Hz. Hacer validemizin tevekkülü ve mükafâtı
Mehmet Bina
*Hâcer ismi “terketmek, hicret etmek; şirkten uzaklaşmak; emsalinden üstün olmak” mânalarına gelir.
Zorluklar karşısında sabretmek, Rabbine karşına tevekkül etmek ve ümidi kaybetmeyip azimli olmak denilince aklımıza Hz. Hacer gelir.
Firavun'un sarayındaki kölelikten, Allah'ın Mekke'deki evinde mahşer sabahına kadar misafir olacak değerde olan örnek bir kadındır Hz. Hacer.
Kur’ân-ı Kerîm’de kendisinden söz edilmeyen Hâcer validemiz Mısırlı bir câriyedir.
Hz. İbrahim Irak’ta Bâbil yöresinde peygamber olmuş ve kendisini ilah ilan eden hükümdar Nemrud’u hak dine çağırmıştır.
Nemrud, İbrahim (a.s.)’ı ateşe atarak yok etmek istemişse de, Yüce Allah onu korumuştur.
Hz. İbrahim ve eşi Sâre bu olaylardan sonra Irak’tan ayrılarak bereketli bir ülke olan Şam ve Filistin yöresine geçmiştir.
*Mısır'ın Erdûn” kasabasına geldiklerinde, şehrin kralı Hz.İbrahim’in güzel bir kadınla şehre girdiğini öğrenmiş ve Hz. Sâre’ye göz koymuştu. Onu sarayına getirtti ve namusuna göz dikti. Sâre kalkıp abdest aldı ve namaz kılıp şöyle dua etti: “Ey Allah’ım! Ben sana ve senin peygamberine îman etmiş ve iffetimi kocam dışında herkesten korumuşsam, bana bu kâfiri musallat etme.”
Kralın nefesi kesildi ve çırpınmaya başladı. Bunun üzerine Sâre, “Allah’ım, eğer bu adam ölürse Sâre öldürdü derler, bu yüzden ölmesini istemiyorum” deyince kral canlandı ve bu durum üç kere yenilendi.
Kral adamlarına; siz bana bir insan değil, şeytan getirmişsiniz; diyerek Sâre’yi serbest bıraktı ve Hacer’i de hediye olarak verdi.” (Buhari)
* Hz. İbrâhîm’in Sâre’den çocuğu olmadı. Yaşları da hayli ilerliyordu. Sâre vâlidemiz, büyük bir fedâkârlık yaptı, câriyesi Hacer’i âzâd edip kocasıyla evlendirdi. Bu izdivacdan İsmâîl (a.s) dünyaya geldi.
Yıllarca evlât hasretiyle yanıp tutuşan Sare, Hacer'i kıskanmaya ve çekememeye başlamıştır.
Hz. Sare, Hacer'i uzaklaştırmanın yollarını aramaya başlamıştır. Nihayet Hazreti İbrahim'den onları başka bir yere götürmesini istemiştir. Hazreti İbrahim bir süre tereddüt geçirmiş, ancak Cenâb-ı Hak da vahiy yoluyla izin verince Hacer ve oğlu İsmail'i alan Hazreti İbrahim, eşi ve çocuğunu Mekke yakınlarına götürmek üzere yola çıkar...
Hz. İbrahim (as) beraberinde Hz. İsmail aleyhimasselam, onu henüz emzirmekte olan annesini ve kadının yanında bir de su tulumu vardı.
Hz. İbrahim, Hz. Hacer'i Beyt`in yanında büyük bir ağacın dibine bıraktı. Burası zemzemin tam üstünde bir nokta idi. O gün Mekke`de kimse yaşamıyordu, orada hiç su da yoktu.
* İbrahim Suresi otuz yedinci ayette “Ekin bitmeyen bir vadi” olarak belirtilen Mekke’de zemzemin ortaya çıkmasıyla yaşamın başlaması İbrahim aleyhisselamın Hacer validemizi oğlu İsmail ile Mekke Vadisi’ne bırakmasıyla başlar.
* Hz. İbrahim anne ve çocuğunu buraya koydu, yanlarına, içerisinde hurma bulunan eski bir azık dağarcığı ile su bulunan bir tuluk bıraktı.
Hz. İbrahim aleyhisselam bundan sonra arkasını dönüp Şam`a gitmek üzere oradan uzaklaştı.
Hz.Hacer, İbrahim`in peşine düştü ve ona "Ey İbrahim, bizi burada, hiçbir insanın hiçbir yoldaşın bulunmadığı bir yerde bırakıp nereye gidiyorsun?" diye seslendi. Bu sözünü birkaç kere tekrarladı. Hz. İbrahim (as), ona dönüp bakmadı bile. Anne, tekrar (üçüncü kere) seslendi. "Böyle yapmanı sana Allah mı emretti?" dedi. Hz. İbrahim bunun üzerine "Evet!" buyurdu.
