İslam'da Birlik Ve Beraberlik Şuuru!
Mehmet Bina
* Yüce dînimiz İslâm, müʼminler arasında birlik-beraberlik, yardımlaşma ve kardeşliği pekiştirmeyi hedeflemektedir.
Nitekim beş vakit namazda cemaatle bir araya gelip omuz omuza vermek, aynı kıbleye yönelerek Allâhʼa ibadet etmek, müʼmin gönüllerin âdeta yekvücut olup kaynaşmasına vesîledir.
* Yahudî ve hristiyanların, aralarındaki derin ihtilâflara rağmen, müslümanlara karşı dost ve müttefik olabilmeleri, Kurʼânʼın Hak kelâmı olduğunu ispat eden ayrı bir mûcizedir. Zira âyet-i kerîmede buyruluyor:
“Ey îmân edenler! Yahudîleri ve hristiyanları dost edinmeyin. Zira onlar birbirinin dostudurlar (birbirinin tarafını tutarlar). Sizden onları dost tutanlar, kuşkusuz onlardandır. Şüphesiz Allah, zâlimler topluluğunu doğru yola iletmez.” (el-Mâide, 51)
*Meşhur kıssadır:
Ölüm döşeğindeki bir zât, oğullarından birkaç değnek istemiş. Sonra da getirilen değnekleri bir demet yapıp;
“–Haydi bunu kırın!” demiş. Oğulları kıramayınca, demeti çözmüş ve;
“–Şimdi değnekleri birer birer alın, bakalım kırabilecek misiniz?” demiş. Hepsi birer değnek alıp kırmış. Bunun üzerine o zât:
“–Evlâtlarım! İşte siz de benden sonra bu değnekler gibisiniz. Toplu olduğunuz müddetçe, sizi kimse yenemez; lâkin ayrılığa düşerseniz, çabuk kırılır, bozguna uğrarsınız!” diyerek, onlara hayatları boyunca bir ve beraber olmalarını vasiyet etmiş.
*Asr-ı saâdette yaşanmış olan şu hâdise ne kadar ibretlidir:
Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, bazı kabîlelerin Medîne’yi kuşatmak için toplandıklarını haber almıştı. Bunun üzerine 300 kişilik bir askerî birliği, Amr bin Âs -radıyallâhu anh-’ın kumandasında, düşman üzerine gönderdi. Mücâhidler düşmana yaklaştıkları zaman, onların kendilerinden çok daha büyük bir ordu ve yığınak hazırlamış olduklarını haber aldılar.
Bunun üzerine Amr bin Âs -radıyallâhu anh-, Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e haber gönderip yardım istedi. Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- de Ebû Ubeyde bin Cerrâh’ı 200 kişinin başına geçirip yardımcı birlik olarak yola çıkardı. Amr bin Âs ile buluştuklarında, beraberce hareket etmelerini ve aralarında anlaşmazlığa düşmekten kaçınmalarını sıkı sıkı tembih etti. (Vâkıdî, II, 770; İbn Saʻd, II, 131)
Ebû Ubeyde -radıyallâhu anh- gelince Amr bin Âs -radıyallâhu anh- ona:
“‒Sizin de kumandanınız benim! Çünkü Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e haber gönderip bana yardım etmenizi kendisinden ben istedim. Sen ancak bana yardımcı olmak üzere geldin!” dedi.
Ebû Ubeyde -radıyallâhu anh- da:
“‒Hayır! İş öyle değildir. Ben, kendi birliğimin kumandanıyım, sen de kendi birliğinin kumandanısın!” dedi. Beraberinde bulunan sahâbenin ileri gelenleri de, bu hususta Ebû Ubeyde -radıyallâhu anh-ʼı desteklediler. Fakat Amr -radıyallâhu anh- kararında ısrar edince Ebû Ubeyde -radıyallâhu anh- büyük bir olgunluk göstererek:
“‒Ey Amr!” dedi. “Bilesin ki, Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in bana en son sözü:
«‒Arkadaşının yanına varınca birbirinize karşı itaatli olun. Aranızda anlaşmazlığa düşmeyin!» emri olmuştur. Eğer sen bana itaat etmezsen, ben sana itaat ederim!” dedi ve Amr -radıyallâhu anh-ʼın emrine girdi.
Ordu muzafferen Medîneʼye dönünce bu iki sahâbî arasında olanlar Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimizʼe haber verildi. Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:
“Allah, Ebû Ubeyde bin Cerrâh’ı rahmetiyle esirgesin!” buyurarak, onun için hayır duâda bulundu.
* Sevgili Peygamberimiz bu konuda şöyle buyurmaktadır:
"Size birlik halinde bulunmanızı tavsiye eder; ayrılıp dağılmaktan şiddetle kaçınmanızı isterim. Zira şeytan, yalnız başına yaşayan insana yakın olup, beraber bulunan iki kişiden uzaktır. Kim Cennet'in ta ortasında yaşamak isterse, toplu halde bulunmaya baksın." (Tirmizî, Fiten, 7).
* Atalarımız bu konuda, "Bir elin nesi var, iki elin sesi var." diyerek, birlik, beraberlik ve dayanışmanın önemini vurgulamışlardır.