Mehmet Bina

İhlasla kılınan namaz tehlikelerden korur ve günahları siler

Mehmet Bina

-Genel olarak alimlerin büyük çoğunluğu tarafından kabul gören görüşe göre, büyük günahlardan kaçınıldığı takdirde, küçük günahlar, namaz kılmak gibi ibadetler sayesinde affolunur.  
Büyük günahların affı ise, samimi bir tövbeye bağlıdır.
-Ebu Ümame {ra} anlatıyor: Hz. Peygamber (sav) ile birlikte mescitte oturduğumuz bir sırada, adamın biri “Ya Rasulallah! Bana had tatbik et." (İbn Hacer’in belirttiğine göre, adam -kadınlarla ilgili- zinanın dışındaki günahların da karşılığını had sanıyordu). 
Hz. Peygamber (a.s.m) ona bir cevap vermedi. Bir daha sözünü tekrar etti, yine cevap alamadı. 
Hz. Peygamber (a.s.m) kalkıp giderken, adam da arkasından gitti. Ben de onları takip ettim, Hz. Peygamber (a.s.m)’in nasıl bir cevap vereceğini merak ediyordum. Nihayet adam Hz. Peygamber (a.s.m)’e kavuşup daha önce söylediklerini tekrarladı. Bunun üzerine Hz. Peygamber (a.s.m):
“Evden çıkarken güzelce abdest almadın mı?” 
diye sordu. Adam “Evet.” deyince,
“Sonra bizimle birlikte namaz kılmadın mı?” 
diye buyurdu. 
Adam buna da “Evet." cevabını verince, Hz. Peygamber (a.s.m):
“Öyleyse Allah senin günahını bağışladı.” diye buyurdu.(Müslim, Tevbe, 45).
-Namazla ilgili bir hatırasını Ebu Zerr (r.a.) El-Gıfari anlatıyor.
"Hz. Peygamber (sav) bir güz mevsiminde dışarı çıkmıştı.
Ağaçlardan yapraklar dökülüyordu.
-Resulullah (sav) buyurdu ki; "Ey Ebu Zerr! Şüphesiz ki Müslüman bir kul sırf Allah rızası için (ihlasla) namaz kılarsa, onun bütün günahları şu yaprakların ağaçtan döküldüğü gibi dökülür."
-İhlasla kılınan namaz küçük günahları böyle affettirir, böyle döker.
-Ashab-ı ikram namazı öyle ihlas ile kılarlardı ki, kendilerinden geçer, dünya ile irtibatını keserlerdi.
-Sahabelerin ileri gelenlerinden Abdullah bin Mes’ud (r.a.), namaz kılacağı zaman “dürülmüş elbise” gibi olurdu. Allah huzuruna çıkacağı için duyduğu heyecan ve saygıdan iki büklüm olduğunu görenler şaşırırdı...
Ancak o, namazda iken çevresiyle irtibatını keser, hatta evdekilerin konuştuklarını bile duymazdı. 
-Bazen namaz kılacağı zaman, evdekiler:
– Susun, ses çıkarmayın, Abdullah namaz kılacak, derlerdi.
Ancak o, kendinden gayet emin, namazdaki huşûunu hiçbir şeyin bozamayacağını bildiği için şu cevabı verirdi:
– İstediğinizi konuşun... Ben namazdayken sizin konuştuklarınızı duymuyorum.
-Hadîs-i şerîfte Peygamberimiz (sav):
“Huşû içinde kılınmayan, rükû ve secdeleri tam olarak yerine getirilmeyen bir namaz (âhirette) simsiyah, zifiri bir karanlık hâlinde ortaya çıkacak ve sahibine «Senin beni zâyi ettiğin gibi Allah da seni zâyi etsin!» diyecektir. Allâh’ın dilediği zaman gelince, böyle kılınan namazlar, eskimiş elbise gibi dürülüp sahibinin suratına çarpılacaktır.” (Taberânî, el-Mu’cemu’l-Evsat, III, 263/3095)
-Şu kıssa, bu hakîkati ne güzel îzah eder:
Leylâ’nın aşkıyla çöllere düşmüş olan Mecnun, farkında olmadan, namaz kılmakta olan bir kimsenin önünden geçer. Selâm verip namazını bitiren adam hiddetle seslenir:
“–Behey gâfil! Namaz kılanın önünden geçilmez, bilmez misin?!”
Mecnun, o kimseye şu mukâbelede bulunur:
“–Ben, Leylâ’nın aşkından seni görmedim ki! Asıl sen, huzûrunda namaza durduğun Allâh’ın aşkından beni nasıl görebildin?!”
-Namaz bizi, ahirette yüksek derecelere eriştirdiği gibi dünyada da her türlü tehlikelerden korur.
-İslâmiyetin ilk zamanlarıydı. Müşrikler tarafından Müslümanlara işkenceler yapılıyor, büyük ezalar ve cefalarda bulunuluyordu. 
İslâm’ın ilk anlarından beri hep karşı çıkan ve özellikle güçsüz Müslümanlara var gücüyle düşmanlık edip onları ezen, hatta şehit eden Ebu Cehil ve müşrikler hiçbir fırsatı kaçırmıyorlardı.
-Eziyet için fırsat kollayan Ebu Cehil yine içi kin dolu bir hâldeyken Kureyşlilere şu soruyu sordu:

