Mehmet Bina

MALİK BİN DİNAR İLE ÇOCUK...

Mehmet Bina

Malik bin Dinar Hazretleri, bir gün, bir sabiye ( küçük çocuğa ) rastladı. Çocuk toprak ile oynuyordu. Bazen gülüyor ve bazen de ağlıyordu .

Malik bin Dinar buyurdu:

İçime O çocuğa selam vermek doğdu. Nefsim kibirlenip selam vermekten vazgeçti.

Ben nefsime şöyle seslendim: Ey nefsim! Peygamber efendimiz S.A.V. Hazretleri küçük ve büyük herkese selam verirdi. Sende bu çocuğa selam ver!

Ve O çocuğa selam verdim,

Çocuk:

Ve aleykümselam ve rahmetullahi ve berekatuhu, Ey Malik bin Dinar.

Sordum:

Beni nereden tanıdın? Daha önce beni görmüşlüğün yoktu?

Çocuk:

Melekut aleminde ruhum, senin ruhunla karşılaştı. Ölmeyen ve sürekli hayy olan Allahu Teala bizleri tanıştırdı.

Ben ona sordum:

Akıl ile Nefsin arasındaki fark nedir?

Çocuk:

Nefsin, seni bana selam vermekten alıkoyandır. Aklin ise seni selam vermeye teşvik eden ve zorlayandır.

Yine sordum:

Senin halin nedir? Niye bu toprakla oynuyorsun?

Çocuk:

Çünkü biz Topraktan yaratıldık; yine ona döndürüleceğiz!

Yine sordum:

Bazen gülüyor ve bazen de ağlıyorsun?

Çocuk:

Evet! Rabbimin azabını hatırladığımda ağlıyorum; rahmetini hatırladığımda ise gülüyorum.

Ben sordum:

Evladım! Senin ne günahın var ki?

Çocuk:

Ey Malik bin Dinar! Böyle söyleme! Görmüyor musun büyük odunları tutuşturmak için, önce küçük odunları tutuşturuyorlar!

-DELİ -

Ağanın biri köyünde büyükçe bir konak yaptırmış. Açılış günü köyde yaşayan herkese yemek vermiş.

Çoluk-çocuk, kadın-erkek, akıllı-deli. Deli lafın gelişi değil, gerçekten deliyi de davet etmiş çünkü hemen her köyde olduğu gibi o köyün de bir delisi varmış.

Yemekler yenmiş. Köylüler ayrılırken Ağa, “Deliye sorun, bu konaktan ne istiyorsa alsın.” talimatını vermiş adamlarına.

Delinin gözü bahçede bağlı duran beyaz ata takılmış ve “Bu atı istiyorum.” demiş. O at ise Ağa'nın gözdesiymiş. “Hayır!” demiş Ağa, “Başka bir şey istesin.” Deli ısrar etmiş, “İlla da bu beyaz at.” diye diretmiş. Ağa da “Hayır!” demiş başka bir şey dememiş.

Ziyafet bitmiş, ayrılık zamanı gelmiş. Deli konaktan melül-mahzun bir şekilde ayrılırken bir şeyler konuşuyormuş kendi kendine.

Ağa'nın dikkatini çekmiş bu hâl ve “Gidin dinleyin bakalım.” demiş adamlarına.

Deli sürekli şunu söylüyormuş:

“Sen isteseydin verirdi, Ağa da kim oluyor ki?

Sen isteseydin verirdi, Ağa da kim oluyor ki?”

Adamları, Ağa'ya söylemiş delinin dediklerini.

“Geri çağırın ve verin atı demiş.” bu defa ağa.

Deliye atı vermişler.

Deli, atın yuları elinde konaktan ayrılırken yine aynı şekilde söylenmeye devam ediyormuş.

Ağa adamlarına “Bu defa ne diyor, gidin dinleyin.” demiş.

Ne diyormuş biliyor musunuz deli:

“Sen istedin de verdi, Ağa da kim oluyor ki?

Sen istedin de verdi, Ağa da kim oluyor ki?”

"Yeter ki sen iste... Her şeye gücü yeten kudret mutlaka verir, ya vererek verir ya da vermeyerek verir..."

Yazarın Diğer Yazıları