
Kimler komşu sayılır ve komşularımıza karşı görevlerimiz
Mehmet Bina
Komşular, bizim başımıza bir iş gelse, ilk gelecek olanlar ve ilk yardıma koşacak kişilerdir.
Komşular bazen bir akraba ve bir dost gibi birbiriyle içli dışlı oldukları için güzel geçinmeleri, birbiri hakkında iyi şeyler düşünüp mutlu olmalarını istemeleri, mallarının ve canlarının zarar görmemesi için gayret etmeleri, komşusu hatalı bir iş yapmaya kalktığında veya bir konuda komşusunun görüşünü almak istediğinde ona doğru yolu göstermeleri başlıca komşuluk görevlerimizdir.
Zaman zaman birbirlerini ziyaret etmeleri, (ziyaret edemesek günümüzde olduğu gibi) telefonla hal ve hatır sormalı, hediye göndermeleri, karşılaştıkları zaman birbirinin yüzüne tebessüm edip selamlaşmaları, yardıma çağırdıkları zaman hemen gitmeleri gibi iyi komşuluk esaslarını saymak mümkündür. Bu, iş yeri veya ev komşumuz olması fark etmez.
Komşusunun gayri müslim olması, bir müslümana, ona karşı komşuluk hakkını gözetmeme yetkisini vermez. Komşusunun yahudi, hıristiyan veya hiçbir dine inanmayan bir müşrik olması bu prensibi değiştirmez, aynı sevgi ve saygıyı göstermemiz gerekir.
En önemli görevimiz, iyilikte ve dini vecibelerde birbirimizi teşvik edip, komşumuza güzel örnek olmaktır.
Ayeti Kerime'de Rabbimiz şöyle buyuruyor.
“Allah’a ibadet edin ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yakın arkadaşa, yolcuya, ellerinizin altında bulunanlara (köle, hizmetçi ve benzerlerine) iyi davranın; Allah kendini beğenen ve daima böbürlenip duran kimseyi sevmez.” (Nisâ, 36)
- Kimler komşu sayılır?
Bu konuda Hz. Ali’den gelen rivayete göre, birbirlerinin sesini duyacak kadar yakın olan kimseler komşu sayılır. Komşularımız, ev halkımızdan sonra yüzlerini en çok gördüğümüz kimselerdir. Bu sebeple onların dindar ve iyi ahlâklı kimseler olması arzu edilir. Fakat kendilerini seçmek elimizde olmadığı için komşularımızın gayri müslim ve kötü ahlâklı olmaları da mümkündür.
Hz. Âişe meseleye daha geniş bakmış ve evin her cephesinden kırkar hânenin komşuluk hakkı bulunduğunu söylemiştir. Konumuzun başındaki âyet-i kerîmede zaten komşular “yakın komşu ve uzak komşu” diye iki grupta ele alınmıştır.
- Peygamberimiz (sav), Komşuluk hakkında şöyle buyuruyor.
"Cebrail bana komşu hakkında o kadar tavsiyede bulundu ki, onu mirasçı bırakacak sandım." (Müslüm, Birr ve Sıla,42)
"Komşusu açlıktan kıvranırken, tok yatan kimse iman etmiş olamaz." (İbn Ebî Şeybe, Musannef, İman ve Ru'ya, 6)
- Bir adam Hz. Peygamber'e (s.a.v) "İyi ya da kötü yaptığımı nasıl bilebilirim?" diye sormuş , Hz.Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur: "Komşularının 'İyi yaptın' dediğini duyarsan iyi yapmışsındır; onların 'Kötü yaptın' dediğini duyarsan da kötü yapmışsındır." (İbn Mace, Zühd,25)
Günümüzde en yaygın olan bir konu da, komşumuzun getirdiği hediyeyi beğenmemek ve onu küçümsemek. Bu hususta peygamberimiz (sav),
"Ey mümin hanımlar! Sizden biri -yanık bir koyun parçası dahi olsa - komşusunun ikram ettiği şeyi küçümsemesin." (Muvatta, Sıfatü'n-nebi,10) buyuruyor.
Bir Müslüman öldüğünde, yakın komşularından üç hane halkı onun iyi bir insan olduğuna şahitlik ederlerse, Yüce Allah da onun için şöyle der: "Şahitlikte bulunan kullarımın bildiklerine göre yaptıkları şahitliğini kabul ettim ve kendi bildiklerimi de bağışladım" (Ahmed b Hanbel, II. 409)
- Taberânî’nin rivayet ettiği bir hadîse göre Peygamber Efendimiz, üzerimizdeki haklarına göre komşuları üçe ayırmıştır:
Bir hakkı olan komşular:
Müşrikler gibi ki, bunların sadece komşuluk hakkı vardır.
İki hakkı olan komşular:
Müslümanlar gibi ki, bunların hem komşuluk, hem de din kardeşliği hakkı vardır.
Üç hakkı olan komşular:
Akraba olan müslümanlar gibi ki, bunların hem komşuluk, hem din kardeşliği, hem de akrabalık hakkı vardır (İbni Hacer, Fethü’l-bârî, X, 456).
Abdullah İbni Amr İbni Âs bir koyun kestirmişti. Hizmetçisine: “Yahudi komşumuza verdin mi? Yahudi komşumuza verdin mi?” diye telaşla sorduktan sonra, konu başlığımız olan hadîs-i şerîfi okuyarak bunu Hz. Peygamber’den bizzat duyduğunu söylemişti (Buhârî, el-Edebü’l-müfred, s. 52, bâb 57).
Mâlik b. Dînâr'ın yahudi bir komşusu vardı. Yahudi, evinin kanalizasyon çukurunu, düşmanlık olsun diye, Mâlik hazretlerinin odasının arkasına yaptı. Odadan içeri sızıntı oluyor, pis koku çok rahatsız ediyordu.
Mâlik b. Dînâr, her gün sızıntıları temizler, pis kokuyu giderici güzel kokulu şeyler yakardı. Yahudi, Mâlik b. Dînâr'ın rahatsız olduğunu anlıyordu. Fakat şikâyete gelmemesine hayret ediyordu.
Mâlik b. Dînâr'ın yerine kendisinin sabrı taştı. Mâlik b. Dînâr'ın evine geldi. Pis kokuyu duyunca dedi ki:
"Ey Mâlik! Bu koku ne?"
"Burada kokulu şeyler yakıyorum."
"Hayır, bu koku kanalizasyon kokusudur. Bak duvardan sızıyor. Ne diye bana söylemiyorsun?"
"Eğer söyleseydim, sen üzülebilirdin. Bizim dinimizde, komşuyu üzmemek ve ondan gelen eziyetlere katlanmak vardır. Komşuyla kavga ve gürültü etmek yoktur."
Yahudi bu sözler karşısında sarsıldı.
Dedi ki:
"Ben bugüne kadar İslâm dinine düşman idim. Şimdi İslâmiyet'e hayran kaldım. Böyle güzel ve tatlı hükümler ancak hak olan bir dinde bulunur. Ey Mâlik, müslüman olmak için ne lazımsa derhal yapmaya hazırım."
Yahudi, kelime-i şehâdet getirdi ve iyi bir müslüman oldu.
Hepimiz örnek bir komşu olmamız dileğimle...