– Muhammed siz varken de ellerini yere koyup Allah’a secde ediyor mu? (Namaz kılıyor mu?)
Kureyşliler de ona:
– Evet, dediler.
Ebu Cehil:
– Lat ve Uzza’ya yemin ederim ki, eğer onu bu şekilde ibadet ederken görürsem ensesine ayağımı basarak yüzünü yere sürteceğim, demişti.
-Bir gün Resulullah {sav}namaz kılıyordu. Ebu Cehil, ettiği yemini yerine getirmek için Efendimize (a.s.m.) doğru yöneldi. İçi kinle dolu, kendinden emin ve gururlu bir şekilde ettiği yemini yerine getirmek için Efendimizin (a.s.m.) boynuna basmak isterken birden bire herkes onun geri çekildiğini gördü. Ebu Cehil’e:
– Ne oluyor, diye sordular.
 Ebu Cehil hâlâ olayın etkisinde ve korkarak şu cevabı verdi:
– Benimle onun arasında bir ateş hendeği vardı. Bazı kanatlar da gördüm.
-Bu olaydan sonra Allah’ın Resulü (a.s.m.) şöyle buyurdu:
– Eğer yanıma gelseydi melekler onu parçalayacaktı.
-Yine Ebu Cehil’in kabilesinden olan Velid ibni Muğire, Resul-i Ekrem’e (a.s.m.) vurmak için bir taşı alıp, secdedeyken yanına gitti. Birden gözleri kapandı. Efendimizi (a.s.m.) Mescid-i Haram’da göremedi. Sonra geri döndü. Geri döndü­ğünde onu gönderenleri de göremiyordu, ama sadece seslerini işitebiliyordu.
Efendimiz (a.s.m.) namazını bitirinceye kadar gözleri bu şekilde kaldı. Ne zaman Efendimiz (a.s.m.) namazını bitirdi, onun da gözleri açıldı.
-Resulullah (asm)'tan rivayet olunmuştur ki:
"Kim bir namaz kılar da, o namaz kendisini açık ve gizli kötülüklerden alıkoymazsa, o namazla Allah'tan uzaklaşmaktan başka bir şey artırmış olmaz."
Onun için İbnü Mes'ud Hazretleri demiştir ki:
"Namazını gereği gibi yerine getirmeyen Allah Teâlâ'dan uzaklığı artırmaktan başka bir şey yapamaz." 
-Yazımızı İbrahim (as) ın duasıyla bitirelim.
 «Ey Rabbim! Beni ve soyumdan gelecekleri namazı devamlı kılanlardan eyle; ey Rabbimiz! Duamı kabul et!» İbrahim Sûresi(14) 40. Ayet)

Yazarın Diğer Yazıları