Kıbrıs'ın Manevi Bekçisi Hala Sultan Ümmü Haram!
Mehmet Bina
Rumların Ada'da Türklere karşı uyguladığı baskı ve zulme son vermek amacıyla 20 Temmuz 1974 de (bugün) Kıbrıs Barış Harekatı düzenlendi.
Kıbrıs, bizim için maddi ve manevi yönden çok önemlidir. Peygamberimizin teyzesi Hala Sultan (r.anha) oradadır, malesef Rum tarafında kalmıştır.
Bu hala Sultan kimdir.?
Hala (Hale) Sultan Ümmü Haram, Enes b. Mâlik’in annesi Ümmü Süleym'in kız kardeşidir.
Resûlullah’ın dedesi Abdülmuttalib’in annesi Selmâ, Neccâroğulları’ndan olduğu için Ümmü Harâm ve Ümmü Süleym ile Resûl-i Ekrem arasında süt veya soy bakımından teyze-yeğen ilişkisi vardı.
Ümmü Haram (r.anha)'nın Asıl adı Ğumeysa olduğu rivayet edilmektedir.
Ümmü Harâm’ın “hala sultan” diye anılmasının sebebi teyze kelimesinin Arapça’sı olan “hâle” dolayısıyladır.
Bugün de Anadolu’nun çeşitli yerlerinde teyzeye hala denilmektedir.
Peygamber efendimiz (sav), Medine’ye hicret ettiği sırada bir müddet Kubâ’da konaklamıştı. Ümmü Haram validemiz, hanım olmasına rağmen burada Hz. Peygamber’e ilk biat edenlerden olmuştu.
Uhud ve Huneyn savaşlarına katılmış, müslümanlara yardımcı olmuştu.
Peygamberimiz (sav) Kubâ Mescidi’ni ziyarete gittiğinde her iki kardeşin (Ümmü Harâm ve Ümmü Süleym)'in evlerine misafir olur, yemek yer, öğle uykusuna yatar, hazır bulunanlara nâfile namaz kıldırırdı.
Ümmü Harâm’ın rivayet ettiğine göre bir defasında Resûl-i Ekrem (sav) onun evinde öğle uykusundan gülerek uyanmış, Ümmü Harâm niçin güldüğünü sorunca uykusunda kendisine ümmetinden fetih maksadıyla Akdeniz’e açılan bazı kimselerin gösterildiğini ve onların cennetlik olduğunu söylemiş, bunun üzerine Ümmü Harâm kendisinin de onların arasında bulunması için dua etmesini istemiş, o da dua etmiştir.
Ardından tekrar uykuya dalmış, yine gülerek uyanmış, Ümmü Harâm’ın bu defaki sorusu üzerine de ümmetinden bazılarının İstanbul’u fethetmek amacıyla sefere çıkacağını, onların da günahlarının bağışlanacağını haber vermiştir.
Ümmü Harâm kendisinin de onların arasında bulunması için dua etmesini isteyince Resûl-i Ekrem (sav) ona birinci grupta olduğunu söylemiştir (Buhârî, “Cihâd”, 3, 8, 63, 75, 93)
Hicretin 27. yılında Hz. Osman'ın (r.a) hilafeti devrinde Şam valisi Muâviye, Rumların elinde bulunan Kıbrıs adasını almak için bir donanma hazırlatır. Bu donanmada; Hz. Ebû Zer, Hz. Ebu'd-Derda, Hz. Ubâde b. Sâmit (r.anhüma) gibi isimler vardı.
Ümmü Haram'da (Hz. Ubâde'nin hanımı) tebliğ için bu seferde bulunuyordu.
86 yaşlarına girmiş olan Ümmü Haram (r.anha) bütün güçlüklere göğüs geriyor, sıkıntılara tahammül ediyordu. Gayet sâkindi. Yolculuğun verdiği meşakkatlerden şikâyette bulunmuyordu. Onun gönlü İslâm’ı tebliğ heyecanıyla doluydu. Kıbrıs’taki insanlara İslâm’ı ulaştırma neşesi içerisinde yolculuğuna sabır ve metânetle devam ediyordu.
