
Helal lokma yiyen bedeni toprak çürütmez
Mehmet Bina
Allah dostlarının her dâim üzerinde durduğu konuların en önemlisi helâl lokmadır. Buyrulur ki:
“İki şeye dikkat edeceksiniz, ağzınıza giren lokmaya ve ağzınızdan çıkan söze…”
-Süfyân-ı Sevrî Hazretleri de:
“Kişinin dindarlığı, ekmeğinin helâlliği nisbetindedir.” buyurmuştur.
-Ali Bin Şihab Hz.leri, "Helâl Lokma İle Beslenen Bedeni, Toprak Çürütmez." buyuruyor
- Peygamberimiz {sav}'in en büyük yoldaşı Hazret-i Ebû Bekir (ra)’ın çok aç olduğu bir gün, evde kendisine yemesi için bir miktar süt (veya yemek) ikram edilir.
O da açlığının şiddetinden, o gıdanın nereden geldiğini sormadan bir lokma alıverir. ▪︎Fakat o lokmanın câhiliye döneminde işlenen fal bakma gibi bir günâhın ücreti olmak üzere hizmetçisine verildiğini öğrenince, derhal parmağını boğazına götürüp (bütün eziyetine rağmen) yediklerinin hepsini çıkarır. O yiyeceği getiren hizmetçisine de:
“-Yazıklar olsun sana! Neredeyse beni helâk ediyordun!” der.
-Kendisine: “-Bir lokma için bu kadar eziyete değer miydi?” diyenlere de şu cevabı verir:
“-Canımın çıkacağını bilseydim, yine de o lokmayı çıkarırdım. Zira Rasûlullah (sav): «Haramla beslenen vücudun müstahak olduğu yer, Cehennem’dir!» buyurdular.”
* Peygamber Efendimiz (sav) bugünleri işaret edip şöyle buyurmuştur:
“Öyle bir zaman gelir ki, kişi malını helâlden mi, haramdan mı kazandığına hiç aldırış etmez.” (Buhârî, Büyû, 7, 23)
Allah Teâlâ Kur'an-ı Keimde şöyle buyuruyor:
“Ey insanlar! Yeryüzünde bulunan maddelerin helâl ve temiz olanlarından yiyin; şeytanın peşinden gitmeyin, çünkü o apaçık düşmanınızdır.” (el-Bakara, 168)
Büyüklerimiz, “Haram kazanç kapıdan girince, Allâh’ın rahmeti pencereden çıkar. O evde ne huzur, ne de bereket olur.” buyuruyor.
-Mevlânâ Hazretleri, "helâl ve haram lokmaların kişinin iç dünyasına tesirini şöyle ifade eder:
“Bir seher vakti benden ilham kesildi. Anladım ki, vücuduma şüpheli birkaç lokma girdi.
Bilgi de hikmet de helâl lokmadan doğar.
Aşk da merhamet de helâl lokmanın mahsûlüdür. Nûr ve kemâli artıran lokma, helâl kazançtan elde edilen lokmadır.
Eğer bir lokmadan gaflet meydana gelirse, bil ki o lokma şüpheli veya haramdır.”
-Zünnûn-i Mısrî Hz.leri buyuruyor ki:
“Haram yemek, kalbi karartır, hasta eder. Kalbin kararmasının dört alâmeti vardır: İbadetin tadını duymaz. Allah korkusu, hatırına gelmez. Gördüklerinden ibret almaz. Okuduklarını, öğrendiklerini anlamaz, kavrayamaz.”
-Bir gün yine Zinnun-i Mısri Hz.lerine:
“–Efendim! Namazı birinci safta kılmanın fazîletini anlatır mısınız?” dediklerinde de helâl lokmaya dikkat çekmiş ve:
“–Kardeşim! Sen ekmeğini nereden kazanıyorsun, ona bak! Kazancın helâl olduktan sonra, hangi safta dilersen namazını orada kıl; bu hususta sana güçlük yoktur.” cevabını vermiştir.
-Ebû Hanîfe Hazretleri, ticaretle geçinen hayli servet sahibi zengin bir kimse idi. Ancak ilimle meşgul olduğundan ticârî işlerini vekili vasıtasıyla yürütür, kendisi de yapılan ticaretin helâl dâiresi içinde olup olmadığını kontrol ederdi.
