Mehmet Bina

Hiç bir iyiliği küçümseme

Mehmet Bina

Rahmet, mağfiret ve sonu ise cehennemden kurtuluş olan, mübarek Ramazan ayındayız. Bu ay, hayır ve iyilik ayıdır, müminin rızkının arttığı bir aydır, müminlerin iyilikte, yardımlaşmada ve datanışma da yarış yaptığı bir aydır.

Mümin, dünyayı ayakta tutmak, hayata geliş amacını kavramak, özgüvenini arttırmak, mutlu olmak ve mutlu etmek için aklını ve kalbini kullanarak iyilik yapmada, iradesini kullanarak da güzellikler  yapmayı alışkanlık haline getirmelidir. 

- Sevap, davranışlarımızın Allah katında hüsn-i kabul görmesidir. Davranışı sevaba dönüştüren onun niceliği değil, niteliğidir. Ameli sevaba çeviren şey öncelikle niyettir. Söz konusu niyet ise, Allah’ın sevgisini ve rızasını elde etmek dışında hiçbir amaç gözetmemektir. Bu yüzden hiçbir iyilik küçük görülmemelidir. Basit gibi görünmekle beraber geçmiş günahların silinmesine vesile olan nice davranış vardır. Bazen susuzluktan dili sarkmış ve ölmek üzere olan bir köpeğe iki yudum hayat suyu temin etmek, bazen gelip geçene rahatsızlık veren yoldaki bir taşı, çer çöpü alıp kenara koyuvermek sonsuz mutluluğun kapılarını açmaya vesiledir.

Allah rızası için bir hasta ziyareti, meleğin, “İyi ettin! Attığın adımlar hayırlı olsun, cennette bir yerin yuvan olsun.” (Tirmizî, Birr, 64) muştusuyla karşılık bulabilir. Ve bazen tatlı bir söz, cehennem ateşini söndürebilir, bir güler yüz, sevap hanesine artı olarak kaydedilebilir. İşte bu yüzden “Hiçbir iyiliği küçümseme.” (Diyanet)

İyilikle ilgili bir örnek verelim.

- Mısırlı bir adamın kalp hastalığı vardı. Doktorlar hastalığının çok ağır olduğunu, ameliyatın yalnız yurtdışında yapılabileceğini söylediler. Adam zaman kaybetmeden Londra’ya gitti ve kendine iyi bir doktor buldu. Doktoru hastalığının ağır olduğunu ve ameliyat olursa da %1 yaşam şansı olduğunu söyledi. Adam ne yapacağını bilemedi. Düşündü taşındı ve doktora ameliyattan önce memleketine dönerek, vasiyetini yazacağını, işlerini yoluna koyarak on günün içinde geri geleceğini söyledi.

Adam memleketine geldi, on günün içinde düzene koydu herşeyi, yakınlarıyla helallaşıp evden ayrıldı. Yolu Pazarın karşısından geçiyordu. Pazarda bir kasap etlerin kötü yerlerini ayırıp çöpe atıyordu. Bir taraftan da genç bir kadın kasapın çöpe attığı etleri topluyordu. Kadına yaklaştı, etlerin kötü kısımlarını neden çöpten topladığını sordu. Kadın utanarak beş çocuğu olduğunu, çocuklarının yalnız yılda bir kez Kurban bayramında et yediklerini söyledi.

Adam duyduklarına çok üzülmüştü. Kasaptan 5 kilo et alıp kadına verdi, sonra ise kasabın her ay bu kadına 5 kilo et vermesi içi 5 yıllık et parasını önceden ödedi. Kadın gözleri yaşlı ve sevinç içinde ellerini göğe açarak; Allah’ım.. dedi. Sen bu adamın bütün zorluklarını kolaylaştır..

Kadın içten öyle dua etmişti ki duası bütün Arş’ı salladı..

.. Adam Londra’dakı hastaneye gelmişti. Ameliyyat öncesi yeniden muayene olunması gerekiyordu. Muayene eden doktor şaşırmış durumdaydı, üç kez yeniden adamı muayene etti, sonra adama bakarak: “Bu bir mucize, kalbin tam sağlam.” dedi.

