Mehmet Bina

HZ. HIZIR VE ADAM

Mehmet Bina

Bir Cuma vakti, cemaat tek tük camiye girmekte… Meşhur İmam Abdurrezzak Hoca da kürsüde… Hz. Hızır (AS) ihtiyarlar arasında onlardan biri gibi bir köşeye oturuyor. Kürsüde imam sohbete başlıyor, çok feyizli bir sohbet oluyor.

Hz. Hızır (AS)’ın yanına kırklarında bir adam gelip oturuyor. Cami yavaş yavaş dolmakta… Adam bir müddet sonra uyuklar bir vaziyette sallanıyor, ha uyudu ha uyuyacak… Hızır (AS), adamı dürtüyor:

Bu sohbet kaçmaz, uyuyacaksın, der. Adam: Uyumam, beni rahat bırak, diye cevap verir. Hızır (AS) ses etmez, ancak sohbet de çok feyizlidir.

Adam ha uyudu ha uyuyacak bir durumdayken, Hz. Hızır (AS) bir daha dürterek:

Uyuyacaksın dedim, der.

Adam:

Ben de sana uyumam, beni rahat bırak dedim, der ve ekler:

"Biz feyzimizi Abdurrezzak’tan değil, Rezzak olan Allah’tan alıyoruz. Rahat bırak beni, yoksa senin Hızır olduğunu söylersem bu cemaatten yakanı zor kurtarırsın…"

Hızır (AS) susar ve gözlerini kapatır, boynunu büker, Allah’a yönelerek:

Ya Rabbi! Bu nasıl iştir? Bu kulun benim kim olduğumu nereden bildi? Bu nasıl iştir, bendeki listede bu zatın adı yok!

Cenab-ı Hakk, lisan-ı münasiple cevap verir:

Ya Hızır! Sana verdiğim liste, beni sevenlerin listesidir. Bir de bende liste var ki, o da benim sevdiklerimin listesidir.

Evet, doğrudur, bir Allah’ı sevenler vardır, bir de Allah’ın sevdikleri…

Bir Allah’a yakın olanlar vardır, bir de Allah’ın yakın oldukları…

Bir ihlasa erenler vardır, bir de ihlasa erdirilenler…

Bir Allah’tan razı olanlar vardır, bir de Allah’ın razı oldukları…

.Rabbim razı olduğu kulum dediği kullarından eylesin inşallah amin

: BU DA GEÇER ‘YA HU’ CÜMLESİNDEKİ ‘YA HU’.

Dervişin biri, uzun ve yorucu bir yolculuktan sonra bir köye ulaşır. Karşısına çıkanlara kendisine yardım edecek, yemek ve yatak verecek biri olup olmadığını sorar. Köylüler kendilerinin de fakir olduklarını, evlerinin küçük olduğunu söyler ve Şakir diye birinin çiftliğini tarif edip oraya gitmesini tavsiye ederler.

 

Derviş yola koyulur,birkaç köylüye daha rastlar.Onların anlattıklarından Şakirin bölgenin en zengin kişilerinden biri olduğunu anlar. Bölgedeki ikinci zengin ise Haddad  adında başka bir çiftlik sahibidir.

 

Derviş Şair’in çiftliğine varır. Çok iyi karşılanır, iyi misafir edilir, yer içer, dinlenir. Şakir de aileside hem misafirperver hem de gönlü geniş insanlardır…

 

Yola koyulma zamanı gelip Derviş, Şakir’e teşekkür ederken, “Böyle zengin olduğun için hep şükr et.”der. Şakir ise şöyle cevap verir: “Hiçbir şey olduğu gibi kalmaz. Bazen görünen gerçeğin ta kendisi değildir. Bu da geçer…”

 

Derviş Şakir’in çiftliğinden ayrıldıktan sonra bu söz üzerine uzun uzun düşünür. Bir kaç yıl sonra dervişin yolu yine aynı bölgeye düşer. Şakir’i hatırlar, bir uğramaya karar verir. Yolda rastladığı köylüler ile sohbet ederken Şakir den söz eder. “Haa o Şakir’mi” der köylüler, “O iyice fakirledi, şimdi Haddad’ın yanında çalışıyor.”

Derviş hemen Haddad’ın çiftliğine gider, Şakir’i bulur. Eski dostu yaşlanmıştır, üzerinde eski püskü giysiler vardır. Üç yıl önceki bir sel felaketinde bütün sığırları telef olmuş, evi yıkılmıştır. Toprakları da işlenemez hale geldiği için tek çare olarak selden hiç zarar görmemiş ve biraz daha zenginleşmiş olan Haddad’ın yanında çalışmak kalmıştır. Şakir ve ailesi üç yıldır Haddad’ın hizmetkarıdır.

 

Yazarın Diğer Yazıları