-Bu hususta o derece hassastı ki, bir defasında ortağı Hafs bin Abdurrahman'ı kumaş satmaya göndermiş ve ona:
"- Ey Hafs! Malda şu şu özürler var. Onun için bunu müşteriye söyle ve şu kadar ucuza sat!" demişti.
Hafs da, malı İmâm'ın belirttiği fiyata satmış, ancak ondaki özrü müşteriye söylemeyi unutmuştu. Durumu öğrenen Ebû Hanîfe Hazretleri, Hafs bin Abdurrahmân'a:
"- Kumaşı alan müşteriyi tanıyor musun?" diye sordu.
-Hafs'ın, müşteriyi tanımadığını belirtmesi üzerine İlânı Azam, helâl kazancının lekeleneceği endişesiyle, satılan maldan elde edilen kazancın tamamını sadaka olarak dağıttı.
-İşte onun bu takvâsı, maddî-mânevî ticaretine ziyâdesiyle bereket oldu.
-Ebu Bekr-i Dükki Hz.leri, "Mide, Yenilen Şeylerin Toplandığı Yerdir. Oraya Helâl Lokma Koyarsan, Âzâlardan Sâlih Ameller Meydana Gelir.
Şüpheli Lokma Koyarsan, Âzâlar Allah Yolunda Amel Etmekte Şüpheye Düşerler. Eğer Harâm Lokma Koyarsan, O Lokma Seninle Allahû Teâlâ Arasında Bir Perde Olur da, Bu Yolda Yürümen Mümkün Olmaz." buyuruyor.
-Adamın biri Bişr-i Hafî’ye gelip; “Bana nasihat et” dedi.
-Bişr-i Hafide (rahmetullahi aleyh);
-“Şöhretten sakın,
-Helâl lokma yemeğe gayret et” dedi.
-Sultan II. Murat zamanında, henüz Osmanlılarda hazine teşkil edilip padişahlar saraylarda gönlünce harcama yapmazlar ve onlar da harplerde elde edilen ganimetlerden ve madenlerden başka devletin bir geliri yoktu. Halktan vergi toplayıp saray erkanı için harcanmazdı. Hal böyle olunca, padişahlar da zaman zaman parasız kalabiliyordu.
Bir gün Fazlullah Paşa, II. Murad’ın Çandarlı Halil paşa’dan borç para istediğini görüp:
-Sultanım, Padişahın vezirlerden ve şundan bundan para istemesi yerinde olmaz. Müsaade buyurursanız bir hazine teşkil edilsin ve oradan saraya tahsisat ayrılsın, dedi.
Fazlullah Paşa’yı dinleyen Sultan Murat Hazretleri:
-Bu parayı nereden ve kimden toplayacaksın? diye sordu.
Fazlullah Paşa:
-" Sultanım bu memlekette çok zenginler var, bir fermanla bazılarından bir miktar mal toplamak mümkündür", dedi.
Sultan Murad:
-" Sen nice teklif edersin Fazlullah Paşa!
Bize ve bizim askerimize helâl lokma gerektir. Bizim askerimizin boğazına helâl lokma girmez de, onun bunun hakkı girerse bu askerle, meydan-ı gazada nasıl harp edebiliriz?
Haram üzerine bina kurulursa ayakta durma imkanı var mıdır"? diyerek Fazlullah Paşa’nın teklifini reddetti ve Çandarlı Halil Paşa’dan bir miktar borç alarak iade etti ve sonra da ödedi.
-Lokma; haram veya şüpheli ise mânevî hayata zehir saçar!
Kalbe kasvet, ibadetlere karşı üşengeçlik ve Allah yolundaki hizmetlere karşı tembellik verir!
-Buna mukâbil, yenilen lokma helâl ise, o da gönül feyzini ziyâdeleştirip rûhâniyeti takviye eder! Sâlih amellere rağbeti artırır!
-Rabbimiz cümlemize, beden ve ruhlarımıza gıda, sadırlarımıza şifâ olacak helâl lokmalar lûtfeylesin! Haram ve şüphelilerden de dâimâ uzak durabilmeyi ihsan buyursun! Âmîn!