
İslamda Evlilik Ve Manevi Mihir
Mehmet Bina
-Hz. Peygamber (s.a.v.) Müslümanları evlenmeye teşvik ederek; “Ey gençler! Sizden evlenmeye güç yetirenler evlensin.”
ve “Nikâh benim sünnetimdir. Benim sünnetimden yüz çeviren benden değildir. Evleniniz. Çünkü ben diğer ümmetlere karşı sizin çokluğunuzla iftihar ederim.” buyurmaktadır.
-Bu itibarla evlilik, meşru bir mazeret olmadıkça terk edilmemesi gereken bir sünnet olarak görülmüştür
-Bununla birlikte evlenmediği takdirde günaha girme ihtimali yüksek olan kimsenin evlenmesi vaciptir.
-Bir kimsenin davranışlarına yansıyan kişilik bozuklukları sebebiyle evleneceği eşine zulmetmesinden endişe edilmesi hâlinde ise evlenmesi mekruhtur.
-Resûl-i Ekrem{sav}, mutluluk ve süreklilik vasıflarını taşıyan bir evlilik için; “Kadın dört şeyi için nikâhlanılır; malı, soyu, güzelliği ve dini.
-Evlilikte aranacak ilk şart, “dindarlık”tır.
-Nitekim Allah Rasûlü (sav)de kızı Hazret-i Fâtıma (r.anhâ)’yı Hazret-i Ali (ra)’a nikâhlarken dindarlık ve güzel ahlâkın, maddî imkânlardan daha önemli olduğunu bizzat yaşayarak göstermişlerdir.
-Meşrû bir âilenin temelleri atılırken hanımların zayıflıklarına mukābil, onlara Cenâb-ı Hak tarafından özel bir ikrâm olarak “mihir” hakkı lutfedilmiştir.
-Bilindiği üzere mihir, bir hanımla evlenmek isteyen erkeğin, o kadının şahsına, kadının isteği ve kendisinin imkânları nisbetinde ödediği bir nevî “evlilik teminâtı veya ikrâmiyesi”dir. Kadın, bu mihirle boşanma veya ölüm gibi durumlarda belli bir müddet de olsa kendi ihtiyaçlarını karşılayacaktır.
-Mihir, başlık parası değildir. Çünkü başlık parası, kadının baba veya velîsine ödenirken; mihir, kadının bizzat kendisine ödenmektedir. Zaten İslâm’da başlık parası diye bir şey de yoktur!
-Mihir, maddî ve dünyevî bir teminattır. Lâkin bütün insanlığın asıl ve en büyük ihtiyacı, âhirette fayda verecek mânevî teminatlaradır.
Maddî imkânın verilmesindeki gâye de, kadının mânevî hayatını korumak, yani iffet vasfını ve hanımlık haysiyetini muhâfaza etmektir. Bu bakımdan Peygamber Efendimiz (sav) nikâhta imkânı olanların hem maddî, hem de mânevî mihirler ile kadınların haklarını teslîm etmelerini tavsiye etmişlerdir.
-Bir kadın, Peygamber Efendimiz (sav)’e müracaat ederek kendisini “hibe” etmek sûretiyle O’nunla evlenmek istediğini bildirdi.
Allah Rasûlü’nün sessiz kalması üzerine de, ashâb-ı kiramdan biri çıkıp bu kadına tâlip oldu. Peygamber Efendimiz (sav) tâlip olan sahâbîye:
“–(Mihir olarak) verebilecek neyin var?” buyurdu.
Sahâbî:
“–Hiçbir şeyim yok!..” dedi.
Rasûlullah (sav):
“–Git, basit bir yüzük bile olsa bul, gel!” buyurdu.
Adam gitti, bir müddet sonra tekrar geldi:
“–Vallâhi yok, hiçbir şey bulamadım, basit bir yüzük bile… Ama şu izârım (elbisem) var, yarısı onun olsun.” dedi.
-Adamın belden yukarısını örtecek bir elbisesi bile yoktu. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (sav):
“–Bir tek izârınla ne yapabilirsin ki?! Onu sen giysen, bundan kadına bir şey kalmaz, o giyse sana bir şey kalmaz!..” buyurdu.
Adam oturdu. Bir hayli oturduktan sonra nihâyet ayağa kalktı. Peygamber Efendimiz (sav) onu yanına çağırdı. Kendisine:
“–Ezberinde Kur’ân’dan ne var?” buyurdu. O da:
“–Şu sûre, şu sûre var.” diye ezberindeki bütün sûreleri saymaya başladı. Bunun üzerine Allah Rasûlü (sav):
“–Kur’ân’dan ezberlerine karşılık, onu sana nikâhladım.” buyurdu. (Buhârî, Nikâh, 49)
▪︎Maddî yönden sıkıntıda olan birisi ile evlenmek, bir hanım için, hele günümüz şartlarında “akıl ve mantık dışı” gelebilir.
Çünkü günümüzde herkes, kendi dünyasını garantiye almak peşindedir.
Evi, arabası, iyi gelir getiren bir işi olmayan bir erkek, ne kadar sâlih bir kimse olursa olsun, müracaat ettiği pek çok kapıdan geri çevrilebilmektedir.
