
Mü'min Kardeşine Hakkını Helal Etmenin Fazileti
Mehmet Bina
Bir Müslüman, başka bir müslümandan maddi veya manevi alacağı olursa, bu müslüman kardeşine hakkını helal etmesi bir fazilettir; kişi kendi hukukuna karşı yapılan tecavüzleri dilerse affedebilir.
Mümin kardeşinden gördüğü bir kötülüğe karşı, misliyle yahut daha fazlasıyla karşılık vemeyip af yolunu tutanlar, bunun büyük ücretini ahirette mutlaka görürler. Ancak haklarını isteme hakları da saklıdır. Tercih, kişinin kendisine kalmıştır.
Bir kimsenin sahip olduğu bir haktan vazgeçmesi, kendisi için bir ecir kaynağıdır.
Canab-ı Allah (cc) Âyeti Kerime de şöyle buyurulur:
"Kötülüğün cezası, onun gibi bir kötülüktür. Kim kendine yapılan kötülüğü affedip barışırsa, onun mükâfatı Allah'a aittir. Şüphesiz ki Allah, Zâlimleri sevmez." (Şûrâ, 42/40).
Müslüman olsun, kâfir olsun, nerede olursa olsun, hiçbir insanın malına, canına ve ırzına, namusuna dokunmak caiz değildir. Peygamber efendimiz (sav), “Birisinin hakkını alan kimse, ölmeden önce, onunla helalleşsin! Paranın, malın geçmeyeceği kıyâmet gününe, üzerinde kul hakkı bulunarak gitmesin! Dünyâda yapmış olduğu ibâdetleri, orada hak sâhibine verilecektir. İbâdeti yoksa veya biterse, hak sâhibinin günâhları, buna yüklenecektir.
Kul hakkından kurtulmanın tek yolu, helallaşmaktır. Ahirete bırakmadan, kim haklı kim haksız demeden helallaşmaktır. Haklı haksız konusu esas alınırsa ahırette belli olmaz ben haklıyım deyen haksız çıkabilir. Ayrıca, yüzde yüz haklı olduğu halde hakkını helal edene, münakaşayı terk edene Cenab-ı Hak Cennette köşk vaat ediliyor. Bunu Peygamber efendimiz haber veriyor. Bu yüzden, akıllı kimse münakaşa etmeden, haklı haksız demeden hakkını helal eder.
Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuştur: “Nefsimi kudret elinde bulunduran Allah'a yemin ederim ki, bir kimse Allah yolunda öldürülse sonra dirilse ise, sonra öldürülse tekrar dirilse ve sonra tekrar öldürülse, üzerinde kul hakkı varsa, bunu ödeyinceye kadar cennete giremez.”
Başka bir hadis-i şerifte şöyle buyuruldu: “Muhakkak kıyamet günü borçludan borcu kısas edilir (alınır). Ancak üç şeyde borçlanan bundan müstesnadır. Birincisi, bir kimse ki, kuvveti zayıflayıp da, Allah'ın ve kendisinin düşmanına karşı kuvvetli olabilmesi için borç yapan kimse, İkincisi, bir adamdır ki, yanında bir müslüman ölür de onu kefenleyecek ve örtecek bir şey bulamaz ve bu yüzden borç yapar. Üçüncüsü, bir adamdır ki, bekâr kalmakla dinine bir zarar geleceğinden korkar da borç yaparak evlenir. İşte Allahu teâlâ kıyamet günü bunların borcunu öder.”
En çok geçen kul hakkı da, insanları üzmek, kalbini kırmak, onlara iyi davranmamaktır. Hadis-i şerifte, “Bir kimse, dilini tutarsa, Allahü teâlâ onun utanacak şeylerini örter. Gadabını tutarsa, kıyâmet günü, Allahü teâlâ azâbını ondan çeker. Bir kimse Allahü teâlâya yalvarırsa, onun duâsını kabûl eder” buyuruldu.
Kardeşinin elinden tut ve cennete götür.
Enes bin Malik (r.a) anlatıyor:
“Bir gün Rasûlullah(s.a.v.) Efendimizle birlikte oturuyorduk. İnci dişleri görünecek kadar güldüğünü gördük.
Hz. Ömer (r.a): «– Anam babam sana feda olsun ey Allah’ın Resulü! Sizi güldüren şey nedir?» diye sordu.
Peygamber Efendimiz(s.a.v.):
«– Ümmetimden Allah’ın huzurunda diz çökmüş iki adam», diye söze başladı ve şöyle devam etti:
O iki kişiden biri: «– Ya Rabbi! Kardeşimden bana yaptığı zulmün karşılığını benim için alıver » diye niyazda bulundu.
Bunun üzerine yegâne hâkim olan Allah (c.c.) diğerine:
«– Kardeşine hakkını ver bakalım,» diye emretti.
O da: «– Ya Rabbi! İyiliklerimden hiçbir şey kalmadı.» dedi.
Hak sahibi adam: «– Ya Rabbi! Günahlarımdan bir kısmını yüklensin.» dedi.
Bu şekilde bir talepte bulunmasından, memnun olmayan Peygamber Efendimizin gözleri doldu. Sonra şöyle buyurdu:
«– Muhakkak ki o gün(mahşer günü) dehşetli bir gündür. İnsanların günahlarını başkalarına yüklemeye muhtaç oldukları bir gün.» dedi ve hadiseyi sonuna kadar şöyle anlattı:
Allah Teâlâ alacaklıya dedi ki: «– Başını kaldır ve cennete bak.»
O da başını kaldırdı ve: «– Ya Rabbi! Gümüşten şehirler ve incilerle süslenmiş altından saraylar görüyorum, bunlar hangi peygamberin, hangi şehidin yeridir?»
Cenab-ı Hakk: «– Bunlar karşılığını verene aittir,» dedi.
Adam: «– Rabbim, bunun karşılığını kim verebilir ki?» dedi.
Allah (c.c.) : «– Sen verebilirsin» diye buyurdu.
Adam: «– Ya Rabbi! Ne ile, nasıl verebilirim ki?» dedi.
Yüce Allah: «– Kardeşini affetmekle,» buyurdu.
Adam: «– Ey Rabbim! Öyleyse ben onu hemen affettim, derhal hakkımdan vazgeçtim.” dedi.
Bunun üzerine Rahman ve Rahim olan Allah şöyle buyurdu :
«– Haydi kardeşinin elinden tut ve onu cennete götür.” dedi.
Bu hadiseyi anlattıktan sonra, Habib-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz buyurdular ki:
“− Siz de Allah’a saygı ve hürmette kusur etmeyin ve aranızı düzeltin. Muhakkak ki Allah Teala kıyamet gününde müminlerin aralarını düzeltecektir.”
(Hâkim, Müstedrek, IV, 620.)