm vardır dersiniz, hazırlanmazsınız! Atanız-ananız ve ölülerinizi kendi ellerinizle kabre koyarsınız, lâkin ibret almazsınız.
Böyle olunca bu kadar gaflette olan bir kimsenin duâsı nasıl müstecâb ola!” Rabbim bizleri gafletten uyandırıp, peygamberimiz (sav)'in sünnetine uyanlardan eylesin.