.. Adam kadının onun için ettiği duayı hatırladı ve doktora;

– “Mucize değil, bir kadının gözyaşları sebebi ile Allah’ın verdiği şifadır bu.” dedi.

- Taberani’de yer alan bir hadiste : Peygamber Efendimiz (sav): ”Mallarınızı zekatla koruyunuz. Hastalarınızı sadaka ile tedavi ediniz. Belaları da dua ile karşılayıp savınız.” buyurmuştur.

Ebû Zer (ra) şöyle dedi:

Nebî sallallahu aleyhi ve sellem bana (hitaben) buyurdu ki:

“Din kardeşini güler yüzle karşılamak gibi (tabiî) bir iyiliği bile sakın küçük görme!” (Müslim, Birr 144)

İyiliği iyilik olarak takdir etmek ve yerine getirmek lâzımdır. İyiliği küçük görmek, önemsememek, iyilik bilincine sahip olmamaktan ileri gelir. Burada Resûl-i Ekrem Efendimiz, büyük sahâbî Ebû Zer Hazretlerine hitâben hiçbir “ma’rûf”un yani Allah’a itaat ve insanlara iyilik ve ihsan olarak bilinen hiçbir şeyin küçük görülmemesini, azımsanmamasını tenbih etmektedir. “Din kardeşini güler yüzle karşılamak gibi tabiî bir davranış olsa bile” diye çok çarpıcı bir örnek vermektedir.

 Tirmizî’deki bir rivayette: “Din kardeşinin yüzüne gülümsemen sadakadır,

- Bir başka hadiste de “Her ma’rûf sadakadır. Din kardeşini güler yüzle karşılaman da ma’rûftandır” (Tirmizî, Birr 45) buyurulmaktadır.

Din kardeşini güler yüzle neş’eli bir şekilde karşılamak onu sevindirir ve içini rahatlatır. Bir mü’mini sevindirmek ise, hiç şüphesiz başlı başına bir iyiliktir.

Gerçekten bir çoğumuz, küçük şeyleri “iyilik” olarak değerlendirmemek yanılgısına düşeriz ve böylece dindeki iyilik imkânlarını kullanamayız. Bu ise, giderek yozlaşan bir günlük yaşantıyı gündemimize getirmektedir. Oysa iman uyanıklığı ve şuuru içinde yaşayanlar, kimsenin tahmin etmediği bir çok noktada iyilik ve hayır işleme fırsatı bulurlar.

İyiliksever olmak, mutlaka büyük iyilikler yapmak demek değildir. Küçük olsun büyük olsun iyiliğe tam bir iyilik nazarıyla bakmak gerekmektedir.

▪Dinimizde iyilik düşünce ve uygulaması, fevkalâde önemli, yaygın ve köklüdür.

▪Hiçbir iyilik küçük görülmemelidir.

▪Geleni güler yüzle karşılamak başlı başına bir iyiliktir. (Kaynak: Riyazüs Salihin, Erkam Yayınları)

İyilikle ilgili güzel sözler vardır, ancak biz burada birkaçını alacağız.

▪İyilik aradın mı insanda, kötülük kalmaz."

▪İyilik zamanında herkes hoştur. Fakat derin sıkıntılar zamanı geldiğinde anlarsın ki Allahtan başka dost yoktur." (Hz Mevlana).

▪"Her türlü kötülüğü yapmaya muktedir iken kötü bir şey yapmamak, işte budur iyilik." (Andre Gide)

▪Gördüğünüz iyiliği unutmayın, ona karşılık siz de bir iyilik edin ama kötüleri de sizden uzaklaştırmanın bir yolunu bulun.

▪İyiliğe gücün yetmezse, bari kötülük yapma.

▪Birinden gördüğümüz iyilik, bize yaptığı fenalıkları hoş görmemizi icap ettirmez.

Yazarın Diğer Yazıları