Hâlbuki Peygamber Efendimiz (sav):
“Dîninden ve ahlâkından hoşnut olduğunuz birisi size geldiğinde ona kızınızı nikâhlayınız. Şâyet böyle yapmazsanız, yeryüzünde fitne ve fesat çıkar.” buyurmuştur.
▪︎Bunun üzerine ashâb-ı kirâmın:
“–Yâ Rasûlâllah! Şâyet onda fakirlik ve soy düşüklüğü (kimsesizlik, gariplik veya mâruf bir sülâleden olmama durumu) varsa?” şeklindeki sorularına da yine:
“–Dîninden ve ahlâkından hoşnut olduğunuz birisi size geldiğinde ona kızınızı nikâhlayınız. Şâyet böyle yapmazsanız, yeryüzünde fitne ve fesat çıkar.” buyurmuş ve bu sözü üç defa tekrar etmiştir.
-Hanımların, mihir gibi en önemli haklarından birisinden vazgeçmelerini beklemek de doğru değildir. -Nitekim Hazret-i Ömer (ra) devrinde yaşanmış şu hâdise, meseleye farklı bir açıdan da bakmayı îcâb ettirmektedir:
-Hazret-i Ömer’in halîfelik yıllarında hanımların yüksek miktarlarda mihir talep etmeye başlaması sebebiyle birçok insan evlenemez hâle gelmişti. Bu husustaki şikâyetler üzerine, Halîfe Hazret-i Ömer, kânunî bir düzenleme yapma ihtiyacı hissederek Rasûlullâh’ın minberine çıktı ve:
“–Görüyorum ki kadınlar, çok yüksek mihirler istiyorlar. Bu da evlenmeyi zorlaştırıyor. Ben, mihrin 400 dirhemden fazla olmasını uygun bulmuyorum!..” dedi.
-Hazret-i Ömer (ra) daha sözünü tamamlamamıştı ki, dinleyen cemaat arasından Kureyşli bir hanım îtiraz ederek:
“–Ey halîfe! Senin buna hakkın yoktur! Allah Teâlâ Kur’ân-ı Kerîm’inde mihir için herhangi bir üst sınır tâyin etmemiştir. O hâlde sen, nasıl olur da kadınların mihirlerini 400 dirhemle sınırlandırabilirsin?” dedi ve ilgili şu âyet-i kerîmeyi okudu:
“Eğer bir eşi bırakıp da yerine başka bir eş almak isterseniz, onlardan birine yüklerle mihir vermiş olsanız dahî ondan hiçbir şeyi geri almayın. Siz iftira ederek ve apaçık günah işleyerek onu geri alır mısınız?” (en-Nisâ, 20)
▪︎Allah dostları buyuruyor ki:
Peygamber efendimiz, "İki Müslüman Allah rızası için bir araya gelse, şeytan uzakta bekler, yanlarına yaklaşamaz" buyuruyor.
-Saliha bir hanımla evlenince de, iki Müslüman bir araya gelmiş olur, şeytan aralarına giremez.
-İkisi iyi geçindiği müddetçe, İblis zarar veremez. Ama bir hır gür çıkarsa, Allah muhafaza etsin, şeytan gelir, hem bir tane değil, birçoğu üşüşür, aralarını bozar. Zaten içimizde olan nefis de, bu durumu fırsat bilip, elinden geleni yapar.
-peygamberimiz sav buyuruyor
..عَنْ عَائِشَةَ قَالَتْ: قَالَ رَسُولُ اللَّهِ (صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَ سَلَّمْ) : “تَخَيَّرُوا لِنُطَفِكُمْ وَانْكِحُوا الأَكْفَاءَ وَأَنْكِحُوا إِلَيْهِمْ.”
Hz. Âişe'nin (ra) naklettiğine göre, Resûlullah (sav1) şöyle buyurmuştur: “Birlikte olacağınız eşler konusunda seçici davranın, denginizle evlenin. (Kızlarınızı da) emsalleriyle evlendirin.”
▪︎Cabir (ra) rivayet ediyor. Peygamber Efendimiz (sav) şöyle buyurmuşlardır:
Herhangi bir kişi genç yaşlardayken evlenirse, şeytan şöyle çığlık atar: "Vay başıma gelene! Bu benden dinini korudu."
(Camiüssağir-2954)
Evlenmenin faydaları
1- Evlilikten çocuk olabilir. Evladı salih olursa, kendisi için dua eder. Onun sebebiyle birçok nimetlere kavuşur. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Öldükten sonra sevabı kesilmeyen iyi işlerden biri de, salih evlat yetiştirmektir. Ana-babası öldükten sonra böyle evladın ettiği dualar, ana-babasına ulaşır.) [Müslim]
2- Evlenmeyen kimse, gözünü haramlardan koruyamayabilir. Evlilik, şeytanın kötülük yapmasından uzaklaştırabilir ve dinini korumaya yardım edebilir.
Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Evlenen, dininin yarısını korumuştur. Artık diğer yarısını korumak için de Allahü teâlâya karşı gelmekten sakının!) [Taberani]
3- Kadınların huysuzluklarına ve onların ihtiyaçlarını temin için sabretmek, üstün ibadetlerdendir.
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Günahlardan bir günah vardır ki, ailesinden çektiği sıkıntıdan başka bir şey ona kefaret olmaz.) [Taberani]