O, Rasûlullah’ın (s.a.v.) verdiği müjdeyi hatırlayarak şehidlik özlemi içinde zinde hareket etmeye çalışıyordu. Onun tahakkuk edeceği vakti bekliyordu. Cenâb-ı Hakk’ın şehitlere hazırladığı ikramları düşünüyor, ona kavuşmanın sevinciyle çektikleri sıkıntılara aldırış etmiyordu. Yaşlı haliyle onun bu neşesi, zindeliği diğer askerlere de örnek teşkil ediyordu. Onların sabırlarının artmasına vesile oluyordu.
Ümmü Haram validemiz, “Ey İslam’ın mücahitleri! Vallahi ben şu kulaklarımla duydum ki Resûlullah şöyle dedi: “Ümmetimden ilk deniz savaşına çıkanlar gerçekten de (cenneti) hak ettiler… Görüyor musunuz şu kara parçalarını? O toprakların arkasında cennet vardır.” Resûlullah’tan aldıkları bu müjde ile coşan mücahitler H. 28 M. 649’da Kıbrıs’ın fethini az bir kayıp ile gerçekleştirmişlerdi.
Önce oradaki insanları Müslüman olmaya davet ettiler. Kabul etmeyince cizye vermelerini teklif ettiler. Rumlar buna da yanaşmayınca şiddetli çarpışmalar başlamış oldu. Kısa zamanda Rum donanması mağlub edildi. İslâm ordusu bir çıkarma hareketiyle iç kısımlara daldı. Savaş karada devam etmeye başladı. Daha fazla direnemeyen, Rumlar cizye vermeyi kabul ederek barış teklifinde bulundu.
Ümmü Haram (r.anha) yaşlı olmasına rağmen yerinde duramıyordu. Hasretini çektiği şehitlik mertebesine kavuşmak için yaşının üstünde canlılık ve gayret gösteriyordu. Bir an önce neticeye ulaşmak istiyordu. Genç askerler onun bu haline şaşıyorlar ve ona bakarak kendileri daha bir gayrete geliyorlardı.
O, ihtiyar mücâhide hala, askerlerle beraber Kıbrıs içlerine doğru dalıp gitti. Larnaka yakınlarına vardıklarında bindiği atın (bazı rivayetlerde katır, bazılarında da merkep olarak geçer) ayaklarının sürçmesinden dolayı düştü ve oracıkta ruhunu teslim etti. Böylece çok özlediği şehâdet mertebesine kavuşmuş oldu.
Türbesi bugün Güney Kıbrıs Rum kesiminde kalan Larnaka yakınlarındaki Tuzla'da bulunmaktadır
Kıbrıs, Hicretin 28. yılında fethedildi. Ümmü Haram (r.anha) da bu fethin bir sembolü oldu. Kabrine miladî 1570 senesinde bir türbe yapıldı. “Hala Sultan” adıyla yüzyıllardır oradan feyiz ve bereket saçmaktadır.
Ümmü Harâm Hazretleri, Peygamber Efendimizin Kıbrıs’a bir hediyesidir. Rasulullah’ın “annemden sonra annem” dediği Ümmü Harâm Hazretleri, Kıbrıs’ın kızgın ve sıcak topraklarına bambaşka bir mana yüklemiştir.
Osmanlıların Kıbrıs’ı fethinin ardından, mezarının bulunduğu yere ayrı bir önem verilmiş, bazı mülkler onun türbesi için vakfedilmiş ve türbenin muhafazası için türbedarlar tayin edilmiştir.
20 Temmuz 1974 Kıbrıs Barış Harekatında Türk Ordusunun asgari sınırıydı. Barış harekatını planlayan ve ordunun harekat emrini veren dönemin Başbakan Yardımcısı, Genelkurmay Başkanı’na “Hala Sultan’ın kabri alınmadan ilerleyişimiz durmayacak” emrini vermesine rağmen ilerleyen süreçte Türkiye masada durdurulmuş ve Hala Sultan’ın kabri kurtarılamamıştır.
Hala Sultan Türbesi, bugün sadece belirli günlerde kuzeyden gelen Türklerin ziyaretine açılmaktadır. Ayrıca tekke içerisinde bulunan caminin bir imamı bulunmasına rağmen ezan okunması yasaktır.
Rabbim şefaatlarına nail eylesin.