
Necip Fazıl Kısakürek'in, İslâmi Kimliğini Kazandığı Hüseyin Ağa Cami-İ
Mehmet Bina
İstanbul'da yabancıların en çok bulunduğu yer Beyoğlu ilcesidir. Taksim meydanı Beyoğlu ilçesi sınırları dahilinde olup, büyük bir caminin olmadığı ve kiliselerin bulunduğu bir yerdir. Bu eksikliği farkeden hükümetimiz, Taksim meydanına büyük bir cami inşa edip, Ramazan ayının (2021 yılı) son Cuma günü açılışı yapılacaktır inşallah.
* Taksim'de İstiklal Caddesi'nin simgelerinden olan bir Cami var ama çok küçük ve yetersizdi. İşte bu tarihi Hüseyin Ağa Camii, 400 yıldan fazladır ayakta duruyor.
Galatasaray'ın ağalarından Hüseyin Ağa tarafından 1596 yılında yaptırılan eser, önemli bir yapı.
Hasar gördüğünde, ayağa kaldıran padişah, II. Mahmud'dur. 1834 tarihini veren sekiz satırlık kitabede II. Mahmud'un tuğrası bulunuyor.
* Necip Fazıl Kısakürek'in de, bu camiyle bağı bulunur. İlk şiir kitabını 17 yaşında yayınladığı bilinen Kısakürek, 1932'de yani 30 yaşından evvel "Ben ve Ötesi" şiir kitabını çıkarır. "O ve Ben" isimli eserini de bu camide yaşadığı hatıralardan yola çıkarak yazdığı bilinir.
-Necip Fazıl Kısakürek,1934 yılında, o dönemlerde Hüseyin Ağa Camii'nde sohbet yaptığı bilinen Nakşi Şeyhi Abdülhakim Arvasi ile tanışır. Bu cami ve sohbetler önemlidir çünkü Kısakürek'in İslami kimliği ortaya çıkar.
Tarihimizin pek çok simge ismi adeta Hüseyin Ağa Camii'nde buluşur. Şehrin kalbinin attığı Beyoğlu İstiklal güzergahının tüm kalabalığına rağmen sakinliği ve sadeliği ile süzülür..
Cami, gördüğü hasar ve yıpranma nedeniyle adeta yeniden inşa edilir. Ancak daha sonra geçirdiği yangın, yapı için daha da yıpratıcı olur. Uzun süre bakımsız kalan yapı, 1934 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından onarılır.
Hüseyin Ağa Camii'nin çatısı, dört kalın ayak üzerinde yükseliyor. Yapı duvarlarda yer alan pencerelerden ışık almakta. Özellikle üst taraftaki pencereler çok güzel. Kemerli pencereler, renkli camlarla çevrili. Kütahya çinilerinden bir pano, yapıdan girince sağ tarafta günümüzde kadınlar bölümünde görülüyor.
* Hüseyin Ağa Camii'nin kendi kadar avlusunda barındırdıkları da çok önemli. Okmeydanı'nda bulunan Sinan Paşa Camii yıkılınca, Mimar Sinan imzalı olduğu bilinen şadırvan buraya nakledilir. Çok zarif şadırvan, restorasyon sürecinde bakıma alınır.
2.5 milyon liraya mal olan son restorasyon sonrasında kısa bir süre önce ibadete açılan caminin orijinalinde bulunmayan tuvaletler yer altına indirilir. Böylece avlu daha da rahatlar.
* Sakin ve sade avluya İstiklal Caddesi tarafından girdiğimizde ve sağ tarafınıza baktığımızda, Mihrap hizasında, çimenlerin arasında iki tane mezar taşı durduğunu görüyoruz. Bunlardan biri caminin banisi, III. Mehmed devrinde Galatasaray'ın kapı ağalarından Hüseyin Ağa'ya ait. Diğer mezar ise Davut Ağa'nın.
* İşgal günlerinden birinde caddede yürüyen Nazım Hikmet, işgal askerlerini görünce ruhu dağılır, canı acır.
"Havsalam almıyordu bu hazin hali önce
Ah, ey zavallı cami, seni böyle görünce" diye başlayan Ağa Camii şiirini yazar. Şehrin kalbinin attığı Beyoğlu İstiklal güzergahının tüm kalabalığına rağmen sakinliği ve sadeliği ile süzülür. Taksim Meydanına geldiğiniz zaman, İstiklal caddesindeki bu güzel tarihi Camiyi de ziyaret edin, iki rekat namaz kılın.