
HÜKÜMDARIN FAKİR BİR KADININ ARSASINI ALMASI..
Mehmet Bina
Eski Endülüs Hükümdarlarından biri fakir bir kadının arsasına yeni bir saray yapılmasını emretti. Arsa hükümdarın sarayına alındı ve hükümdar arsanın bedelini de ödemiyordu. Müşkül durumda kalan kadın, çareyi, hükümdarı, kadıya şikâyet etmekle buldu.
Zamanın Şeyhü’l îslâmı, kadını dinleyip haklı olduğuna hükmettikten sonra, hükümdara hiç bir şey söylemeden bir çuval ve bir de kazma kürek alıp kadının arsasından toprak doldurmaya başladı. Padişah sarayından Şeyhü’l îslâmı seyrediyor kendi kendine:
— Herhalde Şeyhü’l İslâm aklını oynatmış olsa gerek, diyordu. Şeyhü’l İslâm çuvala bir miktar toprak doldurdu ve sırtına alıp götürmek istedi. Fakat ihtiyar olduğundan ve toprak da ağır olduğundan kaldıramamıştı. Biraz daha toprak koyup çuvalı ağzına kadar doldurdu. Tekrar kaldırmak istediğinde tabi ki, kaldıramaz! Şeyhü’l İslâmın bu acayip halini seyreden hükümdar daha fazla sabredemeyip huzuruna çağırdı ve:
— Hocam, sen bu zayıf halinle bu çuvalı nasıl kaldıracaksın? Bir de çuvalı boşaltacağına habire dolduruyorsun. Bunu kaldıramayacağını nasıl düşünemiyorsun? diye sordu.
Şeyhü’l îslâmın istediği olmuştu:
— Peki Sultanım, siz benim omuzlarımın o çuvalı’ kaldıramayacağını biliyorsunuz da yarın huzur-u İlâhîde o arsayı kaldıracak güce sahip olamayacağınızı niye düşünemiyorsunuz? Sizin omuzunuz benim omuzlarımdan çok mu kuvvetli? diye konuşmaya başlayınca hükümdar hata ettiğini, hocanın kendisini ikaz için böyle yaptığını anladı ve kadının arsasını gasbetmekten vazgeçti.
BİR DİLEĞİM VAR O DA BENİ BOŞAMANIZDIR
Çok fakir, fakat Saliha bir hanım, gayet zengin ve pek müreffeh bir hayata sahip bir kimse ile evlenir.
Kocası, gayet sıcak bir yaz gecesi uyanır ve hanımına çok susadığını söyleyerek kendisine bir bardak su vermesini rica eder.
Kadın kalkar, odadaki bir bardak suyu hem az, hem de ılık bulur. Kocamı böyle gece yarısından sonra uyandıracak kadar ağır olan susuzluğunu, bu su kesmez diye düşünerek konağın en alt katındaki mermer küpten bir sürahi su alıp kocasına gelir.
Ancak kocasının o sırada tekrar uykuya dalmış olduğunu görüp bekler. Bu yüksek irfanlı hanımefendi, beyini uyandırmaksızın başucunda beklemeye başlar.
Epeyce bir zaman sonra kocası uyanıp sorar: "Niçin öyle başımda bekliyorsun?"
İrfan ehli bu hanımefendi, kocasına şu cevabı verir: "Su istediniz. Odadaki su hararetinizi kesmez diye aşağıdaki küpten getirdim. Ancak ben getirinceye kadar uyuya kalmışsınız. Olur ki büyük bir huzurdasınız, belki de bir mana âlemindesinizdi
r diyerek tekrar rahatsız etmek istemedim ve uyanmanızı bekledim"
Adam eşinin bu inceliği karşısında çok mahcup olur. Bir an derin düşünceye dalar ve:
"Hanım, senin ismet ve iffet örneği, edeb ve vefa timsali bir insan olduğunu bilirdim. Fakat bu derecede yüksek bir olgunluğa sahip olduğunun farkında değildim. Bu yüzden beni affetmeni rica ederim.
Sonra da benim sana yapabileceğim ne gibi bir arzun varsa onu da istemeni ayrıca istirham ederim." der.
Kadın: "Teşekkür ederim; ama isteğim hususunda ısrar etmemenizi niyaz ederim." der.
Adam ısrar eder. Bunun üzerine kadın: "Madem ki ısrar ettiniz; o halde sizden bir dileğim var, o da beni boşamanızdır"
Bu isteği öğrenen adam beyninden vurulmuşa döner ve:
"Bu nasıl bir istek? Ben senin gibi bir hanımdan nasıl ve niçin ayrılabilirim?"
Kadın: "Siz ısrar ettiniz ve and da verdiniz. Ne yapayım benim arzum da bu"
Adam: "Benim senden ayrılmam çok ağır ve dayanılmaz bir şeydir. Fakat senin gibi saygıdeğer bir hanımın arzusunu da her şeye rağmen yerine getirmek isterim."