Mehmet Bina

Kıssadan Hisse

Mehmet Bina

Genç kız basından geçenleri, gördüklerini ve özellikle de kendisini misafir eden öğrencinin tuhaf hâlini bir bir anlattı soranlara.
Bunun üzerine vezir, kızına yardım eden o genci sarayına davet etti ve ona niçin sabaha kadar elini yanan mumun üzerinde tuttuğunu ve elini yaktığını sordu.
Yusuf yüzlü genç su güzel cevabi verdi vezire
Yolunu kaybettiği için kapımı çalan bir misafiri dışarıda bırakamazdım.
Bu sebeple onu kulübeme aldım.
Nefsimin desiselerine karşı koyabilmek için de, elimi ara sıra mumun bana Cehennemi hatırlatan alevi üzerine koydum.
şeytan beni kandırmaya yeltendiğinde, parmağımı ateşe tutarak, nefsime Cehennem azabını hatırlattım ve böylece yanlış bir şey yapmaktan kurtuldum.
İffet ve ismet şuuruyla ve bir gün vereceği azim hesabin korkusuyla parmağını yakan gencin bu hareketi vezirin çok hoşuna gitti.
Vezir, ondan kızı ile evlenmesini teklif etti.
Teklifi kabul eden genç bundan sonra Damat Efendi lakabıyla meşhur olan Mecmaul Enhur isimli Hanefî fıkıh kitabinin yazarı Muhammed bin Süleyman’dan başkası değildi.(alıntı)                        

"RAHİBİN MÜSLÜMAN KOMŞUSUNA YARDIM ETMESİ SONUCU MÜJDELENMESİ"
Abdullah bin mübarek hikâyeyi anlatıyor:
Kâbe’ye yaptığım ziyaretlerden birinde Hz. İsmail’in makamına girmiş ve orada uyuya kalmıştım. Uyurken sevgili Peygamberimizi (sas) rüyamda gördüm. Bana şu emri veriyordu: “Hac ibadetini sona erdirip memleketin Bağdat’a döndüğünde falan mahalledeki Mecusi (ateşperest) rahibini ziyaret et ve ona benden selam söyle. Ve ona Yüce Allah’ın kendisinden hoşnut olduğunu müjdele.” Bu sözleri söyledikten sonra Peygamber (sas) uykumdan kayboldu. Artık sesini duyamadım. Bir aralık uyandım. “La havle velâ kuvvete illâ billahil aliyyil azim (Kuvvet ve kudret ancak yüce ve ulu Allah’ındır.)” diyerek bu rüya şeytanın vesvesesi olsa gerek dedim. Abdest aldım.
Kâbe’yi tavaf ettim. Tekrar uyku bastı. Yine rüyamda aynı emri üç defa tekrarlayan sevgili Peygamberimizi gördüm. Bu defa rüyanın rahmani olduğuna kanaat getirmiştim. Hac ziyaretimi bitirip Bağdat’a dönünce ilk işim Peygamberimizin emanetini yerine getirmek üzere Mecusi rahibini ziyarete gitmek oldu. İhtiyar adama önce şu soruyu sordum:
-Siz ateşperest rahibisiniz değil mi? Ben seni günahkâr bir putperest bilir ve cehennemlik olacağına inanırdım. Sizin Allah’ın hoşnutluğuna kazanacak ameliniz var mı?
Adam Mecusi bir rahipti ve ömrünü İslamiyet’te günah olan sapıkça şeyleri işleyerek geçirmişti. Çevresi tarafından da öyle bilinirdi. Hayat hikâyesini anlatınca ömrünün neredeyse tamamını sapıklıkla geçirdiği anlaşılıyordu. Hikâyesinin sonunda:
-Ama ben sonunda Müslüman oldum, dedi ve Müslüman olma hikâyesini anlattı:
“Bir akşam karımda odamda yatıyordum. Kapım çalındı, içeriye Müslüman bir komşu kadın girdi. Ocağını tutuşturmak için elindeki lambayı, yanmakta olan kandilimden yakmak için geldiğini söyledi. Lambasını yakıp kapıdan çıkarken söndürdü ve tekrar yakmak üzere odama döndü. Aynı hareketi birkaç kere daha tekrarlayınca kadından şüphelenmeye başladım.

Yazarın Diğer Yazıları