
Helal Lokma, Yolculuk Ve Ticaret Hayatı
Mehmet Bina
Hazret-i Ömer (ra), bir kimse methedildiği zaman, onu öven şahsa, üç şeyi sormuştu:
“–Sen onunla hiç komşuluk, yolculuk, veya ticâret yaptın mı?”
Muhâtabı üçünü de yapmadığını söyleyince:
“–Öyleyse onu methetmeyin, çünkü siz onu lâyıkıyla tanımıyorsunuz!” buyurdu.
Onun için Süfyân-ı Sevrî -kuddise sirruh-:
“Kişinin dindarlığı, ekmeğinin helâlliği nisbetindedir.” buyurmuştur.
Birgün kendisine:
“–Efendim! Namazı birinci safta kılmanın fazîletini anlatır mısınız?” dediklerinde de helâl lokmaya dikkat çekmiş ve:
“–Kardeşim! Sen ekmeğini nereden kazanıyorsun, ona bak! Kazancın helâl olduktan sonra, hangi safta dilersen orada namazını kıl; bu hususta sana güçlük yoktur.” cevabını vermiştir.
“Hazreti Mevlânâ da, “İlim de hikmet de helal lokmadan doğar; aşk da, merhamet de helal lokmayla meydana gelir. Bir lokma, haset ve hileyi netice verirse, cehalete ve gaflete sebeb olursa, bil ki, o lokma haramdır. Hiç buğday ekilip de arpa hasat edildiğini gördün mü?” demiş; hem sâlih bir insan olmanın hem de sâlih evlat yetiştirmenin helal rızıkla çok alâkalı olduğuna vurguda bulunmuştur.”
Hadis-i şerifte buyrulur:
“İbadet on kısımdır; dokuzu helâl rızık talep etmek, biri ise diğer amellerdir.” (Deylemî, Müsnedü’l-Firdevs, III, 107/4062)
“-Malını nereden kazandın, nereye harcadın?
ERMENİ BİR KİŞİ HELAL LOKMA SAYESİNDE İSLAMA GİRDİ
Helâl lokmanın ehemmiyet ve bereketini Mûsâ Efendi şu hâdise ile anlatmıştı:
«Müslüman olmuş Ermeni bir komşumuz vardı. Bir gün kendisine hidâyete eriş sebebini sorduğumda şunları söyledi:
“-Acıbadem’de tarla komşum Rebî Molla’nın ticaretteki güzel ahlâkı vesilesiyle Müslüman oldum. Molla Rebî, süt satarak geçimini temin eden bir zâttı. Bir akşam vakti bize geldi ve:
“-Buyurun, bu süt sizin!” dedi. Şaşırdım:
“-Nasıl olur? Ben sizden süt istemedim ki!” dedim. O hassas, zarif insan:
“-Ben farkında olmadan hayvanlarımdan birinin sizin bahçeye girip otladığını gördüm. Onun için bu süt sizindir. Ayrıca o hayvanın tahavvülât devresi (yediği otların vücudundan tamamen izâlesi) bitene kadar sütünü size getireceğim…” dedi. Ben:
“-Lâfı mı olur komşu? Yediği ot değil mi? Helâl olsun!..” dediysem de Molla Rebî:
“-Yok yok, öyle olmaz! Onun sütü sizin hakkınız!..” deyip hayvanın tahavvülât devresi bitene kadar sütünü bize getirdi.
İşte o mübârek insanın bu davranışı bana ziyâdesiyle tesir etti. Neticede gözümdeki gaflet perdelerini kaldırdı ve hidâyet güneşi içime doğdu. Kendi kendime:
“-Böyle yüce ahlâklı bir insanın dîni, muhakkak ki en yüce bir dîndir. Böylesine zarif, hak-şinas, mükemmel ve tertemiz insanlar yetiştiren dînin doğruluğundan şüphe edilemez!” dedim ve kelime-i şehâdet getirip müslüman oldum.
Allah dostlarının her dâim üzerinde durduğu konudur helâl lokma… Buyrulur ki:
“İki şeye dikkat edeceksiniz, ağzınıza giren lokmaya ve ağzınızdan çıkan söze…”
Abdülkâdir Geylânî Hazretleri buyurur:
“Haram yemek, kalbi öldürür. Lokma vardır, kalbini nurlandırır;
lokma vardır onu karanlığa boğar.
Yine lokma vardır, seni dünya ile meşgul eder; lokma vardır ukbâ ile meşgul eder.
Lokma vardır, seni her iki dünyanın da zâhidi yapar, seni dünya ve âhiretin Hâlık’ına yöneltir.”
Zünnûn-i Mısrî buyuruyor ki:
“Haram yemek, kalbi karartır, hasta eder. Kalbin kararmasının dört alâmeti vardır: İbadetin tadını duymaz. Allah korkusu, hatırına gelmez. Gördüklerinden ibret almaz. Okuduklarını, öğrendiklerini anlamaz, kavrayamaz.”
Hz. Ebu Bekir’in (r.a) bir hizmetçisi vardı. Her gece ona yemesi için kazandıklarıyla satın aldığı bir yiyeceği getirirdi. Hz. Ebu Bekir (r.a) ise bunun nereden kazanıldığını veya nereden geldiğini sormadan yemeği yemezdi. Yine hizmetçi bir gece ona yemek getirdi. Hz. Ebu Bekir (r.a) elini yemeğe uzattı ve hiç sormadan bir lokma yedi. Bu sırada hizmetçisi ona,
'"Her gece, yemeğin nereden geldiğini sorardınız, bu gece sormadınız." Dedi. Hz. Ebu Bekir [r.a],
-"Eyvah! dedi. Bunu bana açlık yaptırdı. Eyvah! Peki o zaman söyle. bunu nereden temin ettin", dedi. Hizmetçi şöyle anlattı:
-"Ben Cahiliye (İslam gelmeden evvel) döneminde insanlara istekleri üzerine bazı şeyler okuyarak rukye (sihir, büyü) yapardım. Onlar da buna karşılık bana bazı vaatlerde bulunurlardı. Bugün o rukye yaptığım kişilerden birinin bir düğün ziyafeti verdiğini gördüm. Yanına gittim ve ona, bana verdiği sözü hatırlattım. Bunun üzerine o da bana bu yemeği verdi."
Hz. Ebu Bekir (ra), bunu duyunca tövbe ve istiğfar etti, ardından yediği bir lokmayı kusmak için zorlamaya başladı. Fakat bir türlü kusamıyordu. Öyle ki kendisini zorlamaktan mosmor kesilmişti. Ne kadar zorladıysa çıkaramamıştı o lokmayı Hz. Ebu Bekir' in bu halini görenler.
-“Bir bardak su içsen belki çıkarabilirsin.” dediler. Bunun üzerine büyük bir kap dolusu su getirildi. Hz. Ebu Bekir [r.a] suyu içtikten sonra yine kendisini zorlamaya devam etti ve nihayet o bir lokmayı çıkardı. Onu görenler,
-“Bütün bunlar şu bir tek lokma için miydi” dediler. Hz. Ebu Bekir [r.a],
Ben Resülullah’ın [s.a.v],
-“Şüphesiz ki Allah Teâlâ, haramla gıdalanan her bedeni cennete haram kılmıştır” buyurduğunu işittim, dedi...