Hz. Mevlâna ve Ahmak!
Mehmet Bina
Dün 17 Aralık 2024 Mevlana Celaleddin Rumi'nin ölüm yıldönümü ve Hz. Mevlâna'nın 751. Vuslat Yıldönümüydü.
* Rivayetlere göre 30 Eylül 1207 de, Horasan’ın Belh şehrinde dünyaya gelen Hz. Mevlana'nın asıl adı Muhammed Celaleddin'dir. Mevlana ve Rumi isimleri kendisine sonradan verilmiştir. Efendimiz anlamındaki Mevlana ismi henüz çok gençken Konya'da ders okutmaya başladığı tarihlerde verilmiştir. Bu isim daha sonraları Semseddin-i Tebrizi ve Sultan Veled'den itibaren Mevlana'yı sevenler tarafından da kullanılmıştır.
* Hz. Mevlânâ’nın babası Bahâeddin Veled’in Hz. Ebû Bekir soyundan geldiği belirtilmekte ve Hz. Ebû Bekir’e varan şecere kaydedilmektedir.
* Hz. Mevlânâ’nın Konya’ya geldiğinde on dört yaşında olduğu ve Sultan Alâeddin Keykubad’ın onu Konya’da ziyaret ettiğini kaynaklarımızda geçmektedir.
Hz. Mevlâna'nın Mesnevî’sinde bizim ibret almamız için çok güzel hikayeler vardır, bu hikayelerden bir tanesi de şudur.
*Hazret-i Îsâ, sanki kendisini bir aslan kovalıyormuş gibi canhıraş bir şekilde kaçmaktadır. Adamın biri, bu hâle hayret ederek ardından koşar ve seslenir:
“–Hayrola, ürkütülmüş bir kuş gibi çırpına çırpına niçin ve nereye kaçıyorsun? Arkanda kimse yok ki!” der.
Îsâ -aleyhisselâm- o kadar hızlı koşmaktadır ki, acelesinden adamın suâline cevap bile veremez. Onun bu şekilde kaçışının sebebini merak eden adam, nihayet ona yaklaşır ve tekrar sorar:
“–Ey Rûhullah! Senin bu kaçışın, benim için bir muammâ oldu! Kimden kaçıyorsun?”
Bunun üzerine Hazret-i Îsâ;
“–Ahmaktan kaçıyorum ahmaktan!.. Git bana mânî olma ki, kendimi kurtarayım!..” diye karşılık verir.
Bu sefer adam;
“–Sen, nefesi ile körlerin ve sağırların şifâ bulduğu «Mesîh» değil misin?” diye ona mûcizelerini hatırlatır ve bu kaçışın hikmetini sorar. Îsâ -aleyhisselâm- der ki;
“–Evet, ben İsm-i Âzam’ı sağır ve köre okudum; onlar iyileştiler. Ölüye okudum, dirildi. Fakat o duâyı bir ahmağın kalbine şefkat ve merhametle defalarca okuduğum hâlde yine de fayda vermedi. O ahmak, âdeta katı bir taş kesildi; lâkin ahmaklığından vazgeçmedi. Çorak bir kum oldu da, ondan bir ot bile bitmedi!” der.
Bu sözleri duyan adamın hayreti daha da artar ve merakla Hazret-i Îsâ’ya sorar:
“–İsm-i Âzam bu kadar şeye tesir edip şifâ verdiği hâlde niçin ahmaklığa tesir etmiyor? Hâlbuki diğerleri de bir hastalıktır; onlara devâ olup da buna olmayışının sebeb-i hikmeti nedir?”
Hazret-i Îsâ -aleyhisselâm- cevap verir:
“–Ahmaklık, kahr-ı ilâhî olan bir hastalıktır. Diğerleri ise körlük gibi kahr-ı ilâhîye uğramayan iptilâlardır. İptilâ da bir hastalıktır; ancak sadece onun müptelâsına acınır. Ahmaklığa gelince o da bir hastalıktır, lâkin ekseriyâ başkasını yaralar ve zarar verir.”Mesnevî’sinde şöyle hikâye eder:
Hazret-i Îsâ, sanki kendisini bir aslan kovalıyormuş gibi canhıraş bir şekilde kaçmaktadır. Adamın biri, bu hâle hayret ederek ardından koşar ve seslenir:
“–Hayrola, ürkütülmüş bir kuş gibi çırpına çırpına niçin ve nereye kaçıyorsun? Arkanda kimse yok ki!” der.
Îsâ -aleyhisselâm- o kadar hızlı koşmaktadır ki, acelesinden adamın suâline cevap bile veremez. Onun bu şekilde kaçışının sebebini merak eden adam, nihayet ona yaklaşır ve tekrar sorar:
Bu 5 TR r“–Ey Rûhullah! Senin bu kaçışın, benim için bir muammâ oldu! Kimden kaçıyorsun?”
Bunun üzerine Hazret-i Îsâ;
“–Ahmaktan kaçıyorum ahmaktan!.. Git bana mânî olma ki, kendimi kurtarayım!..” diye karşılık verir.
Bu sefer adam;
“–Sen, nefesi ile körlerin ve sağırların şifâ bulduğu «Mesîh» değil misin?” diye ona mûcizelerini hatırlatır ve bu kaçışın hikmetini sorar. Îsâ -aleyhisselâm- der ki;
“–Evet, ben İsm-i Âzam’ı sağır ve köre okudum; onlar iyileştiler. Ölüye okudum, dirildi. Fakat o duâyı bir ahmağın kalbine şefkat ve merhametle defalarca okuduğum hâlde yine de fayda vermedi. O ahmak, âdeta katı bir taş kesildi; lâkin ahmaklığından vazgeçmedi. Çorak bir kum oldu da, ondan bir ot bile bitmedi!” der.
Bu sözleri duyan adamın hayreti daha da artar ve merakla Hazret-i Îsâ’ya sorar:
“–İsm-i Âzam bu kadar şeye tesir edip şifâ verdiği hâlde niçin ahmaklığa tesir etmiyor? Hâlbuki diğerleri de bir hastalıktır; onlara devâ olup da buna olmayışının sebeb-i hikmeti nedir?”
Hazret-i Îsâ -aleyhisselâm- cevap verir:
“–Ahmaklık, kahr-ı ilâhî olan bir hastalıktır. Diğerleri ise körlük gibi kahr-ı ilâhîye uğramayan iptilâlardır. İptilâ da bir hastalıktır; ancak sadece onun müptelâsına acınır. Ahmaklığa gelince o da bir hastalıktır, lâkin ekseriyâ başkasını yaralar ve zarar verir.”