Kadın: "Öyleyse Rabbimiz bizi korur, bizi burada perişan etmez!" dedi, sonra geri döndü. Hz. İbrahim de yoluna devam etti.
Kendisini göremeyecekleri Seniyye tepesine gelince Beyt`e yöneldi, ellerini kaldırdı ve şu duaları yaptı:
* Ey Rabbimiz! Ailemden bir kısmını, senin hürmetli Beyt`inin yanında, ekinsiz bir vadide yerleştirdim -namazlarını Beyt`inin huzurunda dosdoğru kılsınlar diye
* -. Ey Rabbimiz! Sen de insanlarda mü'min olanların gönüllerini onlara meylettir ve onları meyvelerle rızıklandır ki, onlar da nimetlerinin kadrini bilip şükretsinler." (İbrahim suresi, 14/37).
İsmail`in annesi, çocuğu emziriyor, yanlarındaki sudan içiyordu. Kaptaki su bitince susadı, (sütü de kesildi), çocuğu da susadı (İsmail bu esnada iki yaşında idi). Kadıncağız (susuzluktan) kıvranıp ızdırap çeken çocuğa bakıyordu. Onu bu halde seyretmenin acısına dayanamayarak oradan kalkıp, kendisine en yakın bulduğu Safa Tepesine gitti. Üzerine çıktı, birilerini görebilir miyim diye (o gün derin olan) vadiye yönelip etrafa baktı, ama kimseyi göremedi. Safa`dan indi, vadiye ulaştı, entarisinin eteğini topladı. Ciddi bir işi olan bir insanın koşusuyla koşmaya başladı. Vadiyi geçti. Merve Tepesine geldi, üzerine çıktı, oradan etrafa baktı, bir kimse görmeye çalıştı. Ama kimseyi göremedi.
Bu gidip-gelişi yedi kere yaptı. İşte (hac ve umrede) iki tepe arasında hacıların koşması buradan gelir.
Anne, (bu sefer) Merve`ye yaklaşınca bir ses işitti. Kendi kendine: "Sus" dedi ve sese kulağını verdi. O sesi yine işitti. Bunun üzerine: "(Ey ses sahibi!) Sen sesini işittirdin, bir yardımın varsa (gecikme)!" dedi. Derken zemzemin yanında bir melek (tecelli etti).
Bu Cebrail (as) dı. Cebrail kadına seslendi: "Sen kimsin?" Kadın: "Ben Hacer`im, İbrahim`in oğlunun annesi..." "İbrahim sizi kime tevkil etti?" "Allah Teala`ya." Cebrail, "Her ihtiyacınızı görecek Zat`a tevkil etmiş." dedi ve ayağının ökçesi -veya kanadıyla- yeri eşeliyordu. Nihayet su çıkmaya başladı. Hz. Hacer suyun boşa akmaması için suyu eliyle havuzluyordu. Bir taraftan da sudan kabına doldurdu. Su ise, kadın aldıkça dipten kaynıyordu.
İbnu Abbas (ra) dedi ki: "Allah İsmail`in annesine rahmetini bol kılsın, keşke zemzemi olduğu gibi akar bıraksaydı da avuçlamasaydı. Bu takdirde (zemzem, kuyu değil) akarsu olacaktı."
Hz.Hacer sudan içti, çocuğunu da emzirdi. Melek, kadına: "Zayi ve helak oluruz diye korkmayın! Zira Allah Teala Hazretlerinin burada bir Beyt`i olacak ve bunu da şu çocuk ve babası bina edecek. Allah Teala Hazretleri o işin sahiplerini zayi etmez!" dedi.
İbrahim Aleyhisselâm ara sıra yanlarına gelerek Hz.Haceri ve oğlu İsmail (as)'ı, ziyaret ederdi. İsmail büyüdü ve annesine bakmaya başladı.
Babası oğlunu kurban etmek isteyince, iblis kendisini kandırmaya çalıştığı gibi, annesini de kandırmaya ve şefkat duygusunu tahrik etmeye çalıştı. Hacer ise, durumu tevekkülle karşılayarak şeytanın oyununa gelmedi. Yaşadığı Mekke ve çevresinin imarına vesile oldu. Burada vefat ettiğinde doksan yaşında idi...
Hz.Hacer Validemizin ve İsmail (as)'ın Kabri, Kabe'nin Yarım Duvar ile Çevrili Hicr Mevkiinde (diğer adıyla Hatîm) adı verilen bölümdedir. Hz.Hacer'in Kabe gibi bir yere defnedilmesi, Rabbine karşı olan tevekkülü ve sabrıdır.
(Kaynak: TDV ansiklobedisi, sorularla İslamiyet, İslam& ihsan)