
İMAN EKSİKLİĞİ
Mehmet Bina
Hindistan Evliyasından Hacı Hıdır Efgan hazretlerine "rahmetullahi aleyh", bir gün;
- Efendim, farzlara ve haramlara inanıp da, tembellikle yapmayan bir Müslüman’ın ahiretteki durumu nedir? diye sordular.
Cevabında;
- Eğer tövbe etmeden ölür, şefaate de kavuşamazsa, günahı kadar Cehennemde yanması caizdir, buyurdu.
Ve ekledi:
- Fakat farzları öğrenmeyen, öğrense de kıymet vermeyen, önemsemeyen, terk ettiği için üzülmeyen kimsenin imanı gider.
Sordular:
- Yani Müslümanlıktan çıkar mı efendim?
- Evet. O halde ölürse Cehennemde sonsuz yanar.
Her şeyden önce
Bir gün de sohbetinde;
- Allahü teâlânın emir ve yasaklarını bilmeyen ve hanımına ve çocuklarına öğretmeyen, Cehennemde azab çekecektir, buyurdu.
Ve ekledi:
- Bunun için her Müslüman, çocuğuna Kur’an-ı Kerim okumasını, sonra imanın ve İslam’ın şartlarını öğretmelidir.
Sordular:
- Ya öğretmezse efendim?
Buyurdu ki:
- “Ehl-i sünnet itikadı”nı öğrenmeyen, haramları ve farzları bilmeyen ve bunlara uymayan kimse, Allahü teâlâya asi olmuş olur. Bu ise insanı dünyada ve ahirette felakete götürür.
En büyük haram
Bir gün de;
- Haramların en büyüğü nedir efendim? diye sordular bu zata.
Cevaben;
- İmanı ve itikadı bilmemektir, buyurdu.
Sordular:
- Ondan sonra nedir efendim?
- “Beş vakit namaz”ı terk etmektir. Birçok İslam âlimi, hiçbir özrü yokken bir vakit namazı terk eden kimsenin imanını kaybedeceğini bildirmiştir.
Sordular yine:
- Yani Cehennemde sonsuz mu yanar efendim?
- Evet. Sonsuz ateşte yanmak ne demektir? İnsan, sonsuz ateşte yanacağını bir an düşünmüş olsa, korkudan aklını kaçırması lazım gelir ve bu korkunç felaketten kurtulmanın çaresini arar.
Ve ilave etti:
- “Allahü teâlânın var ve bir olduğuna, Muhammed aleyhisselamın Onun son Peygamberi olduğuna ve her sözünün doğru Olduğu”na inanmak, ne bildirmişse hepsini beğenmek, insanı bu sonsuz felaketten kurtarır.(alıntı)
BUĞDAYIN ÜSTÜNDEKİ KILÇIKLARIN YARATILMASI
İmam-ı Gazali Hazretleri Anlatıyor:
Bir gün, buğday tarlalarından geçerken aklıma takıldı;
Ey Rabbim!
Bu buğdayları yiyelim diye yarattın da, acaba üstlerindeki kılçıklarını neden yarattın?
Sonra bir anda
Sürülerce kuşlar yeşil olgun buğdayları yemeye geldiler fakat buğdayların üzerindeki kılçıklar bir jandarma, bir asker gibi buğdayları bekliyor, kuşların almasına izin vermiyordu.
Ne zaman buğday almak isteseler kuşların yüzlerine batıyor kuşlar buğday alamıyorlardı.
Subhanallah!...
Demek ki; bu kılçıklar buğdayı beklemek için yaratılmış boşuna yaratılmamış dedim. Sonra; "Ey insan!
Buğday başağı üzerindeki bir kılçık bile boşuna yaratılmayıp, tüm nimetler senin için yaratılmışken, sen nasıl başıboş, boşuna yaratılmış olabilirsin? Dedim." diyor.
Ey kardeşlerim!
Hayvanlar, bitkiler, yeryüzü, gökyüzü her şey bize hizmet ediyor. Basit ve değersiz olsak bunca nimet bize verilir mi?
Hayvanlar bizim için ölüyor, bitkiler bizim için sararıyor ve kuruyor. Canlı-cansız her şey bize çalışıyor/çalıştırılıyor...
Bu kadar nimet ayağına serilmiş insan boşuna yaratılmış olabilir mi?
Her şey bizim için, peki ya biz kimin için?!
Hâlâ secdesiz başımız varsa o başı baştan saymayalım! Selam ve dua ile.(alıntı)