Mehmet Bina

Kıssadan Hisse

Mehmet Bina

Aklıma kötü şeyler gelmeye başladı. Acaba kadının elindeki lamba kapıya çıkınca rüzgâr tarafından gerçekten söndürülüyor mu idi; yoksa kadın tekrar tekrar girebilmek için bir bahane mi icat ediyordu? Acaba bu kadın benim neler yaptığımı gözleyen ve evimin içinde bir şeyler arayan bir casus mudur, diye düşünmeye başladım. Anlaşılan kadın da şüphelendiğimi, içime kurt düştüğünü sezmiş olacak ki sonuncu seferinde yanan lambasını iyice koruyup sönmesine engel olarak kapımdan çıktı ve evinin yolunu tuttu. Bir defa içime endişe düşmüştü, ben de gizlice odamdan çıkarak kadını izlemeye başladım. Evinin kapısına varınca kadın içeri girdi. İçeriden küçücük çocukların dinmeyen ağlayışları arasında annelerine “açız açız yemek ver bize.” diye yalvardıklarını duydum. Kadın da çaresizlik içinde çocukları ile birlikte hüngür hüngür ağlıyordu. Kapıyı vurarak içeri girdim. Kadın beni karşısında görünce önce şaşa kaldı ve arkasından ziyaretimin sebebini sordu. Üst üste dönüp lamba yakmasından şüphelendiğim için gizlice peşinden geldiğimi, ağlama seslerini duyunca da içeri girdiğimi söyledim. Sözlerim bitince kadın derinden bir iç çekerek bana şu sözleri söyledi. “Yetim yavrularımla birlikte günlerden beri açız, buna rağmen günlerden beri bağrıma taş basıyor ve Allah’tan başkası önünde el açmanın küçüklüğüne katlanamıyordum. Fakat bugün sana gelirken sabrım iyice tükenmişti. Çocuklarıma bir şeyler istemeye kararlıydım. Ama bir türlü cesaret edip halimi sana açamadım. Bu şaşkınlık ve çaresizlik içinde kapı ile odan arasında dönüp durdum. Lambanın sönmesini de utangaçlığıma bahane ettim.”
Kadının bu sözleri bana çok tesir etmişti. Hemen eve gittim. Hazırda ne bulduysam alıp getirdim ve zavallı dula verdim. Kadının yüzüm gülümsemeye başladı ve yemeklik bir şeylerin eve girdiğini anlayan yetim yavruların çığlıkları da biraz hafifledi. Az önce içinden yaslı ağlayışlar yükselen evin kederi dinmiş yerine neşeli bir hava esmeye başlamıştı. O anda dara düşmüş komşunun sıkıntısına geçici olarak da olsa çare buldum diye içimde anlatılmaz derecede sevinç duydum.
Kadının onurunu koruma mücadelesi beni etkilemişti, önceki yaptıklarıma tövbe edip Müslüman oldum. Ama beni insanlar eski şöhretimden dolayı hala Mecusi rahip olarak tanırlar.
Sözünün burasında rahibe “yeter söylediklerin bana kâfidir.” diyerek sözünü kestim. İki cihan güneşi Peygamberimizin (sav) bu adama eden selam gönderdiğini iyice anlamıştım. İnsanlığa ömrü boyunca merhamet ve yardımseverliği öğretmeye çalışan yüce Peygamberimiz (sav) rahibin komşusuna gösterdiği yakınlığı pek beğenmişti. Yüce Allah (cc) cümlemizi komşularını yakından gözeten, sıkıştığı anlarda onların yardımlarına koşmayı vazife bilen kullarından eylesin, Amin!                      

HZ SÜLEYMAN'IN İBRETLİK ÖLÜMÜ
Süleyman aleyhisselam bir gün ashabına dedi ki:
"Öyle bir gün istiyorum ki, o gün bana hiç tasa, hiç bir gam gelmesin" Veziri Asaf:
"Yarın, böyle bir gün olsun" dedi. Ertesi gün oldu. Süleyman aleyhisselam da asasını alarak, cinnilerin çalıştığı Mescidi-i Aksa inşaatına gitti. Bu sırada beyaz elbiseler giyinmiş bir yiğidin çıkıp geldiğini gördü. Tanımadığı bu şahıs kendisine selam verdi. Süleyman aleyhisselam da selamını aldı ve sordu:
"Kimsin sen, ey yiğit?" Gelen yiğit dedi ki:
"Yâ Nebiyyallah, ben o kimseyim ki, Sultanlardan Beylerden korkmam. Benim girdiğim köşkler, saraylar, evler, hep sahipsiz kalır. Benim girdiğim evlerde izzet ve ikram ile beslenen nazik tenler hemen kara toprağın altını boylar, toprak olur"
Süleyman aleyhisselam gelen bu esrarengiz misafiri tanıdı ve sordu:
"Ey Azrail kardeşim! Ruhumu kabzetmeğe mi, yoksa ziyaretime mi geldin" Azrail aleyhisselam:
"Ruhunu kabzetmeğe geldim" dedi. Süleyman aleyhisselam:
"Ey ölüm meleği, şöyle bir günümü olsun tasasız gamsız geçireyim dedim, buraya geldim, oturdum" Azrail aleyhisselam dedi ki:
"Ey Süleyman, senin istemiş olduğun o gün, dünya günlerinin içerisinde yoktur. Mü’min için rahatlık ancak ahirettedir"
Bunları söyleyen Azrail aleyhisselam hemen o anda Süleyman aleyhisselamın ruhunu kabzetti. Süleyman aleyhisselam o sırada asasına dayanmıştı. Ruhu çıktığı halde, bedeni öylece kaldı.
Çevresindekiler onun öldüğünü, ancak dayandığı asasını bir ağaç kurdunun yemesi sonucunda, kendisinin yere yıkılmasından sonra anlayabildiler. O, yere düşünce anladılar ancak.
Rabbim cümlemize imanla yaşayıp imanla ölmeyi nasip eylesin (alıntı)                        
 

Yazarın Diğer Yazıları