Karar vermede acele etmeyelim
Mehmet Bina
Unutmayalım ki, düşünmeden bir işin sonucuna karar vermek, tüm hayatımızı, geleceğimizi ve geçmişimizi etkileyebilir.
Karar verme geçmiş bir davranış ve gelecekle ilgili sonuçları yansıtır.
Karar verme, farklı aşamalardan oluşan aklımıza, düşüncemize uygun ve bilinçli bir seçim yapma sürecidir.
Karar verirken yapmanız gereken en önemli şey sakin olmak ve verdiğimiz kararın sonucunu düşünmektir. Duygularınızın etkisiyle birden karar vermek, doğru kararlar almanıza engel olmaktadır. Acele karar vermemek işte burada önemini göstermektedir.
Onun için Hadis-i Şerifte: "Dikkat ve temkinle hareket etmek Allah'tan, acele etmek ise şeytandandır.” buyrulmustur.
Atalarımız da bu gerçekten hareket ederek “Acele işe şeytan karışır.” demişler ve bununla, acele edilerek yapılan isin yanlış ve bozuk olabileceğini ifade etmişlerdir.
Ancak beş yerde acele etmeye cevaz verilmiştir.
1- Misafir gelince, hemen yemek vermeli,
2- Günah işleyince, hemen tevbe etmeli,
3- Namazı vakti girince, hemen kılmalı,
4- Defin işini acele yapmalı,
5- Kız veya oğlan çocuklara din bilgilerini ve namaz kılmayı öğrettikten sonra, büluğa erip de dengi çıkınca, hemen evlendirilmelidir.
Rivayete göre, Peygamberimiz (sav) ile görüşmek üzere Mekke’den Medine’ye gelen bir grup doğrudan onun yanına giderken Eşec lakaplı bir sahâbî arkadaşlarından ayrılarak temizlenip güzel bir elbise giydikten sonra Resûlullah’ın huzuruna çıkmış, onun bu davranışını çok beğenen Resûl-i Ekrem şöyle demiştir: “Sende Allah’ın sevdiği iki güzel haslet vardır; bunlardan biri hilim, diğeri teennîdir. (Akıllı ve Ağır başlı hareket etmek)” (Müslim, “Îmân”, 25, 26).
Başka bir hadiste teennî yerine “sekînet” kelimesi kullanılmıştır (Buhârî, “Ḥac 94).
Karar vermek bazı şeylerden vazgeçmek, bazı şeyleri seçmek ama önemli olan,
Kararınız her ne olursa olsun pişmanlığınız olmasın çünkü en büyük pişmanlık kendi verdiğimiz kararlar doğrultusunda yaşadığımız mutsuz bir hayattır…
Bazen iki insanın beraber yaşadığı hayatta birbirlerini mutlu etmek için, birbirlerinden habersiz karar alırlar ve bu kararlar neticesinde mutlu ve mutsuzluğa sebep olabiliyor.
- Örnek vermek istersek,
Seksen yaşında, eşinden ayrılmak isteyen Fadime teyzenin bir anda acele karar verip, eşinin yaptığı fedakârlığı ve sevgisini bilmeden mahkemeye başvurup ayrılmak istemesi olyayı şu şekilde geçmektedir.
Mahkeme salonunda, seksen yaşlarındaki yaşlı çiftin durumu içler acısıydı… Adam inatçı bakışlarla, suskun ninenin ağlamaktan iyice çukurlaşmış gözlerini ve bıkkın bakışlarını süzüyordu.
Hakim tok sesiyle, yaşlı kadına:
–Anlat teyze, neden boşanmak istiyorsun? Yaşlı kadın, derin bir nefes çektikten sonra baş örtüsüyle ağzını aralayıp, kısılmış sesiyle konuşmaya başladı:
–Bu herif yetti gayri, 50 yıldır bezdirdi hayattan…
Sonra uzunca bir sessizlik hakim oldu, mahkeme salonunda… Sessizlik, bu tür haberleri her gün manşet yapan gazetecilerden birinin flaşıyla bozuldu…
Kim bilir nasıl bir manşet atacaklardı, yaşanmış 50 yılın ardından? Çok sayıda gazeteci izliyordu davayı… Kadın neler diyecekti? Herkes, onu dinliyordu… Yaşlı kadının gözleri doldu ve devam etti:
–Bizim bir sedef çiçeği vardı, çok sevdiğim… O bilmez… 50 yıl önceydi.. O çiçeği bana verdiği çiçekler arasından kopardığım bir yaprağı tohumlamıştım, öyle büyüttüm.
Yavrumuz olmadı onları yavrum bildim. Bir süre sonra çiçek kurumaya başladı. O zaman adak adadım. Her gece güneş doğmadan önce, bir tas suyla sulayacağım onu diye.
İyi gelirmiş derlerdi. 50 yıl oldu, bu herif bir gece kalkıp bir kere de bu çiçeği ben sulayayım demedi. Taa ki geçen geceye kadar… O gece takatim kesilmiş uyuyakalmışım…
Ben, böyle bir adamla 50 yıl geçirdim. Hayatımı, umudumu, her şeyimi verdim. Ondan hiçbir şey görmedim. Bir kerecik olsun, benim bildiğim görevlerden birisini yapmasını bekledim. Onsuz daha iyiyim, yemin ederim.
Hakim yaşlı adama dönerek:
–Diyeceğin bir şey var mı, baba? dedi. Yaşlı adam bastonla zor yürüdüğü kürsüye, o ana kadar suçlanmış olmanın utangaçlığını hissettiren yüz ifadesiyle, hakime yöneldi.
Tane tane konuştu:
–Askerliğimi Reisicumhur köşkünde bahçıvan olarak yaptım. O bahçenin, görkemli görünümüyle büyümesi için emeklerimi verdim. Fadime’mi de orada tanıdım.
Sedefleri de… Ona en güzel çiçeklerden buketler verdim. Yeni evlendiğimizde, boyun ağrısı nedeniyle, onu hekime götürdüm.
Hekim “Çok uzun süre uyanmadan yatarsa, boynundaki kireç sertleşir, kötüleşir” dedi. “Her gece uykusunu bölüp uyansın, gezinsin” dedi.
Hekimi pek dinlemedi bizim hatun… Lafım geçmedi… O günlerde; tesadüf, bu çiçek kurumaya yüz tuttu. Ben ona: “Çiçeği geceleri sularsan geçer” dedim. Adak dilettim… Her gece onu uyandırdım ve onu seyrettim. O sevdiğim kadını, yavrusu bildiği çiçekleri sularken seyrettim. Her gece, o çiçek ben oldum sanki… dedi adam.
O yaştaki bir adamdan beklenmeyecek ifadelerle…
–Her gece, o yattıktan sonra uyandım. Saksıdaki suyu boşalttım. Sedef, gece sulanmayı sevmez, hakim bey…
Geçen gece de… Yaşlılık… Ben de uyanamadım.
Uyandıramadım… Çiçek susuz kalırdı ama kadınımın boynu yine azabilirdi… Suçlandım… Sesimi çıkartamadım…
O anda gazeteciler dahil, mahkeme salonundaki herkes ağlıyordu…
“Sevgide cömert, ama sevdiklerimizi kırmada oldukça cimri olalım!”
- İmkanın sınırlarını görmek için imkansızı denemek lazım.
- Karar; aklın durması halidir. Karar verdiniz mi, akıl düşünmeyi, dolayısı ile gelişmeyi durdurur.
- Karar verme hastalığından kurtulmanın yolu sabretmektir.